Amal Hanım’ın çantası
Bir moda ikonuna dönüşmekte olan insan hakları hukukçusu Amal Clooney’nin (soyadını, evlendiği aktör George Clooney’den alıyor) favori çantasına, onun adı marka olarak verildi. Çantanın tasarımcısı İtalyan şirketi Ballin, bin 200 dolar değerindeki çantanın ABD’de patentini de bu yaz aldı. Bir moda şirketi, bir ürününe bir “moda ikonunun” adını ilk kez vermiyor. Monako Prensesi Grace Kelly’nin favori çantasını tasarlayan Hermès, çantaya onun adını vermişti (1977). Hermès ayrıca, İngiliz-Fransız sanatçı Jane Birkin’in kişisel kullanımı için onun adıyla çanta tasarladı (1984). Hermès’in halen satılan Birkin Çantası, tamamen elişi. Bu nedenle satış fiyatı 6 bin bolardan başlıyor ve çok çok yukarılara çıkıyor. Tasarımcısı Pierre Hardy’nin iki yılda tamamladığı elmas bezeli bir Birkin Çantası 1.9 milyon dolara alıcı buldu. Bir başkasına bir müzayedede 203 bin dolar ödendi. ABD’de tescilli olan bu markayı taklit edenlere karşı Hermès hemen davalar açıyor.
Çünkü: Tasarım, entellektüel sermayedir. Fikri bir üründür. Maddi ve manevi değeri vardır, sahiplenmek gerekir. Aksi halde taklit edilir. Taklit, hırsızlıktır. Haksız kazançtır. Nokta. Tasarım-patent ilişkisine dair en sağlam gerekçe Fransa’dan: Sadece son iki yılda orada moda tasarımcıları Yves Saint Laurent 27 patent aldı. Louis Vuitton 17, Balenciaga 10, Christian Dior 17, Bottega Veneta 8 (aslında 20 kadar patenti var), Céline 5 patent aldılar. Balenciaga kreatif direktörü Alexander Wang, kendi kişisel markası için de patentler alıyor. Ayrıca, Amerikan moda yıldızı Diane von Furstenberg de bazı tasarımları için patent alıyor: Örneğin, tablet taşımaya da uygun bir çantasına... Bu isimler ve markalar, sadece medyaya yansıyanlar. Fransız moda sektörü; yasa tanımayan, sadece paragöz, kopyacı taklitçi hırsızlara karşı kendisini korumaya çalışıyor. Çünkü modada yaratıcılık ve yenilikçilik, Fransız ve İtalyanların büyük gelir kapısı. Fransa’nın ulusal istatistik araştırmaları kurumu INSEE’nin Fransız Moda Enstitüsü için yaptığı araştırmaya göre moda ürünleri, ülkeye 2015’te 150 milyar euro kazandırdı. Oysa havacılık 102 milyar, otomotiv 39 milyar kazandırıyor. Moda üretimi, Fransa’nın aslında 1 numaralı sektörü. 58 bin kişi tam zamanlı çalışıyor. Bu sayı, moda iletişimi, model ajansları, pazarlama vb. ile 1 milyona çıkıyor.
Paris’te yılda 6 kez moda haftası düzenleniyor. İkisi konfeksiyon ürünleri tanıtımı için. İkisi erkek giyimi için. İkisi de kadın tasarım ürünleri için. INSEE, bunların 10.3 milyar euro satış değeri yarattığını hesapladı. Ek olarak, bu haftalarda Paris’i ziyaret edenlerin restoran, otel, tiyatro, taksi vb ödediği miktar 1.2 milyar euroyu buluyor.
İtalyanlar da yarışta elbette: Sadece 2015 yılında ayakkabı, giyim ve aksesuar ihracatından ülke 48 milyar euro kazandı. İtalyan Başbakanı Matteo Renzi, geçen eylülde, dünyaca ünlü Milano Moda Haftası’nı şimdiye kadar “açan” ilk başbakan oldu. Küresel moda dergisi Vogue, Renzi’nin, sektöre hükümetin 30 milyon euro yatırım yapacağını, “Moda, ekonomik bir motordur. Bu sektöre saygı istiyorum,” dediğini yazdı.
Bütün bunların anlamı açık: Tasarım, para ediyor. Bu nedenle tasarım, titizlikle korunmalı. Marka, sadece yenilikçi tasarımla yaratılır. Kendi kendine oluşmaz.
Ekonomi Bakanı Zeybekci çok haklı: “Ürettiğimizin tasarımını, teknolojisini, finansını, tüketim alışkanlığını, dağıtım-tüketim kanallarının dizayını, bizzat kendimiz yapmamız gerekiyor.” (28.10.16)
İhracatçılar Meclisi Başkanı Büyükekşi çok haklı: “Artık, taklit değil, tasarım istiyoruz. Ancak bu şekilde yüksek katma değer yaratarak, küresel arenada rekabet gücü sağlayabiliriz.” (19.10.16)