Altın 2,000 doların üstünde – mi acaba?
Önceki haftaya kısaca bir değinelim çünkü Türkiye’de biraz parası olan herkesin yatırım portföyünde bulunan altında geçen hafta ihtimaller dahilinde olduğundan bahsettiğim risk fiyatlaması nedeniyle fiyatın 2.000 doların üstünü test ettiğine şahit olduk.
Henüz bu yükselişin sürdürülebilir olmasını destekleyecek bir makro ekonomik gelişme veya haber akışı olmadı. Ama son haftalarda her Cuma olduğu gibi hafta sonunda olabileceklere karşı korunma almak isteyen yatırımcılar altını aldılar. Ama Pazartesi sabahı da geri verdiler. Yatırımcıların aklını okumak bu aşamada çok zor değil.
Hafta sonu belirsizlik var ise Cuma’dan altını al, kötü bir şey olmadıysa Pazartesi sat. Fiyatlamanın sadece bu çerçevede geliştiğini düşünmek için gerçekten haklı sebepler var. İlk olarak yukarıda bahsettiğim alım ve satım zamanlaması. İkinci olarak ise risk fiyatlamasının sadece ve sadece altında gerçekleşmesi, gümüş, ABD 10 yıllık tahvilleri, Japon Yeni gibi risk karşıtı kıymetlerde alım olmuyor.
Bu da olası risklere karşı bir korunma olduğunu düşündürüyor. Kaldı ki henüz ABD’de reel getiride altın – ve hatta diğer kıymetli metallerin- alışını destekleyecek geri çekilme olmadı. Savaş gelişmelerine de çok kısaca değinirsem; en çok endişe edilen konu İsrail’in hafta sonunda kapsamlı bir kara harekâtı gerçekleştirmesiydi.
Ancak bu durum olmadı ve kara operasyonları oldukça sınırlı kaldı. Birleşmiş Milletler’de yapılan oylamada barış çağrısına yönelik oyların ezici üstünlüğü ve ABD’nin İsrail’le birlikte bu anlamda yalnız kalmış olması bundan sonrasında da olayların artış temposunun düşebileceğini düşündürüyor.
Bakalım savaşın tarafları süreci nasıl ilerletecekler. Altın bahsinde yatırımcıların mutlaka göz önünde bulundurması gereken oluşumlardan birisi de piyasadaki pozisyonlanmadır. Bu anlamda ilk olarak altın hisseleri ile spot altın fiyatındaki ilişkiye baktığımızda ikisi arasındaki korelasyonun altının daha fazla yükselişini desteklemediği dikkatimi çekiyor.
Benzer şekilde borsa yatırım fonları altının güçlü performansına rağmen yatırımcı çekmekte pek başarılı olamamış görünüyorlar. Buna karşılık ise vadeli kontratlarda foncular haftalardan sonra nihayet 2 hafta üst üste altın kontratlarındaki alış pozisyonlarını artırdılar ve buradaki pozisyon birikimi henüz aşırılıktan çok uzak, yani büyümeye devam edebilir.
Dananın kuyruğu bu hafta biraz incelir
Aslında küresel gündemin Orta Doğu’daki savaştan başka bir şey görmediği bir dönemde olmamıza rağmen ekonomi gündemi oldukça geniş bir coğrafyaya yayılmış durumda.
Çünkü takvimlerde Fed toplantısı, Japonya Merkez Bankası toplantısı, ABD istihdam verisi ve tahvil piyasası için son derece önemli ABD hazinesi borçlanma takvimi açıklanacak. Merkez bankalarının her ikisi de majör olay sınıfında ve en yüksek önemle izlenmeli. Fed tarafında herhangi bir karar beklemiyorum, bu nedenle ikisi arasında karar vermek gerekirse BoJ toplantısı çok daha önemli.
Çünkü Fed, gemiyi olduğu gibi yüzdürmek ve Başkan Powell’ın dediği gibi bulutlu havalarda yıldızlardan yön bulmaya çalışırken dümeni döndürmemek isteyecektir. Ama BoJ tarafında getiri eğrisi kontrolünün kuralları bu toplantıda veya ilerleyen toplantılarda değiştirilebilir ki bu da Japon varlıklarının hepsinin fiyatında etkili olacaktır. Gelinen noktada artık sermaye piyasalarında bulunan herkesin dikkatini çeken JPY de bu gelişmeden maksimumda etkilenme potansiyeli taşıyor.
Japon Yeni’nin Amerikan Doları’na karşı düştüğü zayıf seviye daha önce BoJ’un rahatsız olduğu ve savunduğu bir seviye olması nedeniyle bu toplantıda konunun gündeme alınması ve pariteden Yen lehine hareket olması bence çok yüksek bir ihtimal. Sıkı tutunmak lazım!
Powell’ın çok sürpriz bir söz söylememesi halinde – ki beklentim bu yönde – istihdam verisi makro resmin görünümü açısından oldukça önemli olacak. Haftalık işsizlik başvurularının arttığı zamanlardayız ve bunun bir sonucu olarak istihdam piyasasının soğumaya başlaması gerekir.
Bu düşünceyi teyit eden bir görünüm ABD tahvil faizlerinin hızlıca düşmesine neden olacaktır. Güçlü istihdam ise faizin yeniden %5’in üzerine atması ile sonuçlanır. Bu tür bir durum hisseler için negatif, USD için pozitif olarak düşünülebilir. Son olarak ise hazinenin borçlanma takvimi neden önemli? Çünkü en son borç tavanı oylamasından yolun açılmasıyla birlikte ABD hazinesi eşişiz bir hızla borçlanarak para yarattı.
Yani toplamda çok büyük miktarlarda tahvil arz ederek tahvil fiyatının düşmesine, faizin yükselmesine neden oldu. Açıklanacak yeni borçlanma takvimi eğer öncekine göre düşük borçlanmaya işaret ederse, faizin düşmeye başlaması beklenir. Cuma günü piyasa sonlandığında savaş hariç diğer konularda öngörülebilirliğin artmış olmasını umut ediyorum.