“Anlama” üzerine…

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ [email protected]

 

Gareth Morgan’un Yönetim ve Örgüt Teorilerinde Metafor adlı kapsamlı çalışmasını Gündüz Bulut dilimize aktardı. Kitapta Werner Heisenberg’e gönderme yapılarak, “Anlama sonuçta birçok farklı olgunun aslında tutarlı bir bütünün parçaları olduğunu kavrama yeteneğine dayanır. Gerçek anlama süreci, yüzeydeki karmaşıklığın ötesine geçerek temelde yatan bir kalıbı açığa çıkarır” tanımlaması yapılıyor.

Yakın geçmişteki bir yazımda “Franktal Darwinizm Kuramı”nı anlatmaya çalışırken, çeşitlilik ve karmaşıklığa dayanan sürdürülebilir gelişmenin özünde “kendini tekrarlayan ve sürekli yeniden üreten yapıların” kavranmasının önemli bir anlama aracı olduğuna değinmiştim.

Kuramlar açıklamanın, anlamanın ve anlatmanın temel araçlarıdır ama kitlelerin ilgi menzilinde de değildir.

Anlama konusunu netleştiren bir anımı paylaşmak istiyorum:

Yönetişimin özünü “aykırı düşünceden yararlanma” yeteneğinin oluşturduğunu açıklamaya çalışan bir köşe yazımın yayınlandığı gündü. Forum İstanbul toplantısı için otelin salonuna gittiğimde, tanıdığım önemli bir tüccar arkadaş yanıma gelerek, “Bugünkü yazını iki kez okudum ama ne demek istediğini net olarak anlamadım” dedi...

Düşüncemi arkadaşıma açıklayacaktım ki, kalabalığın arasından ülkemizin önde gelen kuruluşlarından birinin CEO’su kollarını açarak , “Hoca, bugünkü yazın bir harika idi...  Analitik yeteneğin ve düzeyine hayranım. Bu yazıyı dünyanın hangi gazetesine göndersen tereddütsüz yayınlanırdı. İyi ki varsın, iyi ki yazarak merakı olanlarla paylaşıyorsun!” dedi...

Kollarım ünlü CEO dostumun omuzlarında, gözlerim de tüccar arkadaşımın gözlerindeydi.

CEO dostuma arkadaşımı tanıştırmıştım ki, ünlü holdinglerimizden birinin başındaki yönetici yanımıza yaklaştı... Ağırbaşlı, sakin anlatımla hemen sözü yazıma getirdi; yol gösterici olduğunu, büyük bir birikimi yansıttığını, kalite özeni göstermenin, güncelin tuzağına düşmemenin, yarar üretmeye odaklanmanın örneğini oluşturduğunu söyledi...

Gözlerimi, iki dakika içinde yaşananların aktörlerinde biri olan tüccar arkadaştan ayıramıyordum...

İki ünlü yönetici yanımızdan uzaklaşınca, arkadaşım bana döndü, “Yahu bende bir eksiklik, bir sakatlık mı var? Ben iki kez okudum ‘anlamadım’ diyorum; bu iki arkadaş göklere çıkarıyor” dedi.

Arkadaşıma Dr. Fred Alan Wolf’un “Kuantum Hakkında” konferansının ANKA tarafından 2007’de çevrilen makalesinden bir saptama aktardım: “...Anlamak için kavramlara gereksinim vardır ve kavramlar da sözlerle aktarılır. Gerçek anlamda ‘anlama’ katılımla olur. Gözlem yaparak da anlarız, fakat o analitik anlama şeklidir. Yani diyalektik mantık kullanarak anlama metodudur. Bu tür anlama insanı yüceltir; onun benliğinde değişiklik yapmaz.

Arkadaşın gözlerindeki boşluktan anladım ki, kendisine bir bilinmeyeni, başka bir bilinmezle açıklamaya çalışıyordum.

Muhatabınızın bildiği kavramlarla yeni oluşumları anlatmanın maharet istediğini biliyorum; o mahareti göstermenin kolay olmadığını da... Hindi gibi aynı sesleri çıkarmanın da topluma bir değer katamayacağını bilmek için de özel bir yetenek gerekmiyor.

Anlamak ve anlatmak için değişik araçlara ihtiyacımız var: Olgulara ortak adlar vermeliyiz... Aynı değerleri yüklediğimiz ortak kavramlara sahip olmalıyız. Zihni modellerimizde ortak kavramlar kullanmalıyız. Ortak kuramlarımız olmalı ki, birbirimizi anlayabilelim…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar