Antivirüsten ekosisteme: Kaspersky’nin dönüşümü

İzel BATU
İzel BATU Farklı Bak Farklı Gör izel.batu@dunya.com

Siber güvenlik sektörü artık yalnızca teknolojik altyapı­larla değil, jeopolitik gerçeklerle, yeni nesil risk yönetimi anlayış­larıyla ve stratejik liderlikle şe­killeniyor. Geçtiğimiz günlerde İstanbul’da düzenlenen toplan­tıda bir araya geldiğimiz Kasper­sky CEO’su Eugene Kaspersky ile konuşurken sadece bir şirke­tin değil, bir zihniyetin dönüşü­müne tanıklık ettiğimizi düşün­düm. Kaspersky, 2024 yılında sa­tışlarını yüzde 11 artırarak 822 milyon dolarlık gelirle tarihinin en yüksek seviyesine ulaştı. An­cak bu tablo, sadece bir bilanço başarısı değil. Asıl dikkat çekici olan, bu yükselişin ardında yatan yönetim modeli, stratejik yöne­lim ve teknolojiyle iç içe geçmiş bir girişimcilik öyküsü. Eugene Kaspersky'nin hikayesi, 90’ların başında kendi yazdığı bir virüs tespit yazılımıyla başlıyor. Bir yazılımcı olarak kurduğu Kas­persky Lab, bugün 200’den fazla ülkeye çözüm sunan küresel bir siber güvenlik liderine dönüş­müş durumda. “İlk programımı yazdığımda bunu bir işe dönüş­türmeyi planlamıyordum. Ama tehditler büyüdükçe biz de çö­zümün merkezi haline gelmeye başladık” diyor. O günden bugü­ne gelindiğinde şirketin sundu­ğu çözümler yalnızca antivirüs yazılımı ile sınırlı değil. Eugene Kaspersky’ın ifadesiyle “Uç nok­ta güvenliği bizim için artık sa­dece bir giriş kapısı. Bugün ürün portföyümüzün yüzde 53’ü uç nokta dışı çözümlerden oluşu­yor. Yeni SIEM platformlarımız, güvenlik duvarlarımız, kritik alt­yapı koruma sistemlerimiz var. Artık siber güvenlik bir sistem meselesi.”

“Türkiye, sadece büyüyen bir pazar değil”

Kaspersky’nin Türkiye’de­ki satışları 2024 yılında yüzde 42 artmış durumda. Ancak Eu­gene Kaspersky için bu büyüme yalnızca rakamsal bir genişleme değil: “Türkiye bizim için güç­lü teknik altyapıya ve artan si­ber farkındalığa sahip, stratejik bir pazar. Sadece kullanıcı sayısı değil, bu pazardaki dönüşüm hı­zı da dikkat çekici.”

Kaspersky Türkiye Genel Mü­dürü İlkem Özar da bu görüşü destekliyor. Özellikle B2B seg­mentte, yani kurumsal pazarda yüzde 82’lik büyüme yakalandı­ğını belirtiyor. “Yılın ikinci yarı­sı kolay geçmedi ancak ulaştığı­mız rakamlar müşterilerimizin bize duyduğu güvenin en somut göstergesi oldu” diyor. Kurum­sal büyümenin öne çıktığı bu sü­reçte markanın bireysel pazar imajından sıyrılmaya çalıştığı da açık. Özar, “Kaspersky uzun süredir bireysel pazarda güçlü ama bu bizi sadece antivirüs şir­keti gibi göstermeye başladı. Oy­sa biz uçtan uca güvenlik sağlı­yoruz” diye ekliyor.

YK’ların yeni gündemi: Endüstriyel güvenlik

Eugene Kaspersky, özellikle endüstriyel kontrol sistemleri­ne yönelik çözümlerin gelecek­te daha da önem kazanacağını vurgulayarak, “Bugün bir üre­tim hattına yapılan siber saldı­rı, yalnızca birkaç saatlik duruş değil, milyonlarca dolarlık kayıp ve itibarı sarsan bir krize dönü­şebilir” diyor. Bu nedenle Kas­persky sadece yazılım geliştir­miyor; aynı zamanda 5 bin kişi­lik global kadrosunun yarısını Ar-Ge’de konumlandırarak sis­tem mimarisini baştan tanımlı­yor. “Biz sadece hacker’larla de­ğil, zamanla yarışıyoruz. Ve bu yarışı kazanmak için teknoloji kadar organizasyonel esneklik de gerekiyor” diyor.

Jeopolitik gerilimler ve yönetsel dönüşüm

Siber güvenlik alanındaki en ciddi tehditler sadece teknik de­ğil, aynı zamanda politik. Eu­gene Kaspersky bunu çok açık bir şekilde dile getiriyor ve “Ba­zı bölgelerde kamu otoriteleriy­le bilgi paylaşmak, birlikte ça­lışmak giderek zorlaşıyor. Oysa biz yalnızca teknoloji üreticisi değiliz aynı zamanda kamu gü­venliğine katkı sağlayan bir ya­pıyız” diyor. Bu noktada şirke­tin uzun vadeli stratejisi, sadece teknoloji geliştirmek değil, aynı zamanda sistemik güvenliği ku­rumsal düzeye taşımak. Kasper­sky’ın ifadesiyle “Siber güven­lik artık IT departmanının değil, üst yönetimin ve hatta yönetim kurullarının konusu olmalı. Ge­lecekte teknolojiye değil, doğ­ru yapılandırılmış kurumlara güvenilecek.” Mesele artık yal­nızca virüsleri temizlemek de­ğil, riskleri öngörmek, süreçleri dayanıklı hale getirmek, organi­zasyonları krizlere karşı güçlen­dirmek. Ve belki de en önemlisi: Güven duygusunu yeniden ta­nımlamak.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar