Amerikan ekonomisinin potansiyel büyüme hızı

Gündüz FINDIKÇIOĞLU
Gündüz FINDIKÇIOĞLU GLOKAL BAKIŞ [email protected]

Robert Gordon ABD ekonomisinin 1995-2000 dönemi üzerine, "yeni ekonomi" ve verimlilik artışı oldukça fazla yayın yapmış ve etkili olmuş bir ekonomist. ABD ekonomisinin potansiyel -veya trend- büyüme hızının ne kadar düştüğüne dair bir çalışmasından bahsederek başlayacağız. IMF baş ekonomisti Olivier Blanchard geçen ay resesyondan çıkışta her zaman olduğu gibi potansiyel büyüme hızının aşılmayacağını, olsa olsa potansiyel büyüme hızına ulaşılabileceğini yazmıştı. Potansiyel büyüme hızı aşağı yukarı gerçekleşecek büyüme hızına eşit ise, potansiyel büyüme hızının ne olacağına bakmakta uzun dönemli eğilimleri görmekten öte, kısa dönem -2-3 yıl- için de fayda var. Aynı nokta Türkiye ekonomisi için de geçerli: 1987-2007 döneminde potansiyel (trend) büyüme, yani çıktı açığını (output gap) kendisine nazaran ölçeceğimiz büyüme oranı yüzde 4. Fakat 2002-2007 döneminde bu oran yüzde 5'e yükselmiş bulunuyor. Yine de, 2002-2007 döneminde ulaşılan ortalama yüzde 6.8'lik büyüme oranının yüzde 1.8'inin geçici faktörlere dayandığı ortaya çıkıyor. Bir daha tekrar etmeyebilecek olan bu faktörler iskonto edildiğinde ulaşılan yüzde 5 trend büyümenin 2001 sonrası 6 yılın ortalama trend büyümesi olduğunu, ama ne 2007 yılında ne de 2008 yılında yüzde 5 trend büyümenin tutturulamadığını görüyoruz. 2009 yılında en az yüzde 6 küçüleceğimiz düşünülürse potansiyel büyüme hızının da yüzde 5'ten aaşağı düştüğü kesin. Tabii, potansiyel büyüme hızının nasıl ölçüleceği başlı başına bir konu. Gordon'a referans vermemizin nedeni Amerikan ekonomisinin potansiyel büyüme hızının onyıllardan beri zaten düşmekte olduğunu haber vermesi. Bilindiği gibi, son resesyona kadar ABD ekonomisinin 1980'li yıllardan itibaren daha düşük amplitütte salınımlar yaşadığı, iş çevriminin dalga boyunun kısaldığı, eğiminin daha az dik hale geldiği vb saptamalar genel kabul görüyordu. İş çevrimi (döngüsellik) "yumuşarken", döngünün etrafında oluştuğu trend büyümenin (potansiyel büyüme) de kademeli olarak düşmeye başlaması dikkat çekici bir saptama. Aslında Gordon ABD ekonomisinin tarihindeki en düşük potansiyel büyüme hızına düştüğünü de söylüyor.

Gordon 1875 yılından bugüne yıllık ortalama yüzde 3.4 potansiyel büyüme hızı gösterdiğini hesapladığı -nasıl hesapladığı fazlasıyla teknik bir konu- ABD ekonomisinin 2008 itibariyle yüzde 2.5 potansiyel büyüme hızına gerilediğini ve, üstelik, bu oranın 1998-2008 arasındaki yüzde 2.7'den de aşağıda olduğunu, 1964 yılından bu yana potansiyel büyümenin düzenli biçimde gerilediğini savunuyor. Social Security Trustees 2018-2085 arasında yüzde 2 uzun dönem ortalama büyüme hızı öngörmüş durumda ve Gordon potansiyel büyümenin yüzde 2'ye gerileyebileceğini söylüyor. Potansiyel büyümeyi doğrudan doğruya GSYH serisinin trendini ayırarak bulmaya çalışırsak ve Hodrick-Prescott filtresi kullanırsak, parametre 1600 seçilirse -orijinal Hodrick-Prescott makalesinde olduğu gibi ve ekonometri paketlerindeki default opsiyon olarak- iş çevrimlerindeki değişimin büyük bölümü trende yükleniyor. Yani, potansiyel büyüme bu yöntemle -resesyon verileri dahil edilince- olduğundan düşük çıkabilir. Parametre sıfır olursa zaten serinin tamamı (aktüel seri) trend veya potansiyel büyümeye eşittir. Sıfırdan ne kadar uzaklaşırsak trend aktüel seriden o kadar uzaklaşır. Parametrelerin zamanın fonksiyonu olarak değiştiği Kalman filtresi gibi bir yöntemle böyle durumlarda daha sağlıklı sonuçlar elde edilebilir. Gordon, Kalman filtresini hem GSYH serisi için, hem de GSYH'nin bileşenleri olan toplam ekonominin verimliliği, çalışan başına çalışılan saatler, istihdam oranı, işgücüne katılma oranı ve çalışma yaşındaki nüfus için  ayrı ayrı uygulayıp, parçalardan bütüne varıyor. Doğrudan yaklaşım da, parçalardan bütüne varım yolu da aynı eğilime işaret ediyor. Potansiyel büyüme genellikle tahmin edildiği gibi yüzde 3-3.5 aralığında değil, yüzde 2.5-2 aralığındaysa gerçekten de ABD'nin hem büyüme, hem kamu ve sosyal sigorta açıklarını sürdürebilme, hem de dünya ekonomisinin ve ticaretinin motoru olma açılarından perspektifi sanılandan daha az parlak demektir. Konut ve altyapı yatırımları da daha düşük seviyede gerçekleşecektir.

Hem Blanchard, hem de Gordon haklıysa 2010-2012 arası ABD ekonomisi normal resesyonlardan çıkış dönemlerinde yaşanması beklenen büyüme hızının neredeyse yarısı kadar performans sergileyecektir. Bu saptama diğer olası ekonomi politikası ters dönüşlerinin etkilerinden bağımsızdır. Örneğin faizler hızla yükselirse veya kamu harcama paketleri sürdürülemez ve özel harcamalar kamunun yerini zamanında alamazsa bu bile olmayabilir. Yüzde 2.5-2 potansiyel -ve aktüel- büyüme ABD'nin "borçlunun imparatorluğunu" sürdürmesini zorlaştırır. Bu konuda Rogoff'u ciddiye almak aydınlatıcı olabilir: "Ama nedenleri ne olursa olsun, ki bu nedenlerin karmaşık olduğu kabul edilmektedir, dünyanın en zengin ülkesinin dünyanın açık ara en borçlu ülkesi olması -net dış alem borcu 2 trilyon dolar- biraz çılgınca görünmüyor mu? Romalılar kıskanırlardı: imparatorluklarının yayıldığı ülkelerden vergi toplamak için bir sürü sıkıntıya girmişlerdi, oysa ki dünya ABD'ye kendiliğinden para veriyor." (Kenneth Rogoff, "The Debtor's Empire", The Washington Post, 20 Ekim 2003, Editoryal Bölüm, sayfa 23). Daha 2001 resesyonundan çıkarken ve felaketin tohumlarını atarken dahi ABD dünyanın en borçlu ülkesiydi. Şimdi?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Risk ve yavaşlama 01 Ekim 2019
Fed, resesyon, Türkiye 24 Eylül 2019
Coğrafya ve imparatorluk 17 Eylül 2019
Fed ve dolarizasyon 25 Haziran 2019