Anadolu sanayicisi ihracat için neden havayolunu tercih edemiyor?

Güven SAK
Güven SAK DÜNYA İŞLERİ

Ben Anadolu’nun iktisadi performansına yeni bir gözle bakmamız gereken bir dönemin içinde olduğumuzu düşünüyorum. Bugün ihracat performansımızla ilgili artık alışmamız gereken birkaç tespit yapabilir miyim? Hani şöyle hızlı birkaç tespit yapayım. Bütün hızlı yapılan tespitler gibi bir dizi genelleme içerecek söyleyeceklerim. Eksikliğin farkındayım. Yapılan araştırmalar yirmi kilometre hızla giden bir arabadaki yolcunun, yol boyu etraftaki insanların yüz hatlarını seçemediğini gösteriyor. Aynı onun gibi elbette genellemelerimin dışına taşan bazı Anadolu şirketleri de var. Ona da geleceğim. Ama önce genellemeler.

Birincisi, 1980’li yıllarda rahmetli Özal’ın reformları sayesinde Türkiye hem bir sanayi ülkesi oldu, hem de sanayi Anadolu’ya yayıldı. 1980 yılında toplam ihracatımız 3 milyar dolarken, bunun yüzde 90’ı tarım ürünlerinden kaynaklanıyordu. Şimdiki yaklaşık 150 milyar dolar ihracatımızın yüzde 90’ı sanayi mamullerinden kaynaklanıyor. Dün sanayi merkezleri olarak bir tek İstanbul, İzmir, Bursa vardı. Şimdi Kayseri, Gaziantep, Manisa, Denizli de var. Hatta Ankara da arada bir sanayi kenti oldu. Bu iyi.

Geleyim ikincisine. Bu başarılı performansa rağmen, Türkiye’nin ihracat ufku yeterince genişlemedi. Biz ancak yakın çevremize mal satabiliyoruz. Ortalama ihracat menzili, ülkenin her bir ilinin dünyanın neresini tanıdığını, ne kadar uzağa mal gönderebildiğini dikkate alarak hesaplanıyor. İhracat yapabildiğiniz yeri tanıyorsunuz. Malınızı ne kadar uzağa satabiliyorsanız, ufkunuz o kadar geniş oluyor. Dün uzağa ordu gönderebilmek bir örgütlenme becerisi gerektiriyordu. Bugün ihraç ürünlerinizi uzağa gönderebilmek bir örgütlenme becerisi gerektiriyor. Biz uzağa mal gönderebilecek örgütlenme becerisine sahip değiliz. Kore ve İsrail ufuklara hükmedebiliyorlar. Biz Osmanlı atalarımızın dün becerdiğini beceremiyoruz. 2011 yılı itibariyle Türkiye’nin ihracat menzili 2846 kilometre. Halbuki Kore’nin ortalama ihracat menzili bizimkinin iki katı. Tam 5668 kilometre. Küçücük İsrail’inki de öyle. O da yaklaşık 5680 kilometre. Böyle bakıldığında, İsrail ve Kore, Türkiye’den daha becerikli duruyor. Başka ülkeler bizden öteye nasıl mal gönderebiliyor?  

Alın size bir üçüncü genelleme daha: Sanayi malları ihracatı içinde yüksek teknolojili ürünlerin payı fazla olan ülkelerin ufku daha geniş oluyor. Sanayi malları ihracatı içinde yüksek teknolojili ürünlerin payı ne kadar azsa, ihracat menzili de o kadar kısa oluyor. Bu ne demek? İleri teknolojili ürünlerin payı arttıkça, o ülke yükte hafif, pahada ağır mallar üretmeye başlıyor. Yüksek teknolojili mal üretmeyi beceremeyen ülkenin ihracatı ise havaleli mallardan oluşuyor. Türkiye’nin ihracattaki menzil probleminin kaynağı, ülkenin üretim desenidir. Gelin rakamlara bakalım. İhracat menzili 3000 kilometreye varmayan Türkiye’nin toplam sanayi malları ihracatı içinde yüksek teknolojili malların oranı yüzde 1,8 civarındadır. Veri 2011 yılına aittir. Menzili 6000 kilometreye ulaşan Kore ve İsrail’in yüksek teknolojili ihracat payı sırasıyla yüzde 26 ve yüzde 14’tür.  İleri teknoloji payı arttıkça, ortalama ihracat menzili uzamaktadır. Türkiye’nin dar ufkunu genişletebilmesinin yolu nedir? Üretim desenini, orta teknolojili ürünlerden, ileri teknolojili ürünlere doğru genişletebilmektedir. Yoksa böyle kendi kendimize debelenmeye devam ederiz. Beklediğimiz sıçramayı gerçekleştiremeyiz.

Dördüncü genellemeye de hazır mısınız? Havaleli mal ihraç eden havayolunu istese de kullanamaz. Pahalı gelir. Yükte hafif, paha da ağır mal ihraç eden ülke ise kullanır ve menzilini hızla uzatır. Mesela her tarafı kapalı Ermenistan ne ihraç etmektedir? İşlenmiş elmas. Nasıl ihraç etmektedir? Hava yolu ile. Bu arada, Ermenistan’ın ileri teknolojili ihracat payı da yüzde 2,6’dır. Bizden yüksektir. Not edeyim. Aklınızda kalsın.

Peki, memlekette havayolu ile mal nakleden hiç mi firma yoktur? Vardır. Mesela gidin Kayseri’ye Gözüküçük İmalat Mühendisliği şirketini bir görün. Aynı İsrail’in İscar’ı gibi hassas makine parçalarını, kusursuz bir tasarım ve titiz bir işçilikle üretiyorlar. Anadolu’nun son derece güçlü makine sanayi tecrübesini gururla taşıyorlar. Otuz yıllık bir şirket ortadaki. Ürettiklerini uçağa koyup, İngiltere’ye, Belçika’ya gönderebiliyorlar. Amerikalı yatırımcı Warren Buffett, yıllar önce, İscar’ı almak için yaklaşık 6 milyar dolar ödemişti. Hatırlatayım.

Alın size bir beşinci genelleme daha: Artık Karadenizli müteahhitler döneminden, Anadolulu sanayiciler dönemine bir an önce geçmemiz gerekiyor. Türkiye’nin artık rant yerine üretime odaklanması gerekiyor. Söyledim ve ahiretimi kurtardım.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar