Altına hücum
Yüzyıllardır altına düşkün bir millet olduğumuz aşikar. İstanbul Altın Borsası’nın eski başkanlarından Serdar Çıtak, kaleme aldığı bir eserde “Hunlarla başlayıp Selçuklular, Osmanlılar ve günümüz Türkiye’sine kadar uzanan dönemde bu parlak sarı metal, her zaman gizemini ve çekiciliğini korumuştur” diyerek altının Türkler için önemli bir sembol olduğunu dile getirmişti.
Gerek bir güç göstergesi olması, gerek hediye unsuru taşıması, gerek çok önemli bir süs malzemesi olması altını hep cazip kılmıştır. İlave olarak önemli bir tasarruf ve yatırım aracı görülmesi de altının önemini hep yüksek kılmıştır. Takas işlemlerinde dahi önemli tercih araçlarından birisi olan altın, küresel ekonomide önemli bir yere sahiptir. Ve aynı zamanda uluslararası rezerv para birimi olarak da kullanılır.
Altının ülkemizde üretiminin düştüğü bir dönem ile ithalata kota konulması aynı zamanlara gelince ülke içerisinde altına ulaşmak da zor hale geldi. Öyle ki, ekim ayında eski üst düzey devlet görevlilerinin İstanbul Havalimanı VIP terminalinde valizlerinde altın yakalanır hale geldi. 175 milyon değerinde 60 kg kaçak altının yakalanması sonrası, devletin üst erkanının kontrol edilmeksizin uçağa binebildiği havalimanı VIP salonu da artık kontrol edilir hal aldı. Yaşanan olayın ne denli yüz kızartıcı olduğuna değinmiyorum bile.
Peki ne oldu da bu duruma gelindi. Altın Madencileri Derneği Başkanı Hasan Yücel, Türkiye’nin altın üretiminin son 5 yıl içinde 10 ton azaldığını söylerken, 2020’de 42 ton seviyesinde gerçekleşen altın üretiminin, 2024 sonunda 32,2 tona gerilediğini belirtmiş. Türkiye’nin altında maden varlığında önemli bir potansiyeli bulunduğunu ve yıllık 100 tona kadar üretimin de mümkün olduğunu, fiyatların yüksek seyrettiği bir dönemde, üretimin artırılması gerektiğini de dile getirmiş.
Altını üretmek de artık zor
Yaklaşık on gün önce Sn.Yücel ile Ankara’da bir zirvede yan yana konuşmacı idik. Özel sohbetimizde de başkan bana bu konu hakkındaki düşüncelerinden söz edince, böylesi önemli bir konudan kamuoyunun daha çok haberdar olması gerektiğini düşündüm.
Yücel’e göre bugün bir girişimci, altın madenciliğine yatırım yapmak istese, uzun ve karmaşık izin süreçleriyle boğuştuğu için cesareti kırılıyor ve yatırım iştahı da kalmıyor. Eğer bu engeller kaldırılmazsa, mevcut yatırımlar bile sürdürülebilir olmaktan çıkacak ve yerli altın üretimindeki düşüş devam edecek. Ülkemiz toplam altın rezervi 6 bin 500 -10 bin ton olmasına rağmen, rezerv tahminlerine kıyasla ülkemizde yapılan üretim çok daha küçük miktarlarda. Oysaki yıllık üretim 100 tona kadar çıkabilecek potansiyele sahip.
Hazine ve Maliye Bakanlığı 07.08.2023 itibarıyla işlenmemiş altın ithalatına aylık 12 ton kota uygulamasını başlattı. Gerekçesi dış ticaret dengesi ve ödemeler dengesi üzerindeki olumsuz etkileri olarak belirtildi. Nisan 2024’de karar biraz esnetildi. Altın ithalatının ekonomi üzerinde yarattığı olumsuz etkilerden ilki şüphesiz cari açık üzerinde yarattığı baskı.
Öte yandan döviz kurlarındaki volatilite, altın fiyatlarını doğrudan etkilemekte. Türk lirasının değer kaybı, altın ithalat maliyetlerini yükselterek piyasadaki dengeyi bozuyor. Öte yandan altın ithalatına uygulanan vergiler ve kotalar, resmi ithalatı sınırlarken ne yazık ki kaçakçılığı teşvik ediyor. Bu durum hiç şüphesiz hem vergisel kayıplara hem de piyasa düzeninin bozulmasına yol açabilmekte.
Altın ithalatındaki sorunlara altın tavsiyeler
Evvela döviz rezervlerinin artırılması şart. Böylece altın ithalatında yaşanan döviz baskısı hafifletebilir. Bu kapsamda, ihracat teşviklerinin artırılması ve ithal ikamesi politikalarının uygulanması önemli. Ardından Türkiye’nin altın rezervleri ve üretim potansiyeli daha etkin kullanılmalı. Nijer gibi yurtdışı projeleri hızlandırılmalı ve yerel maden çıkarma kapasitesi artırılmalı.
Altın kaçakçılığını önlemek için sınır kontrolleri artırılmalı ve vergi politikaları gözden geçirilmeli. Vergi oranlarının düşürülmesi, resmi ithalatın cazip hale gelmesini sağlayabilir. Yine altın ticaretinde daha şeffaf ve esnek düzenlemelerin yapılması da şart. Örneğin, bireylerin altın alım-satımında dijital platformlara yönlendirilmesi kayıt dışılığı azaltabilir. Merkez Bankası’nın aktif rol oynayarak döviz kurlarında istikrar sağlaması da, ithalat maliyetlerini kontrol altında tutabilir.
Altın ithalatı, Türkiye’nin ekonomik dengeleri üzerinde önemli bir etkiye sahip. Cari açık, döviz kuru dalgalanmaları ve küresel piyasa şartları, bu sektörde yaşanan sıkıntıların başlıca sebepleri. Ancak, yukarıda belirtilen çözüm önerilerinin uygulanmasıyla, altın ticareti daha sürdürülebilir ve dengeli bir yapıya kavuşabilir.