Antakya'nın sorunlarını nasıl ele almalıyız?

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ [email protected]

Bu yılın başlarında Antakya'da yapılan bir toplantıda, açık yüreklilikle dostlara şöyle seslenmiştim: "Bir daha üç-beş kişinin konuşma yaptığı, kitlenin sessizci yerlerinde oturduğu bir toplantıya çağırsanız gelmem. Ben düşüncelerimi zaten yazılarımla aktarıyorum. Öğrenme isteği olan o yazılara ulaşır. Toplantıların yirmi dakikalık kısıtlamaları sorunların özüne inmemizi engelliyor. Bayrak gösterme, işleri "…miş gibi" yapma anlayışını hızla aşmalıyız. Eğer belli sektörlerin sorunlarını, konunun kanaat önderleri ile tartışır; proje-odaklı çalışmalar yaparsanız varım.Yoksa, yıllardır aynı tür toplantıları yapıyoruz bir arpa boyu bile ilerlememiz mümkün olmuyor!"

Çağrımızı Antakyalı dostlar ciddiye aldı. Bizi iki günlük sektör toplantılarına çağırdılar. Birinci gün "yörenin tarım potansiyellerini ve sorunlarını" tartıştık. İkinci gün de "Antakya'daki mobilya üretimini" ele aldık.

Ali Özbuğday, Bülent Mıstıkoğlu, Yahya Nalçabasmaz, Reşit Kuseyri, Mehmet Okay, Ahmet Rüstemoğlu, Hayrettin Çolakoğlu, Nazmı Çakran, Celal Civelek, Ahmet Melek, Selahattin Yalman, Aykut Özbuğday, Ali Tecirli ve Ali Sever gibi yöre önderlerinin saptamaları 10 Nisan 2009 günü DÜNYA Gezetesi'nde özetle kamuoyuna aktarıldı.

Antakya'daki dostlara aktardım; burada da yinelemek istiyorum: Yıllar süren çabalarınızdan bir sonuç alamamışsanız, durup "…iş yapma tarzınızı" gözden geçirmeniz gerekir.

Ne yapalım?

Önce, DSİ'den Antakya'daki özel idareye, belediyeden tarımla ilgili örgütlere, yörenin "su sorununu" ele alan bütün çalışmaları bir araya toparlayalım. Bu çalışmaların bir "özetini" dosyamızın içine koyalım. Ön bölümüne de, bundan sonra "Antakya'nın su sorunu" üzerinde konuşanlardan, dosya içeriğini tekrarlamamaları ricasında bulunalım. Diyelim ki, "…bizim bildiklerimiz bunlardır. Yaptığımız girişimler de şunlar. Bütün bunlara rağmen bir sonuç alamadık. Siz bize sonuç alacak ne öneriyorsunuz?"

"Tarih bilinci" yaratalım. Aynı konular üzerinde bitmek bilmez tartışmalar yaparak, emek ve zaman harcamayalım. Gereksiz tekrarlama yapanlar olursa, onları nezaketle uyaralım.

İkincisi, yatırımı yapılmış ama beklenen sonucu yaratmayan tesislerle ilgili net, kimsenin itiraz edemeyeceği açıklamaları yazılı belgeler haline getirelim.

Üçüncüsü, Dışişleri Bakanlığı'ndan "Asi ırmağının kullanımına" ilişkin kısa ve uzun dönemli fırsat ve tehlikeleri talep edelim. Asi ırmağından sağlanacak su kaynağının politik durumu, Amik Ovası'nda tarımsal yatırımlarda bir "parametre". Bu parametrenin kısa ve uzun dönemli ele alınması şart.

Dördüncüsü, özellikle pamuk üretiminin gerilemesi üzerine açık tarımda alternatif ürünler üzerinde "ciddi bir fikir" geliştirelim. Bir adım sonrasında da Amik Ovası'da sınırlı olan, kısmen Samandağı yöresinde gelişen "örtü altı tarım" konusunda yapılabileceklerle ilgili bir proje ortaya koyalım.

Beşincisi, her bir "fikri" mutlaka "projeye" dönüştürelim. Antakya'da tarım konusunu konuşurken, projelerimiz olsun: Pazar olanaklarını, satış sistemlerini, üretim yöntemlerini, makine-donanım ihtiyacını, lojistik olanaklarını ve kısıtlarını, tarımsal destekleri vb. bütün değişkenleri ele almış, değişik kaldıraçları değerlendirmiş bir "proje stoku" ile kamuoyunun, girişimcinin, kamu otoritelerinin ve yerel yönetimlerin karşısına çıkalım. Bu konuda "yaygın ve yerel medyayı" gerektiği gibi bilgilendirelim.

Antakya'da bu çalışmaları yapabilecek insan gücü de var, para kaynağı da. Başkalarından bekleme alışkanlığını hızla terk ederek, eli taşın altındaki insanların analizine dayalı talep uyarma, destek isteme, rekabette şans eşitliği yaratma, işlevsel örgütlenmeler gerçekleştirme aşamasına geçelim… Kendi adıma, bu konuda yapabileceğim her türlü katkıyı yapmaya da hazırım…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar