Anadolu'da bir sağlık merkezi var ki tam "dizi filmlik",
Gebze'de geçtiğimiz yıllarda bir sağlık merkezi açıldı, adını Anadolu'dan alır. Aslında hikayesi de güzeldir. Türkiye'nin önde gelen sanayicilerinden biri, annesi Amerika'da tedavi olurken "Neden böyle merkezler bizde de olmasın" diye düşünmüş ve 200 milyon dolar yatırımla bu hastaneyi kurmuş. Gelin görün ki, kel başa şimşir tarak olmuyor. Bu hastanede kanser tedavisi görmenin bedeli en az 20 bin YTL'den başlıyor. Tamam, parası olan versin ama mesele paranın verilmesiyle de bitmiyor. Anlatayım...
Geçen hafta doktor bir arkadaşım aradı, "Yavuz" dedi, "Sizde yatak var mı?" "Hayrola?" diye sordum. Annesine bundan bir ay önce Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nin Nöroloji Bölümü'nde beyin lenfoması tanısı koymuşlar. Meali, beyin sapında bulunan kötü huylu bir hastalık. Cerrahpaşa'da yer olmadığı için söz konusu Anadolu'daki sağlık merkezine gitmiş, orada bir cihaz varmış, siber-bıçak derlermiş. Buraya kadar da bir sorun yok, lakin mesele hemşirelik bakımına gelince durum bir felaket. Lavman yapıp bağırsağı boşaltalım derlerken, kadıncağızın bağırsağı delinmiş, karın boşluğu içine kaçan bağırsak içeriği nedeniyle ağır bir batın enfeksiyonu ortaya çıkmış. Acil ameliyata alınacak, hasta daha henüz odadan çıkmış, bir hemşire gelmiş, "Akşam kalırsanız odanın parasını ödersiniz" demiş. Ne kadar duyarlı bir davranış değil mi?
Devlette yatak bulmak ciddi bir sorun
Sonuçta öyle bir noktaya gelinmiş ki, kadıncağız yoğun bakımda, esas hastalık bir tarafa bırakılmış, "lavman komplikasyonları"nın tedavisine başlanmış. Arkadaşımın benden isteği de bu, "ne olur, hangi şartlarda olursa olsun bir "devlet" hastanesinde yatak bulalım da, annemi oradan kurtarayım". Anadolu'nun sağlığını kurtarmak niyetiyle kurulup, üstüne üstlük de Johns Hopkins'le işbirliği yaptığını cihana duyuran bu 200 milyon dolarlık merkezden, bir doktorun annesini kurtarmaya çalışması sizce de biraz ironik değil mi?
Bu durumda biz de kendi olanaklarımızı sorguladık. Onkolojide boş yatak yok, hematolojide yok, genel dahiliyeye sorduk, orada da bulunamadı. SSK'nın doktorları kongreye gitmişler, muhatap çıkmadı. Kartal'da ise asistan sayısı çok azaldığından haklı olarak doktor nöbetleri kaldırılmış. Sonunda yine Cerrahpaşa'dan medet bulabildik.
Bizim ülkemizde bir süreden beri özellikle özel hastaneler iyice kontrolden çıktı. Çok değil iki-üç hafta önce İstanbul'da bir cerrahi hastanesi anlatmıştım ki kepazelikti. Liste ne yazık ki giderek uzuyor. Malum elinde çok parası olan gidip hastane açıyor. Yüz milyonlarca dolarlık yatırım, "ucuza gelsin" diye "kötü olduğu için ucuz" bir kadroyla çalıştırılıyor. Zira devlet hastanelere bir şey ödemiyor, millette ise para zaten yok. Çok parası olanlar soluğu Avrupa'da, Amerika'da alıyor. O zaman bu özel hastanelere para yatıranlara iyice afaganlar basıyor ve sürümden değil, "süründürerek" kazanmaya çalışıyorlar.
Dizi film çekerek "imaj" oluşturamazsınız
Peki, bunları denetlemesi gereken Sağlık Bakanlığı, İl Sağlık Müdürlüğü gibi merciler ne iş yapar? Elbette hiçbir şey. Zaten doktorların performans denilen "komisyon almak" sistemiyle çalışmalarını başlatanlar da onlar. Tabip odaları ise "su sempozyumu, dünya barış günü" gibi etkinliklere katılmaktan ne doktorlara zaman ayırabiliyor ne de hastalara.
Ha unutmadan, şimdilerde Anadolu'nun o sağlık merkezinde bir de dizi film çekiyorlarmış, adı "Doktorlar". Tıbbı uygulayamayan, çalışacak doğru düzgün personeli olmayan ve hastaların ancak "kaçarak" kurtulduğu bir yerin imajını dizi filmlerle kurtarmaya çalışması ironik bile olamaz, olsa olsa "trajikomik"tir.