Altının parlaklığının ardında…

Osman AROLAT
Osman AROLAT AROLAT'tan [email protected]

 

Altın zorluklarla topraktan çıkarılıp parlaklık kazanan ve tarih boyunca bütün dünyada önemini hep önde tutabilmiş bir üründür. O nedenle hep ilgi odağında yer almış, sahip olunmak istenmiştir. Her dönemlin güvenilir limanıdır. FED’in son kararı sonrası hızlı düşüşü onsunun 1200 dolarlara gerilemesi, geleceğinin ne olacağı sorusunu önemli gündeme oturttu. Bakalım altın fiyatları yarın nasıl binr yön alacak?

Altın insanlık tarihinin hemen her döneminde önemini korumuş parlaklığıyla göz kamaştırmış, taçlar, takılar üzerinde yerini almış, zenginlik göstergesi olarak önde durmuş bir emtiadır.

Bizim insanımız için altın bir güvence kaynağı ve önemli bir yarın garantisidir. Sünnetlerin, nikahların, düğünlerin en muteber armağanıdır…

Gençliğimde Cağaloğlu’nda  çalışırken sık sık üniversiteye giderdim. Ve yolum Nuriosmaniye ve Kapalıçarşı’dan geçerdi. Kapalı çarşı’nın ana caddesinde sağlı sollu kuyumcular sıralanırdı. Işıklar içinde pırıl pırıl vitrinler ve o vitrinlerde ışıl ışıl altın kolyeler, yüzükler, bilezikler… Ve hemen her vitrinin önünde camekanlara bakan çoğu kadın altınları seyredenler…

O nedenle altın benim zihnimde parlaklığıyla yer eden her zaman önemi süren ve insanlara güven veren bir ürün olarak yer etmişti.

Altının parlaklığına ulaşmak için yapılan çabanın ölümlü bir zorlukta taşıdığını ilk kez yaşım kemale erdiği bir dönemde Güney Afrika seyahatimde somut olarak hissettim.

Bize kapanmış bir altın madeninin galerisini gezdiren rehber, “Bu madende çalışırken ölen binlerce Çinli işçiyi saygıyla anıyorum. Bize çok büyük değerde altın sunarlarken, aralarından birçoğu canından da oldu” demişti. İşte o zaman altının parlaklığı ardında başka şeylerin var olduğunu ve sadece o parlaklığı, güzelliği ve güvenilirliği görmekle yetinmemek gerektiğini düşündüm. Çin neresiydi, Güney Afrika  neresi, ülkelerinden binlerce kilometre ötede altın çıkarırken ölen Çinliler bana altının parlaklığı ardındaki emeği, zorluğu, meşakkati hatırlattı.

Anadolu toprakları da diğer birçok maden gibi altın madenine de sahiptir. Tarih boyunca altın bu topraklardan çıkarılıp işlenmiştir/işlenmektedir.

Bizde de altın çıkarılırken siyanür kullanılması madenlerin bulunduğu yörelerde halkın tepkilerine yol açıyor. Bergama da uzun yıllar böyle bir halk tepkisi gündemdeydi. Pijamasıyla siyanürlü altın arayışına karşı eylem yapan, bunu 12 yıllık bir mücadele içersinde sürdüren Bergamalı köylü eylemci Bayram Kuzu, Astariks kahramanlarından Hopdediks’e benzetilerek öyle anılmıştı.

Geçen hafta Garanti Sohbeti için gittiğim Gümüşhane’deki sohbet sırasında da kentteki iki altın işletmesinin kente istihdam açısından önemli katkı sağladığı belirtilirken, bazı katılımcılar, siyanürlü altın üretiminden şikayette bulundular. Benzer şikayetleri Çanakkale’de çok ileri teknoloji uyguladığını söyleyen Kanadalı firma için yapan yerel halkta da görüyoruz. Uşak’ta da duyuyoruz…

Bunun yanı sıra bu dönemde altınla ilgili önemli bir tartışma da sürüyor. FED’in son kararlarından sonra onsu 1200 dolarların altına gerileyen altının fiyatının nasıl bir gelişme göstereceği bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de merak konusu. Çıkarma maliyetinin en az 900 dolarlar seviyesinde olan altının fiyatının 1000 dolarlara gerileyeceğini söyleyenler de var, fiyatının dibi gördüğünü bundan sonra yükselişe geçeceğini bekleyenler de.

Büyük meşakkatle, zorluklarla elde edilen ve çok büyük ilgi gören, tarih boyunca ilgi odağı olmayı koruyan altının, yarın da önemli bir ürün olacağından kimsenin şüphesi yok. Benim de yok. Ama herkesin çok önem verdiği bu kriz dönemlerinin güvenilir limanı olarak görülen/bilinen altının önümüzdeki dönem serüveninin ne olacağı…   

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar