Altın ihracatı, sanayi üretimi ve büyüme
Geçen hafta yeni açıklanan gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH) verilerini değerlendirmiştim. Çeşitli göstergelerin daha önceden ima ettikleri gibi, yılın ilk çeyreğinde iç talep bir yıl öncesine kıyasla sadece yüzde 0.9 oranında arttı. Stok azalması büyümeyi düşürücü yönde etki yaptı. Buna karşılık, net dış talebin büyümeye katkısı yüksek oldu ve GSYH yılın ilk çeyreğinde yüzde 3.2 büyüdü.
Net dış talebin büyümeye katkısını değerlendirirken dikkatli olmak gerekiyor. Özellikle de 'net dış talebe dayalı büyümeye başladık' falan gibi övünmeye kalkışırken. Zira ihracata dayalı büyümek başka bir şey, net dış talebe dayalı büyüme başka bir şey. Net dış talebe dayalı büyüme nedeniyle övünenler aslında ihracata dayalı büyüme nedeniyle övünmek istiyorlar. Gerçekten de büyümenin itici gücü ihracat ise övünebilirler. Ancak net dış talep, ihracat hiç artmıyorken, salt ithalatın azalması nedeniyle de büyümeye pozitif katkı yapar. İthalatın azalmasının nedeni ise iç talepteki azalma olabilir. Sanıyorum bunun ihracata dayalı büyümeyle bir ilgisi olmadığı açık (Not: İthalat GSYH'yi azaltıcı bir kalem olduğundan, ithalattaki azalışın büyüme oranına etkisi olumlu yönde oluyor).
Yanlış anlaşılmasın; ilk çeyrekteki büyümemizde ihracat rol oynamadı demiyorum. Aksine pozitif yönde katkı yaptı büyümemize. Ama net dış talebin büyümeye yüksek katkısının önemli bir nedeninin de enerji dışı ithalatımızdaki belirgin düşüş olduğunun da unutulmaması gerekiyor. Açık ki ithalattaki düşüş iç talebin düşmesi, yani daha az yatırım ve tüketim harcaması yapmamız ile ilgili.
Altın ihracatındaki artışın büyümeye etkisi
Son zamanlarda İran'a yaptığımız ihracattaki artışın önemli bir nedeninin külçe altın ihracatı olduğuna dair çeşitli haberler çıktı basında. Gerçekten de hem ödemeler dengesi tablosunda yer alan 'parasal olmayan altın' kaleminde hem de Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK'in) yayınladığı ihracat verileri içinde ağırlıklı olarak altını kapsayan fasılda önemli hareketlere rastlanıyor son aylarda. Bu hareketlerle büyüme oranımız arasında ne gibi bir ilişki var?
Burada iki noktaya dikkat etmek gerekiyor. Birincisi, net ihracat açısından bakınca ve yeterince uzun bir dönem alınırsa, net altın ihracatçısı değil Türkiye. Dolayısıyla net altın ihracatının büyümemize etkisi hep büyümeyi azaltıcı yönde. İkincisi, daha kısa bir dönem alındığında, mesela çeyrek yıllık verilere bakıldığında, altın ithalatındaki artış ile ihracatındaki artışın aynı döneme denk gelmemesi mümkün. Mesela bu çeyrekteki altın ihracatındaki artış, geçmiş çeyreklerde artan altın ithalatı sayesinde gerçekleştiyse, bu olgunun büyümeye katkısı şöyle olacak:
Bu çeyreğin büyüme oranı, altın ihracatının artmadığı duruma göre daha yüksek gerçekleşecek. Buna karşılık, geçmiş çeyreklerdeki büyüme ise, altın ithalatının artmadığı bir duruma kıyasla daha düşük olacak. Üstelik, bir çeyrekteki GSYH artış oranını hesaplarken genellikle bu çeyrekteki GSYH'yi bir yıl öncesinin aynı çeyreğindeki GSYH ile karşılaştırıyoruz. Altın ithalatı, sözgelimi 2011'in ilk çeyreğinde, bu altının ihracatı da 2012'nin ilk çeyreğinde gerçekleşirse iki nedenle 2012'nin ilk çeyreğindeki büyüme yüksek çıkacak. Birincisi, ihracat bu çeyrekte daha fazla olduğu için bu çeyreğin GSYH'si daha yüksek olacak. İkincisi, büyüme oranını hesaplarken paydada yer alan geçen yılın ilk çeyreğindeki GSYH, altın ithalatındaki artış nedeniyle daha düşük olacak. Bu durumda, büyüme oranı da yüksek çıkacak.
Ödemeler dengesi verilerine göre (ödemeler dengesinde parasal altın ihracat ve ithalat değerleri ayrıca gösteriliyor), 1985-2011 döneminde Türkiye'nin net altın ihracatçısı olduğu sadece bir yıl var: 2009. Küresel krizde, altın ithalatımız neredeyse durmuş, ihracatımız ise sıçramış. Bunun krizle ilişkili olduğu açık. Bu yılın ilk beş ayında da net altın ihracatçısıyız. Bir diğer dikkat çeken nokta şu: Parasal altın ithalatımızda 2011'de kayda değer bir artış var.
