Altın nereye koşuyor?..

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN [email protected]

Eylül ayı ile birlikte küresel düzeyde altına yönelik ilginin arttığına tanık oluyoruz; bir ons ağırlığındaki altının dolar bazındaki değeri yenide 1000 dolar düzeyini aştı. Bu durumun bir sonuç olduğundan hareketle hem sebeplerini hem de tetikleyebileceği diğer eğilimleri irdelemek gerekiyor. Ancak öncelikle vurgulanması gereken bir unsur var; yapısal sorunlar ve küresel krize karşı benimsenmiş ve aynen devam etmesinde uzlaşılmış yaklaşımlar, sistemik riski ve altına yönelik ilgiyi artırıyor; genel durumu böyle değilmiş gibi göstermek yönündeki çabalar kısa vadeden öteye etkili olamıyor.

Son on yıl genelinde belirleyici olan bir eğilim var, para ve maliye politikaları kademeli olarak gevşiyor. Bu gevşemede hem gelişmiş ekonomilerden gelişmekte olanlara doğru genişleme hem de ciddi boyutta doz artışı var. Bugünü daha iyi anlamak için böyle bir yaklaşıma neden ihtiyaç duyulduğunun sorgulanması gerekiyor. Zira söz konusu dönem boyunca altının dolar bazındaki değerinin arttığına tanık olduk; bir ons ağırlığındaki altının değeri dört kat artarak 250 dolardan 1000 dolar seviyesinin üzerine çıktı. Para ve maliye politikalarını gevşeterek ekonomiye müdahale ediliyor, fakat eşitsizlikler artmaya ve yapısal sorunlar ağırlaşmaya devam ettiği için normale dönmek mümkün olmadığı gibi daha fazla gevşemeye olan bağımlılık yükselmeye devam ediyor; kısa vadeli spekülatif eğilimler ön palana çıkıyor, istikrarsızlığın büyümesi ile birlikte sistemik risk artıyor. Sistem içindeki paraların birbirine karşı değeri ikinci planda kalır iken, sistem dışı bir tercih olan altın artan güvensizlik nedeniyle ön palana çıkıyor.

Altındaki yükselişin sebebi fiziki ihtiyaç değil, zira 70-80 yıllık gereksinimi karşılayabilecek işlenmiş stok var. İlgi artışı altının yeniden savunma amaçlı bir yatırım tercihi olarak dikkat çekmesinden ve bu eğilimin güçleneceğine ilişkin spekülasyondan kaynaklanıyor. Küresel düzeyde eşitsizlikler artıp yapısal sorunlar ağırlaştıkça altına yönelik ilgi artacak ve fiyatı dalgalı bir şekilde yükselmeye devam edecek. Geçtiğimiz hafta sonunda yapılan G-20 merkez bankası guvernörleri ve maliye bakanları toplantısında benimsenen genel yaklaşım, altındaki yükselişin devam edeceğine işaret ediyor; para ve maliye politikaları aşırı gevşek düzeyini korumayı sürdürecek!..

Eşitsizlikler arttıkça yapısal sorunlar ağırlaşacak; gelir dağılımı ve rekabet koşulları bozuldukça faaliyet gelirleri eriyecek, talep daralacak ve sorunlu kredi hacmi büyüyecek. Merkez bankası ve hazineler günü kurtarmak adına bu olumsuzluğu desteklemek zorunda kaldıkları için itibar kaybetmeyi sürdürecekler. Belirsizlik ve kırılganlık artacak, güven bunalımı derinleşecek. Aksini iddia edenlere sormak gerekiyor Merkez bankalarının bastıkları para karşılığındaki aktif kalitesi çökerken itibarları kalıcı olarak artabilir mi? Bütçe ve finansman açığı kontrolsüzce büyüyen hazineler yükümlülüklerini yerine getirmeye devam edebilir mi? Eğer hiç bir şey yoksa, Batı, gelişmekte olan ekonomilerin IMF ve Dünya Bankası'nda daha fazla söz sahibi olmasını neden gündeme getiriyor ve Birleşmiş Milletler yeni bir rezerv para için çağrı yapıyor?..

Fakat ne yapılır ise yapılsın, eşitsizlikler artmaya devam ettiği sürece sorunlar ağırlaşacak, para ve maliye politikaları daha da fazla gevşetilecek, güven bunalımı derinleştikçe altın dalgalı bir şekilde yükselmeyi sürdürecek. Bu durum geleceği kurtarmak yönünde küresel bir uzlaşı şekillenip eyleme dönüşünceye kadar devam edecek. Altının portföylerde aldığı pay orta vadede artacak, kısa vadede çok çıktı satılır değerlerinin veya açığa sattığını kapatmak zorunda kalanların etkisi ise dalgalanma yaratacak, fakat ana eğilimi değiştiremeyecek. Kapıyı çalmaya hazırlanan işsizlik ve enflasyonun birlikte arttığı uzun vadeli durgunluk döneminin yıldızı olacak...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar