Alternatifsizlik tehlikelidir
Birleşik Arap Emirlikleri'nden TAQA firması, Türkiye'nin bilinen en değerli linyit sahalarından Afşin Elbistan'da termik santraller kurmaya karar vermişti. Daha doğrusu, termik santraller kurma şartıyla bu kömür sahalarının işletmesini üstlenecekti.
Bu konuda hükümetlerarası anlaşma imzalanmış, projenin hayata geçirilmesine ilişkin çalışmalar da devam ediyordu.
Ancak geçtiğimiz günlerde TAQA firmasının, bu yatırımdan vazgeçtiğine yönelik haberler geldi. Ardından firma yetkililerine dayandırılan "tamamen vazgeçmedik, erteledik" haberleri duyuldu.
Bu haberler, adeta bomba etkisi yaptı. Çünkü sözü edilen yatırımların büyüklüğü 12-13 milyar dolar olarak ifade ediliyordu.
Eh, bu kadar yüksek meblağlı bir yatırım hakkında iptal ya da erteleme kararı alınmasının böyle bir etkisi olması da kaçınılmazdı tabii.
Bombanın etkisini artıran işin bir başka boyutu da şu. Söz konusu kararın arkasında, Türkiye'nin Ortadoğu'daki son gelişmeler konusunda izlediği politikalara bir tepki olabileceği dillendirildi.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, şayet bu karar iddia edildiği gibi siyasi saiklerle alınmışsa, bunun kardeşlik hukukuna sığmayacağını vurguladı.
Gelişmeleri önümüzdeki dönemde izleyeceğiz. Umarız TAQA projeden vazgeçmez ve bu yatırımlar bir an önce ekonomiye kazandırılır. Bir an önce dediğimize bakmayın, bu tür projelerin hayata geçirilme süresi 5 yıldan daha kısa olamıyor maalesef.
Ama Afşin-Elbistan'daki yatırımla ilgili alınan iptal ya da erteleme kararının bize söylediği bazı şeyler olmalı değil mi?
Bu ölçekteki dev yatırımlar için devletler ve hükümetler düzeyinde anlaşmalar gerekir. Dolayısıyla bu ölçekteki işlerin siyasi, stratejik boyutları da olur.
Bu bir tercih meselesi olabilir. Hatta yabancı sermaye çekmek için siyaset, diplomasi gibi manivelaları kullanmak bir ülkenin işine de gelebilir. Ancak her yatırımı, her projeyi siyasal-diplomatik manevralarla götüremezsiniz.
En sağlıklısı, ihtiyaç duyulan yatırımların, gerçekleştirilmesi istenen projelerin, hayatın normal akışı içinde, piyasa şartları çerçevesinde yapılmasının önünü açmaktır.
Özellikle çok büyük ölçekli projeleri hayata geçirmeye karar verirken, bunun hangi yol ve yöntemlerle nasıl ve kimler eliyle gerçekleştirileceğine dikkat etmekte yarar var.
Olabiliyorsa işleri küçülterek daha fazla oyuncunun işin içinde yer almasını sağlamak tercih edilebilir. Ya da konsorsiyumlar oluşturulup projelerin kaderinin, tek bir sermayedarın kararına terkedilmesinin önüne geçilebilir.
Ya da ne bileyim, yerli-yabancı ortaklığı teşvik edilebilir. Hatta mümkün ise bazı kamu şirketlerinin de sembolik bir hisseyle ama projenin hayata geçirilmesini tetikleyecek ölçekte bir söz hakkı ile projelerin içinde bulunması da sağlanabilir.
Afşin-Elbistan gibi başka linyit sahaları da önümüzdeki dönemde işletmeye açılacak. Aynı şekilde bu projeler de tıpkı Afşin-Elbistan'da olduğu gibi termik santral kurma şartıyla isteklilere verilecek.
Dolayısıyla projelerin belirli ellerde toplanması yerine, bunların çok farklı isteklilerce hayata geçirilmesinin yoluna bakmakta yarar var.
Bu arada Nükleer santral projeleri de çok büyük ölçekli ve onlar da devletler düzeyinde anlaşmayla, dev şirketlere bırakılıyor ama orada iş artık teknoloji sahibine mecbur kalmakla ilgili...
Neyse, ille de şeytanın avukatlığını yapmak zorunda değiliz ya... Burada bırakalım.