Amaç bağcıyı dövmek mi?

Serhat GÜRLEYEN
Serhat GÜRLEYEN GENİŞ AÇI sgurleyen@isyatirim.com.tr

Merkez Bankası politika dozunu artırmaya devam ediyor. Geçtiğimiz hafta gerçekleştirilen Para Politikası Kurulu toplantısında, Banka politika faiz oranlarını %6,25 seviyesinde sabit bırakırken, zorunlu karşılık oranlarında 400 baz puana yakın şok bir artışa gitti.

Yapılan artırım sonrasında Türk lirası kaynaklara uygulanan ağırlıklı ortalama zorunlu karşılık oranı %9,6 seviyesinden %13,3 seviyesine yükseldi.  Karşılık oranlarındaki artış sonrasında banka bilançolarından 15 Nisan tarihi itibariyle 19,1 milyar Türk lirası çekilecek.

Merkez Bankası Çıkış Stratejisi çerçevesinde Türk lirası munzam karşılık oranlarını ilk olarak 23 Eylül 2010 tarihinde 50 baz puan artırarak %5,5 seviyesine yükseltmişti.  Eylül ayından bugüne kadar munzam karşılıklardaki toplam artış 780 baz puana ulaştı. İlgili dönemde piyasalardan çekilen toplam Türk lirası likidite 41 milyar Türk lirasına ulaştı.

Merkez Bankası önceki ay yaptığı açıklamada alınan tedbirlerin sonuçlarını görmek için bir süre bekleyeceğinin sinyalini vermişti. Geçen hafta yapılan şok artış Merkez Bankası'nın alınan tedbirlerin istenen sonucu almak için yeterli olmadığına kanat getirdiğini gösteriyor.

Merkez Bankası tarafından açıklanan haftalık rakamlar alınan tedbirlere paralel ticari kredilerin büyümesinde bir yavaşlama başladığını buna karşı tüketici kredilerinin hızlı büyümeye devam ettiğini gösteriyor. Toplam kredilerin büyümesi Mart ortası itibariyle yıllıklaştırılmış olarak %25 civarına gerilemiş durumda buna karşı tüketici kredileri %30'ün üzerinde bir hızla büyümeye devam ediyor.

Bazı yorumcular kredilerin hızlı büyümeye devam etmesinde bankaların maliyetlerindeki artışı kredi faizlerine yansıtmak yerine mevduat faizlerini aşağı çekmekte kullanmalarının etkili olduğunu iddia ediyor. Kısmen katılıyoruz.

Bankalar Merkez Bankası'nın yeni politikasını ilk başta doğru okuyamadılar. Kredi faizlerini artırmak yerine mevduat faizlerini indirmeyi tercih ettiler. Daha sonra Merkez Bankası'nın ciddi olduğunu anlayıp kredi faizlerinde artışa başladılar.

Ancak bu açıklama kredilerin hızlı büyümesinin arkasında yatan yapısal dinamiklerin göz ardı edilmesine neden olmamalı. Kamu kesiminin borçlanma ihtiyacındaki azalma, bankacılık sektörünün kaldıracının düşük olması ve hane halkının görece düşük borçlu oluşu kredi kanalıyla beslenen iç talep ağırlıklı yüksek büyüme için elverişli bir zemin hazırlıyor.

Faizlerin düştüğü bir ortamda net faiz marjlarındaki daralmaya karşı bankalar kredi hacimlerini artırarak karlılığını korumayı hedefliyor. Geçtiğimiz yıllarda Hazine'yi finanse etmek için kredi pazarında görece zayıf kalan kamu bankalarının gaza basmaları işleri daha da karmaşıklaştırıyor. Böyle bir ortamda kredi büyümesini kontrol ederek daraltıcı para politikası uygulamak çok zor.

Bankanın politika faizlerini açıkladığı seviye civarında tutmak için munzam karşılıklardaki artışla çektiği paranın bir kısmını açık piyasa işlemleri ile bankalara geri vermesi para politikasının etkisini kısmen azaltıyor.  Ancak sermaye hareketlerinin serbest olduğu bir ortamda Merkez Bankası'nın yapabileceği fazla bir şey yok. Piyasalara verdiği parayı daha da kısması durumunda bankalar swap piyasasını kullanarak daha çok yabancı kaynağı Türkiye'ye getirecekler.

Peki, ne olacak? Kredi verilerini izlemeye devam edeceğiz. Merkez Bankası yöneticileri alınan tedbirlerin kredi büyümesi üzerindeki sonuçlarının Nisan ayından itibaren görüleceğini söylüyor. Eğer Nisan sonu itibariyle beklenen yavaşlanma görülmezse munzam karşılıklarda yeni bir artış yapılabilir. Bu artış da yeterli olmazsa devreye ağır ağabey olarak BDDK girebilir.

Son söz: Amacın bağcıyı dövmek değil üzüm yemek olduğuna inanmaya devam ediyoruz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Petrol şoku sonrası… 23 Eylül 2019
Ağlatma beni Arjantin… 02 Eylül 2019
Emin liman aranıyor… 26 Ağustos 2019