Amerikan başkanlık seçimleri, sosyal medya ve popüler kültür
Amerikan Başkanlık seçimlerine sayılı günler kala mevcut başkan Biden’ın adaylıktan çekildiği ve Kamala Harris’in Demokrat Parti adına yarışı devraldığı çalkantılı günlerden geçildi. Seçime bu kadar az bir zaman kala gelen bu hamle “dere geçerken at değiştirilmez” atasözümüze biraz ters ama görünen o ki Demokrat Parti’ye yakın Amerikan kamuoyu bu değişiklikten oldukça memnun ve hatta dereyi geçebilmenin şimdi daha rahat olduğunu düşünüyor.
Özellikle Biden’ın yaşı ve sağlık durumu ile ilgili negatif söylemlerin gölgesinde zor anlar geçiren Demokratlar, Biden hala yarıştayken yapılan anketlerde 30 yaş altındaki seçmenlerin %82’sinin onun başkan adaylığına asla sıcak bakmadığı sonucuna ulaşmışlardı. Genç seçmenin oy verme davranışını etkilemeleri neredeyse imkânsız gibi görünürken gelen bu değişiklik, sadece adayı değil iletişim kampanyalarının tonunu, tarzını ve kanallarını da önemli ölçüde değiştirdi.
Harris’in iletişim ekibi, Biden nedeniyle siyasetten uzaklaşan genç seçmenleri etkileyebilmek ve Harris hakkında olumlu bir hava oluşturabilmek için daha önce deneyimlenmemiş şekilde sosyal medyada fırtınalar estiren bir süreci başlattı.
Kamala Harris'in kampanyası, yalnızca yaygın ilgi çekmekle kalmıyor aynı zamanda modern siyasi kampanyalarda dijital platformlar ve etkileyici ortaklıkları aracılığıyla seçmenlerle nasıl etkili bir şekilde etkileşim kurabileceğinin de başlıca bir örneği olarak hizmet ediyor.
İletişim kampanyasını özgün kılan ilk unsur, çevikliğe ve anlık gündeme çok iyi odaklanması. Z Kuşağı gerçek zamanlı etkileşime ve özgünlüğe değer veriyor ve Harris'in ekibi kampanyanın aynı kültürel anlara odaklandığını göstermek için trend olan konulara atlamak konusunda oldukça hızlı davranıyor.
Popüler kültüre dair hiçbir fırsat kaçırılmıyor. Örneğin, Pop yıldızı Charli XCX, Harris'i Demokrat Parti adayı olarak destekledi ve bu hızla viral oldu . Kampanya ekibinin İçerik oluşturucuları, Harris'in en viral alıntılarından bazılarını Charli XCX'in şarkılarının arkasına ekledi ve yayınladı. Harris HQ hesabı (resmi hesap), 'X' arka plan fotoğrafını şarkıcının yeni albümü "Brat"i yansıtacak şekilde değiştirdi.
Z kuşağı ile bağlantı kurmanın önemini anlayan Kamala'nın ekibi, onların oylarını kazanmanın beğenilerini ve paylaşımlarını yakalamakla başladığını fark etti. Başlamak için, kampanyanın Beyoncé'nin hit şarkısı "Freedom"ı içeren ilk reklamını yayınladılar. Bu stratejik hareket, genç seçmenlerle yankı uyandırmak için popüler müzik ve ‘memes’ler kullanan kampanyanın genç ve trend yaklaşımıyla örtüşüyor.
Z kuşağıyla aynı dijital alanlarda yer alarak ve aynı dili kullanarak, kuşaklar arası uçurumu kapatıyorlar ve politikacıların iletişimden uzak olduğu klişesini ortadan kaldırıyorlar.
Kampanya kapsamında 25 Temmuz'da Harris adına Kamala Harris adında kişisel bir TikTok hesabı da açıldı ve hesap ilk beş gönderisinde toplam 100 milyondan fazla görüntüleme elde etti. İlerleyen günlerde mecraya uygun hazırlanan içerikler 232 milyondan fazla görüntülenme ve 33 milyon beğeni topladı. Bu rakamlar, günümüzün siyasi kampanyalarında dijital etkileşimin önemli rolünü vurguluyor.
Harris kampanyası yalnızca çevrimiçi genç seçmenlerle etkileşime girmiyor, aynı zamanda içeriği her platforma özel olarak uyarlıyor. Dikkat çekmek için TikTok'ta akılda kalıcı videolar ve Instagram'da estetik sahne arkası içerikler, X’de yoğun siyasi söylemler kullanıyor. Bu, onların her platformun sunduğu "benzersiz özelliklerden yararlanmalarını" ve viral hale gelen etkileyici içerikleri paylaşmalarını sağlıyor.
Kampanya, dijital etkileşim ve siyasi stratejide yeni bir ölçüt de belirliyor. Kullanıcı tarafından oluşturulan içerikleri kullanarak, ‘memes’ kültürünü benimseyerek ve etkileyicilerle iş birliği yaparak siyasi kampanyaların evrimleşen doğasını vurguluyor. Bu da modern siyasi iletişimde özgünlüğün, zamanında mesajlaşmanın ve sosyal medya dinamiklerine dair keskin bir anlayışın önemini vurguluyor.
Ekip ayrıca doğrudan sloganlara ve siyasi mesajlara maruz kalmaktan hoşlanmayan genç seçmeni böylesi içeriklerle boğmak yerine Cumhuriyetçilerin söylemlerine alaycı ve ironik bir dille karşı argümanlar ürettikleri paylaşımlarla gündemi belirliyor.
Harris'in kampanyası, canlı bir çevrimiçi varlık oluşturmak için kullanıcı tarafından oluşturulan içerik kullanarak mükemmel bir iş çıkarıyor. Destekçileri kendi içeriklerini oluşturmaya ve paylaşmaya teşvik ederek, kampanya güçlü bir topluluk duygusu oluşturdu. Bu yaklaşım, gerçek bir etkileşim yaratmayı başardı ve kampanyanın erişimini organik olarak genişletti. Bakalım Trump tarafı bu sosyal medya dominasyonu ile başa çıkabilecek mi?