Altında yeni Rezalar mı yaratıyoruz?
Altın ticaretinde geçen yıllarda yaşadıklarımız birilerini çok zengin etti, Türkiye’nin de başına bela oldu.
Ekranlarda boy gösterip cari açığımızı kapatmakla övünen kişiye madalya verdik.
Onun bu duruma gelmek için rüşvet verdiklerini ise yargılamadan akladık.
Sonra bu kişi ABD’de yargılanmaya başladığında sağlığından ve akıbetinden “endişe edip” işi ABD’ye nota vermeye kadar götürdük.
Reza itirafçı olunca bu kez onun casus olduğuna kanaat getirdik.
Tarih tekerrürden mi ibaret, yine benzeri bir durumla mı karşı karşıyayız acaba?
Bu ticaretin açıklaması ne?
Türkiye’nin bu yılki altın ticareti çok dikkat çekiyor. Bu konuya daha önce de defalarca değindik. Ekim verileri belli oldu ve on aylık duruma da eğilelim istedik.
Türkiye on ayda 6.1 milyar dolarlık altın ihracatına karşılık 14 milyar dolarlık ithalat yaptı. Bu tutarlar, Türkiye İstatistik Kurumu kayıtlarında “külçe altın” olarak geçiyor. TÜİK de bu verileri gümrük kayıtlarından alıyor.
Hurda altın ithalatında kimi zaman vergi sorunu yaşanması yüzünden ithalatın külçe biçiminde yapıldığı vurgulanıyor. Dolayısıyla 14 milyarlık ithalatın tümünü gerçek anlamda külçe olarak görmemek gerektiği belirtiliyor.
Külçe altındaki ithalat, ihracattan yaklaşık 8 milyar dolar daha fazla. Net ithalatın bu boyuta varmasında iç talebin önemli bir rolü olduğu biliniyor.
Ancak 14 milyarlık ithalatın tümü iç taleple açıklanamaz. Türkiye, külçe olarak ithal ettiği altının bir kısmını işliyor ve ihraç ediyor. Kapsamında işlenmiş altının da bulunduğu 71’inci fasıl kapsamındaki ihracatın on ayda 9.7 milyar dolar olarak gerçekleştiğini belirtelim.
“Türkiye önemli bir rafineri kapasitesine kavuşmuş durumda ve bundan dolayı aslında hurda olmakla birlikte külçeye dönüştürülerek ithal edilen altın burada işleniyor ve ihraç ediliyor.” Yüksek tutarlı altın ithalatına getirilen en temel açıklama bu.
Zaten TÜİK kayıtlarında ilk on ay için hurda altın ithalatı sıfır görünüyor.
Ya BAE’nin durumu?
Ne var ki açıklanmasında zorluk çekilen, hatta diyebiliriz ki hiç açıklanamayan bir durum da var.
Türkiye’nin Birleşik Arap Emirlikleri’yle olan altın ticareti...
On aydaki 6.1 milyar dolarlık külçe altın ihracatının 5.1 milyar dolarını Birleşik Arap Emirlikleri’ne yapmışız. Yani bu ülkenin payı tam yüzde 83.
On aydaki 14 milyar dolarlık ithalatın da 4.3 milyar dolarını bu ülkeden gerçekleştirmişiz. Arap Emirlikleri’nin ithalattaki payı yüzde 30.
Çıkaralım Birleşik Arap Emirlikleri ile olan ticareti... Külçe altın ihracatımız 1.1 milyar dolar, ithalatımız ise 9.7 milyar dolar.
Ya da şöyle söyleyelim: Birleşik Arap Emirlikleri’nden on ayda her 100 dolarlık altın ihracatına karşılık 84 dolarlık altın almışız. İhracat ve ithalat birbirine çok yakın.
Birleşik Arap Emirlikleri’nin özelliği ne? Hatırlanacaktır, İran’la altın ticareti ve usulsüzlük ayyuka çıktığında devreye Birleşik Arap Emirlikleri sokulmuştu. Peki şimdi ne oluyor?
Ne olduğunu, BAE ile neden böylesine bire bir denilecek düzeyde altın ticareti yapıldığını bilmiyoruz. Arap Emirlikleri’ndeki bir vergi mevzuatı değişikliğinden sonra bu hareketin yoğunlaştığı dile getiriliyorsa da bu ülkenin altın ticareti konusunda geçmişten gelen şaibeli durumu kafalarda yeni soru işaretleri oluşmasına yol açıyor.
Türkiye acaba altın ticareti yoluyla yeniden tuhaf işlere girişiyor, yeni Rezalar mı yaratıyor?
Açıklanmaya muhtaç bir durum var
Türkiye altın ticaretinde tuhaf bir durum yaşıyor. İthalatın büyüklüğü ikinci planda aslında. Bu ithalatla gelen altın işlenip bir ölçüde ihraç ediliyor, yurtiçindeki vatandaşın da talebi var. Dolayısıyla 14 milyar dolarlık altın ithalatı önemli bir düzeye işaret etmekle birlikte çok çok anormal değil.
Asıl anormallik aynı ülkeyle, yani Birleşik Arap Emirlikleri’ye, aynı gümrük tarife istatistik pozisyonuyla yapılan ticarette...
Ekonomi Bakanlığı’nın, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın bu konuda duyarlı olmaları ve kamuoyunu bilgilendirmeleri gerekiyor. Gümrük kayıtlarında mı bir sorun var, bilinmeyen detaylar mı var, bunların açığa çıkması gerekiyor.