Altın üzerine efsaneler ve gerçekler...
Altın ihracatımızdaki artışın arkasındaki gerekçe artık biliniyor. İran ABD'nin giderek artan baskısına karşı uluslararası rezervlerini çeşitlendirmek için Türkiye mali sistemini kullanarak uluslararası piyasalardan milyarlarca dolarlık altın almaya başladı.
İşin ekonomik boyutuna bir diyeceğimiz yok. Yüksek miktarda doğalgaz ve ham petrol ithalatıyla İran Türkiye için zorunlu bir ticari ortak. Dünya piyasalarına göre fiyat avantajı ve ödemelerin Türk lirası ile yapılması İran'dan petrol ithalatını avantajlı kılıyor.
ABD'nin artan baskısı nedeniyle Türkiye'nin İran'dan enerji almaktan vaz geçmesi söz konusu olamaz. Bu işlemlerin Türk bankaları üzerinden yapılmasından daha doğal bir sey olamaz.
Ama bilgilendirmenin eksik olması nedeniyle kafaların karıştığı da bir gerçek. Rakamların büyüklüğü dış ticaretten başlayarak, ödemeler dengesine ve milli gelire kadar uzanan bir dizi ekonomik verinin analizini zorlaştırıyor ve yanlış yorumlara yol açıyor.
Söz konusu olayların Avrupa borç krizi nedeniyle küresel büyümenin yavaşladığı ve sistemik risklerin arttığı bir döneme denk gelmesi işleri daha da zorlaştırıyor. İç ve dış talebin dengelenmeye başladığı bir yumuşak iniş senaryosuna inanmaya başladığımız bir noktada piyasalar bir bilgi ve yorum kirliliği ile karşı karşıya.
İran'ın altın alımlarının ihracat olarak kabul edilmesi nedeniyle Türkiye'nin ihracat rakamlarının bilinçli olarak şişirildiğinden tutun, ilk çeyrek büyümesinin altın ihracatı nedeniyle hormonlu olduğuna kadar uzanan bir dizi yorum piyasalarda dolanıyor.
Türkiye İstatistik Kurumu yaptığı açıklama ile dış ticaret cephesindeki kavram kargaşasını büyük ölçüde ortadan kaldırdı. Ancak yapılan yorumlardan altın işlemlerinin büyüme üzerindeki etkileri konusunda da benzer bir açıklamaya gerek duyulduğu anlaşılıyor.
Türkiye İstatistik Kurumu ilave bilgi sağlayana kadar ekonomik verileri incelerken dış ticaret rakamlarından "kıymetli taşlar, kıymetli taşlar ..." verilerini çıkartarak çalışmakta fayda var. Söz konusu düzeltme Türkiye'de son yıllarda atağa kalkan altın madenciliği ve mücevher sektörlerini göz ardı etmemize yol açacak ama kısa vadede başka çözüm yok.
Yapılan düzeltmeler sonrasında iki temel olgu buluyoruz. Türkiye ekonomisinde iç ve dış talep arasındaki dengelenme ham verilerde olduğu kadar güçlü değil. Düzeltme sonrası ihracatın artışı azalırken, ithalattaki azalış artıyor. İkinci önemli bulgu ihracat pazarlarındaki düzeltme istediğimiz kadar güçlü değil. Orta Doğu pazarının ihracatımızdan aldığı paydaki artış ham verilerde olduğu kadar yüksek çıkmıyor.
Gelelim altın ihracatı ve ithalatının büyümeye etkisi konusuna. Bizim görüşümüz yurtdışından ithal edilerek ihraç edilen altının büyüme üzerinde hiç bir etkisi olmayacağı yönünde. İthalat ve ihracatın eş anlı olmaması nedeniyle büyüme rakamlarının etkileneceği konusundaki yorumlara da katılmıyoruz.
Milli gelir hesaplaması yapılırken "yurtiçerisinde üretilmeyen veya işlenmeyen" altın gibi kıymetli metallerin ihracatı ve ithalatı "gayri safi sabit sermaye" kaleminin altında "kıymetliler vs" hesabı ile birlikte çalışır. Altın ithalatı yapıldığında "kıymetliler" hesabı artar. Altın ihracatı yapıldığında "kıymetliler " hesabı azalır. Dolayısıyla her iki durumda da milli gelir rakamı değişmez.
Türkiye İstatistik Kurumunun yapacağı açıklama ile piyasalardaki yorum kargaşasını ortadan kaldıracağını ümit ediyoruz.