Amerika ile gerilen ilişkiler gıda hayvancılık ve tekstili olumsuz etkiler
Türkiye, çok zor bir dönemden geçiyor. Cumhurbaşkanlığının deyimi ile "ekonomik savaş" yaşanıyor. Bu ekonomik savaşın yansımaları çok farklı sonuçlar doğuracaktır.
ABD ile gerilen ilişkiler sonucunda dövizdeki artış dış ticareti de olumsuz etkileyecektir. Özellikle tarım sektörü açısından bakıldığında Amerika ile Türkiye arasındaki ticaret nedeniyle öncelikle tekstil,gıda ve hayvancılığın olumsuz etkilemesi bekleniyor.
Böyle bir süreçte tarımsal üretimin önemi daha net görülüyor. Türkiye'nin tarımda kendine yeterli bir ülke olmasının önemi tam da bugünler için çok önemliydi. Fakat, bunu büyük ölçüde yitirdik. Tarım hammaddeleri ve gıda ürünlerinde dışa bağımlı bir yapı oluştu. Türkiye'nin tarlaları boş dururken ithalat tercih edildi. Dün daha ucuz diye ithal edilen ürünler Türkiye'de yeterli üretilmediği için bugün çok daha pahallıya alınıyor. Bunun faturası her geçen gün ağırlaşacak.
Yaşanan her kriz bize tarımsal üretimin önemini, kendi kendine yeterli olmanın ve ihracatçı olmanın önemini daha iyi anımsatıyor. Rusya ile yaşanan krizden ders almadık, bugün Amerika ile yaşanan krizin etkilerini daha derinden yaşıyoruz, yaşayacağız.
Türkiye-Amerika dış ticareti
Genel olarak bakıldığında ABD, 2017 yılı verileri ile Türkiye'nin en önemli 5. ihracat pazarı. Toplam ihracatın yüzde 5.5’i Amerika'ya gerçekleştiriliyor.
Türkiye’nin Amerika'ya ihracatı 2000 yılında 3.1 milyar dolar iken, 2017'de 8.7 milyar dolara ulaştı. 2017 yılında bir önceki yıla göre ihracat yüzde 30.7 oranında artış gösterdi.
Ticaret Bakanlığı verilerine göre, Türkiye'nin 2017 yılında Amerika'dan ithalatı bir önceki yıla göre yüzde 9.9 artış ile 11.9 milyar dolara ulaştı. Dış ticaret açığı Türkiye aleyhine 3.3 milyar dolar oldu.
Amerika ile dış ticaret verileri incelendiğinde 2000-2004 döneminde ihracatla ithalatın başa baş olduğu, 2005'te sonra dengenin Türkiye aleyhine bozulduğu dikkat çekiyor.
Amerika'dan pamuk, soya badem ve ceviz ithalatı
Tarım sektörü açısından bakıldığında, Türkiye Amerika'ya yaptığı ihracattan çok daha fazlasını ithal ediyor. Bu nedenle tarım sektörü bu krizden daha fazla etkilenecek. En fazla ihracatı yapılan ürünlere bakıldığında, Türkiye, 2017'de Amerika'ya yaklaşık 148 milyon dolar değerinde traktör, 143 milyon 697 bin dolar yaprak tütün, 57 milyon 579 bin dolar zeytinyağı, 51 milyon dolarlık meyve ve sebze suları, 45 milyon 411 bin dolarlık kurutulmuş meyve ihraç etti.
Amerika’dan yapılan ithalatta ise tarım sektörü açısından ilk sırada pamuk yer alıyor. Türkiye bu ülkeden 2017'de 733 milyon 246 bin dolarlık pamuk ithal etti. Geçen yıl Amerika’dan 317 milyon 537 bin dolarlık nişasta, şeker pancarı, şeker ve içki sanayinin atık ve posaları ithal edilirken, soya fasulyesi ithalatı 2015'te 338 milyon 851 bin dolardan 2017'de 174 milyon 767 bin dolara geriledi. Diğer kabuklu meyveler olarak badem ve ceviz ithalatı ise 2017'de 159 milyon 138 bin dolar oldu. Bu ülkeden yıllık ortalama 50 milyon dolarlık yaprak tütün ithal ediliyor.
Kriz tarımı nasıl etkiler?
Veriler ışığında iki ülke arasında yaşanan gerilim nedeniyle bu ülkeden yapılacak pamuk ithalatı dolardaki artışa bağlı olarak hem azalacak hem de çok pahallıya gelecek. Bu nedenle tekstil sektörü olumsuz etkilenecek. Türkiye'de son iki yılda pamuk ekimine yeniden dönüş olması nedeniyle ihtiyacın bir bölümü yerli üretimle karşılanacak. Fakat yıllık ortalama 1.6 milyon tona ulaşan pamuk tüketiminin 800 bin tonu ithal ediliyor. Dolayısıyla Amerika'dan alınmasa bile başta Yunanistan olmak üzere Türk Cumhuriyetleri ve diğer ülkelerden dolar veya Avro ile ithal edileceği için, pamuğun ithalat maliyeti yükselecek. Bunun iplik ve tekstil,konfeksiyon ürünlerine yansıması ile Türkiye'nin rekabet gücü zayıflayacaktır. Bu nedenle Türkiye'nin pamuk ihtiyacını kendisinin üretmesi çok büyük önem taşıyor.
Dışa bağımlılık hayvancılıkta can yakacak
Amerika ile yaşanan gerilimin olumsuz etkileyeceği bir başka önemli sektör ise, hayvancılık. Özellikle yem hammaddesi bakımından büyük oranda dışa bağımlı olan Türkiye, bu ülkeden olan soya ithalatını azaltsa da ihtiyacı olan yıllık 2 milyon 100 bin ton soyanın 2 milyon tonunu farklı ülkelerden ithal ediyor.
Ayrıca yıllık 1 milyon tonun üzerinde mısır ithalatı dahil toplamda 12 milyon tonun üzerinde yem hammaddesi ithalatı yapan Türkiye, 3.7 milyar dolar döviz ödüyor. Dövizdeki artış nedeniyle soya ve diğer yem hammaddelerinin fiyatı her geçen gün artıyor. Fiyat artışı nedeniyle artan yem maliyeti hayvancılık yapan çiftçilerin kabusu oldu.
Hayvancılık yapanlar bu yüksek girdi maliyetlerini ürün fiyatına yansıtamadıkları için hayvancılıktan çekiliyor. Bunun da ağır bir faturası olacak. Türkiye, kırmızı et başta olmak üzere et ve et ürünlerini,süt ve süt ürünlerini daha pahalıya tüketmek zorunda kalacak.
Amerika ile yaşanan sorunlar nedeniyle soya ithalatını Rusya, Ukrayna gibi ülkelere yönlendiren Türkiye, bu ülkelerle olası bir sorun yaşandığında ihtiyacını nereden karşılayacak? Dolayısıyla yem hammaddeleri üretimini artırmak zorunda.
Zeytinyağında büyüyen pazar
Dünyada zeytin üreticisi olmayan ülkeler arasında en büyük zeytinyağı alıcısı ülke ABD. Bu ülkeye zeytinyağı ihracatını artıran Türkiye, bu gerilimli ortamda Amerika vergi artışı veya ek önlemler aldığı taktirde ihracat olumsuz etkilenecek. Zeytinyağı üretimini artıran Türkiye, Amerika pazarını kaybetme riski ile karşı karşıya.
Tarımda treni kaçırdık mı?
Rusya yaşadığımız krizin tarıma etkilerini gördük. Ders almadık. İthalata dayalı politika devam etti. Şimdi Amerika ile yaşanan kriz,yarın başka ülkelerle yaşanabilir. Yapılması gereken çok net. Tarımda üretim politikalarına dönmek zorundayız.
Tweetlerle yönetilen, daha doğrusu yönetilemeyen dünyada her an her şey olabilir. Bu nedenle nüfusumuzu beslemek için, bağımsızlığımız için tarımsal üretimi sürdürmemiz gerekiyor.
Amerika ile Avrupa Birliği ile yıllardır kriz yaşayan ve yaptırımlarla karşı karşıya kalan Rusya'nın uyguladığı politika örnek alınmalı. Rusya tarım ve gıdada ihtiyacını karşılamak için ciddi yatırımlar yapıyor. Üreticisine destekler sağlıyor. Rusya bugün dünyanın en büyük tahıl ihracatçısı konumuna geldi. Hayvansal ürünlerde, yaş meyve ve sebze de kendine yeterli konuma gelmek için çalışıyor. Üretimi belli bir noktaya getirince kendine yeterli olmasa bile, bunu kullanarak ürün aldığı ülkelerde fiyatı kendi belirler konuma geldi.
ABD daha bir ay önce kendi tarımını korumak için 12 milyar dolarlık ek destek bütçesini kabul etti. Çin, Japonya hemen her ülke kendi tarımını koruyor. Beğenmediğimiz Sudan, Cezayir, Irak bile üreticisini ithalat yasakları ile korurken, Türkiye ithalata bağımlı bir politika ile yoluna devam edemez.
Türkiye tarımda bu treni kaçırdı mı? Büyük oranda kaçırdı. Fakat şu kriz ortamında ülkenin geleceği tarımla kurtulabilir. Ekonomik kriz yaşayan yurttaşlar yüzünü yeniden kırsala çevirdi. Üretim odaklı politika ile Türkiye kendi ihtiyacını üretebilir ve ihracatla ihtiyaç duyduğu dövizi kazanabilir. Krizin bir nedeni de yıllardır ihmal edilen tarımsal üretim olduğunu görmek gerekir.
Özetle, tarımda üretimi destekleyecek ulusal politikalara acil olarak dönülmeli. Yarın yine çok geç olacak.