Anlaşmazlık şimdilik çözüldü, ya sonrası?

Orhan AKIŞIK
Orhan AKIŞIK KÜRESEL PERSPEKTİF [email protected]

Aylardır dünya kamuoyunu yakından meşgul eden borç limiti görüşmelerinde sonunda anlaşmaya varıldı. Demokrat ve Cumhuriyetçiler geçen pazar günü borç limitinin arttırılması konusunda anlaşmaya vararak muhtemel bir ekonomik krizin önüne geçtiler. Anlaşmayla birlikte borç limitinin 2012'yi de kapsayacak şekilde yaklaşık 2.4 trilyon dolar arttırılması öngörülüyor.

Bu zaten beklenen bir sonuçtu. Zira görüşmeler başarısız kalsaydı, bundan sadece ekonomi zarar görmeyecek, aynı zamanda ülke de büyük bir prestij kaybına uğrayacaktı. O halde, neden bu kadar beklendi? İki parti arasında bütçe açıklarının azaltılmasına ilişkin ekonomik politikalardaki görüş ayrılığının dışında siyasi çekişmelerin de bunda payı var. Cumhuriyetçilerin amacı, yaklaşan seçimler öncesinde ekonomik sorunları kullanarak Demokrat yönetimi olabildiğince yıpratmak. Bunda pek başarısız oldukları da söylenemez. İki parti arasında anlaşmaya varılmasıyla, ülkenin şimdilik temerrüde düşmesinin önüne geçilmiş bulunuyor.

Şimdilik diyoruz. Zira, alınması gereken daha çok yol var. Son bir kaç aydaki gelişmeleri kısaca özetleyelim. Hazine Sekreteri Tim Geithner 16 Mayıs'ta verdiği demeçte, 14.3 trilyon dolarlık limite ulaşıldığını; devletin yükümlülüklerini yerine getirebilmesi için olağanüstü önlemlerin devreye gireceğini belirtmişti. Hemen akabinde, Başkan Yardımcısı Joseph Biden başkanlığında partiler arası görüşmeler başlamış, ancak çok geçmeden harcamalarda azalmanın yanı sıra vergilerde artış konusunda da ısrar eden Demokratlara, Cumhuriyetçilerin karşı çıkmasıyla kesilmişti. Temmuz'da ise Obama'nın sosyal güvenlik ve sağlık harcamalarının kısılması dışında vergi indirim ve muafiyetlerinin de kaldırılmasına ilişkin önerisine Temsilciler Meclisi Başkanı John Boehner önce sıcak bakmış, ancak partisinin muhafazakar kanadının vergi artışlarına itirazları üzerine geri adım atmak zorunda kalmıştı.

Aslında, Amerikan Kongresi'nin her iki kanadı da başından beri bütçe açıklarının azaltılması ve kamu borç stokunun gayrisafi ulusal hasıla içindeki oranının sürdürülebilir seviyeye çekilmesi konularında mutabık. Anlaşamadıkları nokta bunun ne şekilde olacağı. Demokratlar harcamaların azaltılması ve vergilerin arttırılmasını öngören bir paket üzerinde ısrar ederken, Cumhuriyetçiler vergilerin arttırılmasına prensip olarak karşı çıkıyorlar. Bugün gelinen noktada, Cumhuriyetçilerin istediklerini elde ettiği görülüyor. Başkan Obama ve Demokratlar zenginler üzerindeki vergilerin arttırılması konusundaki ısrarlı tutumlarından geri adım atmak zorunda kaldılar. Bunun, yaklaşan başkanlık seçimleri öncesinde Obama açısından politik risk teşkil ettiği açık. Zira kamuoyu araştırmalarına göre halkın çoğunluğu, vergilerde artışa yer vermeyen bir pakete sıcak bakmıyor. Varılan anlaşma, harcamaların iki aşamalı bir plan çerçevesinde önümüzdeki on yıllık dönemde asgari 2.1 trilyon dolar tutarında azaltılmasını öngörüyor. Planın ilk aşamasında harcamalarda 900 milyar dolarlık bir kısıntıya gidilecek. İkinci aşamada gerçekleştirilecek kısıntılara ise her iki partiden oluşan birleşik bir komite karar verecek.

ABD Anayasası'na göre kamu borçlanmalarının, dolayısıyla borç limiti artırımlarının Kongre'nin onayından geçmesi gerekiyor. Bir başka deyişle, ABD başkanlarının tek taraflı olarak borç limitini arttırma yetkileri yok. İlk olarak 1917'de ihdas edilen borç limiti, o zamandan günümüze kadar birçok defa arttırıldı. 1950'lerde yaşanan ekonomik genişleme döneminde Kongre'nin onayıyla limit iki defa azaltılmıştı. Limitin arttırılması bu sonuncusuna kadar bir formaliteden öteye geçmedi. Dünyanın en borçlu ülkesinde özellikle, Büyük Resesyon sonucu azalan vergi gelirleri ve artan kamu harcamalarından dolayı iyice kontrolden çıkan bütçe açıklarının yarattığı endişenin, Demokrat ve Cumhuriyetçiler arasındaki limit artırma görüşmelerini de artık rutin bir iş olmaktan çıkardığı görülüyor.

Limit artırımı konusunda anlaşmaya varılmış olsa da, temel sorunlar olduğu gibi duruyor. İşsizlik oranı ve bütçe açığı yüksek, büyüme yetersiz. Yılın ilk çeyreğinde yüzde 0.4 oranında büyüyen ABD ekonomisinde ikinci çeyrekte büyüme, geçici rakamlara göre yüzde 1.3 oranında gerçekleşti. Bütçe açığı sürdürülebilir olmaktan iyice uzak. Her bir dolarlık harcamanın 40 senti borçlanmayla karşılanıyor. Sorunların kalıcı biçimde çözümü, ekonominin istikrarlı ve yüksek büyüme sürecine girmesine bağlı olduğu kadar, birçok alanda tasarrufa gidilmesini de gerektiriyor. Bundan, savunma ve sosyal güvenlik harcamaları da ister istemez nasibini alacak. Ekonomideki değişikliklerin orta ve uzun vadede Amerikan dış politikasını etkilemesi muhtemel bir gelişme. Bununla birlikte, dünyada ABD'nin yerini dolduracak bir ekonomik ve siyasi güçten söz etmek mümkün değil. Görünür gelecekte de ortaya çıkması zor görünüyor. AB'de yaşananlar, umut bağlanan euronun da dolara alternatif olamayacağını ortaya koydu. Dünyanın, ABD'nin yerine alternatif bir ekonomik güç arayışlarını şimdilik erteleyip, ekonomisinin kısa sürede toparlanmasını dilemekten galiba başka çaresi yok.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Vekalet savaşları 08 Ekim 2016
Clinton farkı 01 Ekim 2016
Sorun küreselleşmede mi? 27 Ağustos 2016