Gerçekten de basında yer aldığı gibi, altın ithalatı ve ihracatında aynı çeyreğe denk gelmeyen, ama son bir yıl içinde gerçekleşen bu hareketlerin temel nedeni, İran'a yapılan ödemelerin altın yoluyla gerçekleştirilmesi ise şu soru akla takılıyor: 2012'nin ilk çeyreğinde altın ihracatımız 'normal' bir düzeyde olsaydı, GSYH büyüme oranımız ne olurdu? Dikkat: 2012'nin ilk çeyreğinde ihraç ettiğimiz altını aynı çeyrekte ithal etmiş olsaydık bu sorunun bir anlamı olmayacaktı. Zira ihracattaki artışın büyümeyi artırıcı etkisi ile ithalattaki artışın büyümeyi azaltıcı etkisi birbirlerini telafi edecek ve net etki 'sıfır' olacaktı.
Şimdi dış ticaret verilerinde yer alan altın ihracatı rakamlarına bakayım. Geçen yılın ilk beş ayına göre altın ihracatı bu yılın ilk beş ayında 3.7 milyar dolar daha yüksek. Bunun 2.6 milyar doları nisan ve mayıs ayında, yani yılın ikinci çeyreğine ait. Bu durumda, ilk çeyrekteki 'fazla' altın ihracatı 1.1 milyar dolar oluyor. Gelin bu fazlalığı 1 milyar dolar olarak alayım. (Yaklaşık) hesabın sonucu şöyle: İlk çeyrekte bir milyar dolar daha az altın ihraç etseydik, büyüme oranımız yüzde 3.2 yerine yüzde 2.6 olacaktı.
Hesap için meraklısına not: Bir milyar doları, ilk çeyrekteki ortalama kurla çarpıp, o dönemin cari fiyatlarla ölçülen GSYH'sine (yaklaşık olarak) etkisini bulmak mümkün. Sonra da bu rakam, TÜİK'in 2012'nin ilk çeyreği için açıkladığı ihracat deflatörü kullanılarak, reel hale getirilebilir. Elde edilen bu değeri 2012'nin ilk çeyreğindeki reel GSYH değerinden düşerseniz, "altın ihracatı 'normal' düzeyde olsaydı 2012'nin ilk çeyreğindeki GSYH ne olurdu" sorusuna yanıt bulmuş oluyorsunuz. Büyüme oranının nasıl hesaplanacağı ise açık.
Bu etkinin ikinci çeyrekte de sürdüğüne dikkat edin. Hatta, yukarıda belirtildiği gibi nisan ve mayıs ayındaki net ihracat ilk çeyrektekinden oldukça yüksek. Öte yandan külçe altın ihracatını kapsamayan Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre, bir yıl öncesinin aynı dönemine kıyasla yılın ikinci çeyreğindeki ihracat artışımız yüzde 2.5 oldu. Oysa yılın ilk çeyreğinde yine bir yıl öncesine kıyasla yüzde 9 oranında artmıştı ihracatımız. Bu durumda, külçe altın hariç ihracatın büyümeye katkısı ikinci çeyrekte ilk çeyreğe kıyasla daha düşük. Ancak külçe altın ihracatındaki artıştan gelen olumlu etki, bu düşüklüğü bir ölçüde telafi edecek.
Mayıs ayı sanayi üretim endeksi
Hafta başında açıklanan verilere göre, mayıs ayında sanayi üretimi bir yıl öncesinin aynı ayına kıyasla yüzde 5.9 oranında arttı. Bu artış, sanayide yavaş büyüme döneminin artık geride kaldığını gösteriyor mu? Aylık verilere bakıp bu soruya 'evet' şeklinde yanıt vermek zor. Üretimin artış hızında önemli dalgalanmalar olabiliyor. Mesela Temmuz 2011'de sanayi üretim endeksinin yıllık artış hızı yüzde 7 iken, izleyen ayda yüzde 3.8'e düşüyor, sonra da yüzde 12.1'e sıçrıyor. Bu yılın Ocak ayında yüzde 1.5'e düşüyor, Şubatta ise yüzde 4.4'e yükselip sonra yüzde 2.6'ya iniyor. Elbette yakın geçmişte bu tip dalgalanmalar oldu diye, bu ayki yüksek artıştan hemen sonra illa bir düşüş gerçekleşmesi gerekmiyor. Ama daha önce yayınlanan ilgili diğer verilerle bu dalgalanma olgusu birlikte değerlendirildiğinde, mayıs ayındaki yüksek artışın hızlı bir toparlanmaya işaret ettiğinden şüphe etmek için haklı nedenler ortaya çıkıyor.
Aylık oynamalardan kurtulmak için üçer aylık verilere de bakılabilir. Böyle yapınca ortaya çıkan hareketler Grafik 1'de yer alıyor. 2011'in ilk çeyreği ile 2012'nin ilk çeyreği arasındaki dönemde sanayi üretim artışının tekdüze biçimde azaldığı gözleniyor. Yüzde artışlar sırasıyla şöyle: 14.4, 8.0, 7.6, 6.5 ve 2.8. Oysa nisan ve mayıs ayındaki toplam üretim, bir yıl öncesinin aynı aylarındaki toplam üretime kıyasla yüzde 3.2 daha yüksek.
Böyle bakınca, yavaş büyüme döneminin ilk çeyrekte sona erdiğini, ama ikinci çeyrekteki toparlanmanın ise pek de belirgin olmadığını belirtmek mümkün. Farklı bir ifadeyle, ikinci çeyrek ilkinden pek farklı değil. Olsa olsa biraz daha yüksek bir büyüme beklemek gerekiyor. Elbette, 'yavaş büyüme döneminin ilk çeyrekte sona erdiği' sonucunun Avrupa'da işler daha da içinden çıkılmaz bir hal almadıkça geçerli olduğunu belirtmek gerekiyor.