Anneleri 'Evde kalırsınız' dedi, onlar kanserle savaşmayı seçti
Bazı işleri gerçekleştirmek, ileriye gitmek için her alandan bir ‘adanmışlık’ gerekiyor. Konu sadece ekonomik değil… Sohbet sırasında yanımda Tuğba Koç otururken telefonuna tanıdıklarından kanser rahatsızlıklarıyla ilgili ona danışanların mesajları yağıyordu… Bu hep böyleymiş, dünyada tedavi teknolojilerini de çok iyi bildikleri için danışan, fikir soran çok oluyormuş.
Üstelik Tuğba ve Tuğçe Koç’un babaları İrfan Bey de bu hastalıkla bir dönem savaşmak zorunda kalmış. Zaten öyle değil mi hepimiz çevremizde bunu yaşıyoruz… Bunları konunun sadece üretim olmadığını anlatmak için açmak istedim… Onko Koçsel İlaçları’nın yönetimini şimdi Tuğba ve Tuğçe Koç birlikte üstleniyor. Biraz öyküden ve daha çok da üretimden bahsedelim… Ben ikisi ile birlikte sohbet ettim… Her konuda farklı tarafları tamamladılar, o yüzden ayırmadan ortak görüşler olarak yazıyorum…
Kan ürünleri ilk temel
İlk kuruluş öyküsüyle ilgili bazı şeyler aktarmıştım… Fakat kısaca bir özet yapalım yine, Tuğba ve Tuğçe Koç şöyle anlatıyorlar: “Kurucumuz İrfan Koç öncülük etti bu konuda. Babamız İrfan Koç iş hayatına Atabay’da başladı. Firmada yükselerek genel koordinatörlük görevini üstlendi. Sonrasında kendi firmasını kurmaya karar vererek, o zamanlar Türkiye’de büyük sıkıntısı çekilen kan ilaçlarını ülkemize getiriyor. Kan ürünlerini hala dünyada 5-6 firma üretiyor. Bu ilaçlar insan kanından yapılması nedeniyle son derece önemli, bir anlamda stratejik ilaçlardır. Şu an hükümetimizin bir projesi var. Devlet şu an Kızılay’la birlikte kan toplamak ve bu ürünleri bizim gibi Türkiye’nin yerli girişimci ilaç şirketleriyle geliştirmek istiyor. Biz de bu konunun en önemli adayıyız.”
Uzun ve yorucu süreçler
Biraz üretim ve Ar-Ge süreçlerini anlatmalarını istedim onlardan ne kadar hassas üretimler olduğunu aktarmak için bir anlamda: “Kanser ilaçlarının üretimi pahalı, Ar-Ge’si pahalı… Oldukça zor bir alan. Gramı 100-150 bin dolar olan hammaddelerle çalışıyoruz. Tartılarımız sıfırdan sonra yedi haneyle çalışıyor. Bu terazilerin bakım ücretleri bile olağanüstü pahalıdır. Biz 2002’den sonra kanunların jenerik ilaçlara izin vermesiyle yerli üretime başladık diyebiliriz. Önce fason üretimle başladık. Ardından Türkiye’de ilaç politikaları değişti, yerelleşmeye önem verilmeye başlandı, teşvikler oldu ve bizim üretim sürecimiz hız kazandı. Milyon dolarlık projeler ve süreleri de oldukça uzun. Yıllar alan projeler bunlar. En basit ürünümüzü geliştirmek bile 3-5 yılımızı alıyor. Çünkü bu ürünler çok spesifik ve yüksek teknoloji gerektiriyor. Üstelik ürettiğiniz ürünü, bir örnek vermek gerekirse 24 ay süreyle test ediyorsunuz. Üretimle de süreç tamamlanmış olmuyor.”
Yüzde 96'sı ithal ediliyor
Onkoloji ilaçlarının önemli bir kısmı ithal ediliyor. Burada yaratabilecekleri faydayı Tuğba ve Tuğçe Koç şöyle aktarıyor: “Onkoloji ve hematoloji alanında sitotoksit dediğimiz ilaçların, özellikle Türkiye’de üretilmeyen ilaçların alanına büyük bir yatırım yaptık. Onkoloji ilaçları pazarı yaklaşık 3.5 milyar TL ve bunun yüzde 96’sı ithalata gidiyor. Bu alana girmeye kararlıydık ve girdik… İthal olan ürünleri en az yüzde 50 seviyesine çekebilirsek çok büyük bir adım atmış oluruz. Ancak genel olarak ilaçta 4,5 milyar dolar ithalatımız var. 863 milyon dolar da ihracat yapıyoruz. Aradaki fark 3,7 milyar dolarlık ciddi bir cari açık oluşturuyor.”
