Anarkia!
Kulelerden birinin loş, kuytu bir köşesinde duvarın üzerine elle ve Grek harfl eriyle kazınmış bir sözcük: Anarkia... Grek harfl erinin Gotik biçiminde yazılmış olmaları bunları birinin oraya Ortaçağ’da kazıdığını gösteriyor. Yüzyıllar önce bu sözcüğü duvarın üstüne yazmış olan kimse insanlar arasından çoktan silinip gitti. Tabii ki bu sözcük de o kilisenin, yani Notre Dame’ın duvarında zamana direnemedi. Benimse hâlen hafızamda. Neredeyse kırk yıldır beynimde kazındığı yerde, o loş bölümde duruyor. Çünkü, ben de inanıyorum ki anarkia, yani kader üzerine insanoğlu varoldukça konuşulabilir ve milyonlarca kitap yazılabilir.
Bunlardan birisi, iki yüzyıla yakın bir süre önce Victor Hugo tarafından kaleme alınmıştı. Yazar, insanların hayatına kaderin nasıl hâkim olduğunu göstermek istiyordu. Duygularıyla fikirleri arasında bocalayanların çektikleri ıstırapları anlatıyordu. Tırnak içinde sefil denilebilecek insanların içlerinde yüksek hisleri, büyük sevgileri taşıyabileceklerini kanıtlıyordu.
Kırk yıl kadar önce bunları düşünmüş, söylediğim gibi o sözcüğü ben de belleğime kazımıştım. Zorlu Center PSM’de Notre Dame de Paris müzikalini izlerken kitap da hafızamın dehlizleri arasından çıkıp geliverdi. Son cümlelerini neredeyse birebir hatırlıyordum:
Korkunç insan kemikleri arasında iki tane iskelet bulundu. Bu iskeletlerden biri ötekini acayip bir şekilde kucaklamıştı. İskeletlerden birisi bir kadına aitti. Bu iskeleti bu kadar sımsıkı kucaklamış olan öteki iskelet de bir erkeğe. Belkemiğinin çarpık, başının omuzlarına gömülü, bir bacağının ötekinden daha kısa olduğu görülmekteydi. Ensesindeki omurlardan hiçbiri kırılmış olmadığı için asılmamış olduğu belliydi. Erkek iskeletini kucaklamış olduğu kadın iskeletinden ayırmak istedikleri zaman acayip bir şey oldu: İskelet toz haline gelip yerlere dökülüverdi!
İmkânsız aşklara vurgunduk o yıllarda. Quasimodo ile Frollo’nun Esmeralda’ya, Esmeralda’nın Phoebus’e hissetikleri öyle değil miydi?
Sonra 1956 tarihli filmini de seyrettim ne yapıp ne edip. Gina Lollobrigida Esmeralda, Anthony Quinn Quasimodo’ydu... Daha bir yerleşti belleğime “imkânsız”lıklar ve “kader”...
Neyse ki Zorlu Center’ın fuayesindeki satış bölümünde müzikalin tişörtleri, İngilizce-Fransızca CD’leri, DVD’si yanında o film de vardı...
İnternette defalarca izleyip dinlediğim müzikali canlı seyretmenin tadı bir başkaydı. On altı senen beri dünyanın birçok ülkesinde sergilenen, yazılıp çizilen başarısını kanıtlamış bir gösteriyi anlatmak çok zor. Birkaç sözcük söyleyecek olursam: Reji, ışıklar, “basit” dekoru muhteşemleştiriyordu. Oyuncuların performansları, akrobat dansçılar, şarkıların yorumları gerçekten etkileyiciydi. Gecenin sürprizi besteci Richard Cocciante’nin de aramızda olmasıydı. Sahneye geldi ve müziğin evrenselliğini çok güzel anlattı.
Bu arada Zorlu Center PSM’de 2014- 2015 sezonunda sahnelenecek “Operadaki Hayalet” (Phantom of the Opera) ile “Güzel ve Çirkin” (Beauty and the Beast) müzikallerinin biletlerinin satışa çıkarıldığını ve sanatseverlerin iki müzikalin biletlerini yüzde 15 indirimle satın alabileceklerini belirtmek istiyorum. Bakalım “kader”imizde onları da görmek var mı?