Anadolu toprağının tanrıçası Kibele ve bizim kadınlarımız

Osman AROLAT
Osman AROLAT AROLAT'tan [email protected]

Tarihte Anadolu yüzyıllarca inanılıp, tapınılmış olan bir tanrıçadır Kibele. Ana tanrıça Kibele toprağın ve bereketin simgesidir. Analığı, üretkenliği, yaşamın sürekliliğini ve bereketi simgeler. 

Anadolu’da yaşayan ulusların hemen hepsinde güçlü kadın figürleri yöneticileri söz konusudur. Hititlerde Puduhepa dünyanın ilk barış anlaşması Kadeş’e M.Ö. 1285 yılında kocasıyla birlikte imza atmıştır. Bizans’ta kraliçe Zoe, Osmanlıda Hürrem Sultan gibi çok güçlü kadın figürleri söz konusudur... 

Anadolu’da analar, büyükanalar hep ailenin temel direği, ayakta tutanı olarak gösterilirler. Fakir Baykurt’un Irazca anası onlardan birisidir... 

Böylesi bir geçmişe sahip olan ülkemizde bugün kadın, dayakla, cinayetlerle, ihanetlerle gündeme gelmekte, geleneğin çok ötesinde bir hor görme ile yüz yüzedir. Ülkemiz kadını geride tuttuğu için önemli kayba uğrar durumdadır. 

Arkadaşımız İsmet Özkul’un araştırması 21. Yüzyıl Türkiye’sinde hala 4 kadından 3’ ünün çalışma hayatının dışında olduğunu gösteriyor. Ülkemizde erkeklerde kayıtdışı çalışma oranı yüzde 29.3 iken, kadınlarda bu oran yüzde 48.4’e yükselerek, neredeyse iki çalışan kadından birinin kayıt dışı çalışmakta olduğunu gösteriyor. Kadınların iş gücüne katılma oranı yüzde 30.2 iken, bu oran erkeklerde yüzde 71.2 seviyesinde. Tarımda çalışan kadınların payı erkeklerin iki katı ve bunların büyük çoğunluğu ücretsiz işçi durumundalar. 

Arkadaşımız Evrim Küçük’ün IMF verilerinden derlediği haberine göre ise kadının elinin yeterince işin içinde olmayan ülkelerde GSMH’nın yüzde 30’unu aşan ekonomik kayıp söz konusu oluyor. Çalışmaya göre kadınların erkeklerle eşit oranda işgücüne katılmaları halinde ABD’de yüzde 5, Japonya’da yüzde 9, BAE’liklerinde yüzde 12, Mısır’da yüzde 34 GSMH’artışı olacağı vurgulanıyor. Bu bizim içinde yüksek oranlı olarak söz konusu... 

Gazeteniz DÜNYA kadınların sesi olmak için işkadınlarına iki sayfa ayırarak yeni bir çalışma başlattı. Ve bu önemli destek ve övgü aldı. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nü kutlarken, kadınlarımız için yapılması gereken çok şey olduğuna inanarak, Nazım Hikmet’in İstiklal Savaşı destanından “Bizim Kadınlarımız” şiirinden dizelere yer veriyorum: 
“Ve kadınlar/Bizim kadınlarımız:/ korkunç mübarek elleri/ince küçük çeneleri, kocaman gözleriyle/ anamız, avradımız, yarimiz/ ve sanki hiç yaşamamış gibi ölen/ ve soframızdaki yeri/ öküzümüzden sonra gelen/ve dağlara kaçırıp uğruna hapis yattığımız/ve ekinde,- tütünde, odunda ve pazardaki/ve karasabana koşulan ve ağıllarda/ ışıltısında yere saplı bıçakların/oynak ağır kalçalarıyla ve zillerle bizim olan/kadınlar/ bizim kadınlarımız/ şimdi ayın altında/kağnılar ve hartuçların peşinde/harman yerine kehribar başlı sap çeker gibi/ aynı yürek ferahlığı/ aynı yorgun alışkanlığı içindeler/ve onbeşlik şarapnelin çeliğinde/ ince boyunlu çocuklar uyuyordu/ ve ayın altında kağnılar/ yürüyordu, Akşehir üstünden Afyona doğru...” 

Analarımız, bacılarımızın 8 Mart Kadınlar Günü'nü kutlarken, bir yandan onlara uygulanan şiddetin son bulmasını, bir yandan onların eğitimden eşit yararlanmasını, bir yandan eşit işe eşit ücretin onlar için hayata geçmesini, bir yandan da hayatın her alanında onlar için eşit ortam yaratılmasını özlüyor ve diliyorum. 

Kibele toprağı Anadolu’da kadınlarımız için daha yapılacak çok şey olduğuna inanıyorum...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar