Ambargo, İskonto, Kurlar…
Bugünlerde ihracatçı olmak zor zenaat.
Ekonomik sıkıntılar için dile getirilen dış güçler söylemi, ihracatçının kucağındaki dış güçler etkisini açıklamaya yetmiyor diyebiliriz.
İhracatçı dostumuz, Türki Cumhuriyetlerden birisine ihracat yapmak üzere başarılı bir bağlantı kurmuş. Muhatabı alıcı da akreditif ile ödeme şeklini kabul etmiş. Verilen fiyatlar ABD Doları cinsinden ve bu nedenle de akreditif de aynı döviz üzerinden açılacak. Alan memnun, satan memnun amma gel gelelim bankalar memnun değil.
Ürünler karayolu ile taşınarak alıcının ülkesine yollanacağından, araçlar İran üzerinden transit geçiş yaparak, varış ülkesine gidecekler. Ancak, ABD tarafından uygulanan ambargo nedeniyle, taşıma belgelerinde bu transit geçiş yolu görülürse, ABD Doları üzerinden yapılması gereken ödemenin yapılamaması sıkıntısı ortaya çıkmış. Gerekçesi de taşımanın, transit bile olsa İran’dan geçerek yapılacak olması. ABD tarafından İran’a uygulanan yaptırımlar nedeni ile böyle bir sıkıntı ortaya çıkıyor.
Bankacı dostlarımızla konuşarak bir çözüm bulmaya çalıştık. Önerimiz, akreditifin ödemesinin ABD üzerinden geçmesini ve ödemeye el konulmasını engellemek için “ ABD Doları ile değil de Avro ile “ akreditif açtırarak yapılması idi. Düşüncemiz, Avrupa ülkelerinin ABD ambargosuna sıcak yaklaşmadıkları ve Avro ödemeleri Avrupa üzerinden yapıldığı için, bunun bir çözüm olabileceği yönünde idi. Ancak bu önerimize karşın aldığımız cevaplar “ OFAC’a takılabilir, yorum yapamıyoruz “ oldu.
Kesin çözüm, paranın peşin olarak havale yapılması amma bedel çok da küçük olmadığı için bu şekil de biraz tereddüt yaratıyor.
Taşıma yolunu değiştirip, Gürcistan ve Azerbaycan ve hatta Hazar üzerinden yapmak mümkün olamaz mı diye düşündük.
Olabilir amma bu kez de maliyetler sıkıntı yaratmaya başlıyor.
Üzerinde çalışıyoruz ve çözüme ulaşırsak, sohbetimize katılan dostlarımızla paylaşacağız.
Gelelim döviz kurlarındaki önlenemeyen tahterevalli hareketlerine.
İhracatımızın yarısı Avrupa Birliği ( AB ) ülkelerine.
Onun yarısı da Almanya’ya.
Kurlardaki artışlar, batılı alıcıların bu artışları fırsata çevirmek için kullanmalarına neden oluyor.
İhracatçılarımıza “ Kurlar yükseldi, sizin kazancınız da yükseldi, bize fiyatlardan indirim verin “ sesleri gittikçe ve rahatsız edici boyutta artmaya başladı.
Türkiye koşullarını düşünmeden dışarıdan bakınca, öyle düşünmekte haklılar diyebiliriz. Türkiye ihracatının hangi ölçekte ithalata bağlı olduğunu düşünmeden yapılan bu tür talepler, ihracatçımızın hem zamanını alıyor ve hem de kafasını fazladan yoruyor.
Eğer ihracat bağlantılarımızı yaparken, sadece proforma fatura veya fiyat vererek hareket ettiysek, bu talepleri göğüslemek biraz eziyetli olacaktır.
Avro ilk çıktığı zamanlarda yaptığımız bir işte, ürettirdiğimiz ürünün girdileri ABD Doları ile yapılıyordu. O yıllarda zaman içerisinde Avro, ABD Dolarına karşı ciddi boyutta değer kaybetmişti. Bizim de hesaplamalarımız oldukça şaşıyordu. Ancak, işin başında yapmış olduğumuz sözleşmede, döviz kurlarındaki hem TL ve hem de çapraz kur karşılıklarındaki değişikliklere karşı önlemler olduğundan, sıkıntıları rahatlıkla atlatabilmiştik.
Sözleşme yapmak bazı ihracatçılarımızda sıkıntı yaratsa da karşılıklı menfaatlerin korunabilmesi açısından çok amma çok önemlidir.
Atasözü ne diyor “Keser döner sap döner, gün olur hesap döner.”
Tedbirli olanlarımız, sıkıntıları daha rahat göğüsleyebiliyorlar.