'Bizim yaptığımızı yapan yok'
Tuğba ve Tuğçe bu alanda tek olduklarını söylerken şu bilgileri veriyor: “Bu alanda teknoloji ve Ar-Ge anlamında bizim yaptığımızı yapan ilaç firması yok. Dünyanın en ileri teknolojisini kullanıyoruz. Bu yeni yatırımı 2010 yılında gerçekleştirdik. Şu an iki ayrı fabrikamız var. Burada onkoloji ve steril likit, non steril solid ve onkolojik olmayan steril likit üretimi gerçekleştiriyoruz. Tesislerimiz ve Ar-Ge’miz Türkiye denetimi, Avrupa denetimi ve Afrika denetimi geçirip onay almış olmasıyla da farklı bir konumda. Yatırım tutarımız 120 milyon euroyu aştı. Halihazırda 92 ilacımız bulunuyor. Önümüzdeki yıl itibariyle 200 ilaç üreteceğiz. Aynı zamanda dünyanın önde gelen, en büyük ilaç şirketlerine fason üretim gerçekleştirmek üzere çalışmalar yürütüyoruz. Bu, şu ana kadar Türkiye’de hiçbir ilaç kuruluşunun yapmış olduğu bir girişim değil. Bu da bizim kalite standartlarımızın yüksekliğini gösteriyor.”
AR-GE ve üretimde dünya sıralamasında
Kuşkusuz bu üretimlerin temeli Ar-Ge ve teknoloji… Gelecek bu tür firmaların çalışmalarıyla şekilleniyor. Fark burada yaratılıyor… Yine Tuğba ve Tuğçe Koç’tan dinleyelim: “Türkiye’de ilaç sektöründe GMP onaylı 23 merkez var. Ancak onkolojide GMP onaylı tek Ar-Ge merkezi bizimkisi. İzolatörlü sitotoksit üretimde dünya genelinde 14 tesisten birine sahip bulunuyoruz. Bu sayede ilaç üretiminin yanı sıra, ilacı üretenin sağlığını da güvence altına alıyoruz. Merkezimizde çok yoğun çalışıyoruz. 250 projeyi birden yürütüyoruz. Çalıştığımız projeler arasında orijinal ürünler de jenerik ürünler de var. Onkoloji, hematoloji, immünoloji, radyoloji alanında çeşitli projeler geliştiriyoruz. Radyoloji alanında da ciddi anlamda büyüyoruz, dünyada da büyüyeceğiz. Kontrast maddeler geliştiriyoruz. Bu ürünlerin de Türkiye’de ilk ve en büyük üreticisiyiz. Dünyada bu alanda 5 firma faaliyet gösteriyor. Bu alanın büyüklüğü 8 milyar dolara ulaşıyor. Bu beş firmaya ciddi bir rakip olma yolunda ilerliyoruz.”
Yabancı yatırım talebi alıyor
Yatırımlar konusunda Tuğba ve Tuğçe Koç şu bilgileri veriyor: “Çok sayıda yabancı yatırımcı talebi alıyoruz. Alman Hermes’ten 32 milyon euro kredi aldık. Türkiye’de ise ne yazık ki bankaların proje kredisi uygulaması yok. Onkoloji ilaçları alanında Türkiye’nin tüm kapasitesini karşılayacak üretim gücüne sahip bulunuyoruz. Tüm kanser hastalarının ve her çeşit kansere yönelik ilaç geliştirme kapasitesine sahibiz. Bu teknolojiye sahibiz. Her ilacı üretebiliriz. Ayrıca ciddi bir ilaç ihracatı hedefimiz de var. Çünkü Türkiye’nin bu alanda da yurtdışına kalitesini ve gücünü göstermesi lazım. Diğer yandan, şu an bir teknoloji transferi gerçekleştiriyoruz. Oldukça zorlu ve uzun bir süreç bu. Bu ürün Avrupa’ya satılacak. Yurt dışı ekipleri iki ay kadar fabrikada kaldılar. Üç seri üretim yapılacak, ardından rafa kaldırılacak ve 24 ay boyunca stabiliteleri denenecek. Emin olduktan sonra dünya otoritelerine başvurular başlayacak. Ardından onay süreci için beklenecek. Regülasyon ilaç sanayinde ağır bir süreçtir.”
Onkolojide genetik dönemi
Tuğba ve Tuğçe Koç onkoloji alanındaki ilerlemelere paralel genetiğe de yatırım yaptıklarını anlatıyor: “Onkoloji alanında son yıllarda en çok konuşulan konuların başında genetik testler, kişiselleştirilmiş tıp ve kişiye özel tedavilerdir. Genetik alanındaki gelişmeler öncelikle onkoloji alanında kendini gösteriyor. Yeni ilaçlar geliştiriliyor, kemoterapi rejimlerinin yanında akıllı ilaçlar ve immünoterepi ilaçlarının kullanımı her geçen gün artıyor. Onko Koçsel olarak kanser tedavisine yönelik geniş kapsamlı çalışmalar yürüten dünyanın sayılı biyoteknoloji şirketlerinden biri olan ABD’li bir firma ile işbirliği içerisindeyiz.”