Altın dönemi başladı mı?
Altın yatırımcıları 2013’te üzüldü. 2014’ün başlaması ile birlikte yeni umutlar belirdi. Yılbaşından beri yaşanan yükseliş yatırımcıları heyecanlandırdı. Bundan sonra portföyde altına yer açmalı mı? Altın yeni bir yükseliş dönemine başladı mı?
Bilinen bir ilişkidir. USD/TL yükseldiğinde, altının TL fiyatı da artar. Bir para biriminin zayıf olup olmadığı altına bakarak anlaşılabilir. Ancak, TL geçen sene bütün majör paralar karşısında düşmesine rağmen, altının TL fiyatı yükselmedi. Küresel piyasalarda altının bir yatırım aracı olarak cazibesini yitirmesi bunda etkili oldu. Aslında kriz dönemi, bilinen birçok ilişkiye, fiyatlama metodolojisine darbe vurdu. Örneğin; altın ve doların birlikte artıp birlikte düşmesi, Bretton Woods sistemi 1973’te bittikten sonra, pek görülmemiştir. Kriz döneminde, dolar ile altın arasındaki genel negatif korelasyon bile bozuldu. Klasik ilişkilerin, modellerin kriz döneminde çalışmamasında, merkez bankalarının müdahaleleri belirleyici oldu. Fed, Avrupa ve Japonya merkez bankaları, piyasalara ‘‘arkanızdayız’’ mesajını net biçimde verdiler. Bu da özellikle hisse senetlerine yönelik pozitif algıyı pekiştirdi. ABD borsaları, yaklaşık 2.5 yıldır yüzde 10’luk bir düzeltme bile yapmadı. Yatırımcılar son yıllarda hisse senetlerine yönlendirildiler. Altın gibi yatırım araçlarına olan ilgi azaldı.
Son yaşanan fiyat hareketlerinden de yola çıkarak, altına bir talep olduğu söylenebilir. Bu talep ağırlıkla Asya bölgesinden gelen fiziki taleptir. Başta Çin olmak üzere, bazı Asya ülkeleri 1180 dolar bölgesinden alım yaptılar. Bu, fiyatta bir taban oluşumuna yardım etti. Diğer taraftan; Goldman Sachs, Dow/AIG gibi birçok emtiayı içinde barındıran endeksler, altın ve gümüş ağırlıklarını yılbaşından itibaren artırdılar. Bu emtia endekslerini takip eden endeks fonları da ayarlamalar yaptılar. Altın ve gümüş almak zorunda kaldılar. Hem Asya’dan gelen fiziki talep, hem de endeks fonlarının alımları ile altın fiyatı 1180 dolardan 1255 dolara kadar yükseldi. Bundan sonra yükselişin sürmesi için, hedge fonların(serbest fonlar) devreye girmesi gerekiyor. Finans piyasalarının en güçlü oyuncuları serbest fonlardır. Bu fonlar için fiyatın yönü çok önemli değildir. Onlar için mühim olan bir piyasada gücün, momentumun oluşmasıdır. Hareket varsa, onlar da yeni pozisyonlar açarlar. Altın piyasanın diğer önemli grubu altın bankalarıdır. Bunlar fiyat çok yükseldiğinde satış yaparlar. 1800-1900 dolarlardan satış yapanlar da bunlardı. O dönemde Fed’in yönlendirmesi de vardı. Fiyat serbest düşüşe geçtiğinde altın bankaları alım yaparlar. Altın bankalarının genel stratejisi; sert yükseliş dönemlerinde satış, sert düşüş dönemlerinde alımdır.
Asya talebi, kalıcı bir yükseliş trendinin başlaması için tek başına yeterli olmaz. Zaten fiziki talep açısından bakarsak, sadece Asya’dan belirgin bir talep var. ABD’de fiziksel talep düşük. Avrupa talebi için ‘‘dengeli’’ ifadesi kullanılabilir. Serbest fonların olayın içine girmeleri lazım. Bu fonların, altın kontratlarında yeni alım pozisyonları açmaları gerekiyor. Önceki satış pozisyonlarının kapatılması için açılan alım pozisyonları, yanıltıcı hareketler yaratır. Fonların algılama biçimlerinin değişmesi için gündem farklılığına ihtiyaç var. Altın-enflasyon ilişkisi çok konuşulduğu için, enflasyon artışı önemli bir faktör olabilir. Küresel ekonomiye yönelik olumlu beklentilerin değişmesi, bunun da hisse senetlerine negatif yansıması olabilir. Olası katalizörler arasına, Fed’in tahvil alım programını koymayalım. 2012 ve2013’te Fed’in tahvil alımları devam etmesine rağmen, sonuç altın yatırımcısı açısından hüsran oldu. Özetle; serbest fonlar giriş yapana kadar son yükseliş hareketi tartışmaya açıktır.