Almanya’yı deflasyon korkusu sardı

Orhan AKIŞIK
Orhan AKIŞIK KÜRESEL PERSPEKTİF [email protected]

Resesyon ve finansal krizden sonra AB ekonomilerinde şimdi de deflasyon tehlikesinden söz ediliyor. Şubat ayında yüzde 0.7 olan enflasyon oranı, martta yüzde 0.5’e geriledi. Bu oran, Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) maksimum yüzde 2 olarak belirlediği hedef oranın oldukça altında. AB’nin en büyük ekonomisi Almanya’da mart enflasyonu yüzde 0.3. Birliğin dördüncü büyük ekonomisi İspanya’daki enflasyon yüzde 0.2. İspanya yüzde 26 ila Yunanistan’dan sonra AB’nin en yüksek işsizlik oranına sahip olan ülkesi. Enflasyon konusunda aşırı hassas davranan ECB, aynı hassasiyeti deflasyon konusunda gösterebilecek mi? Deflasyon ekonomiler üzerinde yarattığı tahribat itibarıyla enflasyondan daha tehlikeli. Para politikası araçlarının devre dışı kaldığı deflasyondan çıkış çok zor. Yirmi yıla yakın süre deflasyon içinde yaşayan Japonya, bu gerçeği açık bir biçimde ortaya koymuştur. Faizlerin sıfıra yaklaştığı AB’de deflasyon riskini

azaltmak, yani enflasyonu arttırmak için ECB’ye bono ve tahvil alımları karşılığında likiditeyi arttırmaktan başka seçenek hemen hemen kalmıyor. Almanya bile sonunda dayanamadı. 
Almanya Merkez Bankası Başkanı Jens Weidmann, ECB’nin AB bölgesini deflasyondan uzak tutma konusunda kararlı olması ve bunun için Birlik üyesi ülkelerin kamu ve özel sektör bonoları karşılığında para arzının arttırılması gerektiği görüşünde. ECB Başkanı Mario Draghi’nin, fiyat istikrarını sağlamak için ne gerekiyorsa yapılacak sözlerinden FED tarafından uygulanan politikanın benzerinin AB’de de uygulanabileceği anlaşılmaktadır. Aslında, bu konuda geç de kalınmıştır. Resesyonun en şiddetli dönemlerinde ECB’nin daha etkin olarak devreye girmesi gerektiği yönünde içten ve dıştan gelen tavsiyelere kulak verilmiş olsaydı, kriz belki de bu derece müzminleşmeyecekti.

Weidmann’a göre, değerlenen euroya karşı faizlerin negatife dönüşmesi bir çözüm olabilir. Bu politika daha önceleri İsviçre ve Danimarka tarafından da uygulanmıştı. ECB’nin banka mevduatlarına ödediği faiz oranını yüzde 0.1’den eksi 0.1’e düşürerek bankaları mevduat tutmaktan caydıracağı söyleniyor. Amaç bankalardaki atıl fonları ekonomiye çekmek. Benzer bir görüş ABD ekonomisi için St. Louis FED Başkanı James Bullard tarafından da dile getirildi. Bullard, negatif faiz konusunun düşünülmesi gerektiği görüşünde. Şimdiye kadar FED’in gündeminde olmayan bu konu önem kazanabilir. FED Başkanı Janet Yellen’ın hafta başında FED’in yapması gereken çok şey olduğu yönündeki açıklaması bu bakımdan önemlidir.

Düşük büyüme ve enflasyon oranları altında bunalan Birlik ekonomilerinin toparlanması ancak ECB’nin aktif olarak devreye girmesiyle mümkün olabilir. Sorunların çözümünün verimlilik artışı ve büyümenin hızlandırılmasına bağlı olduğunu söyleyen Draghi’ye göre, ECB’nin bu konuda yapabileceği fazla birşey yok. Bu düşünce pek doğru değil. Orta ve uzun vadede büyüme hızının arttırılması teknolojik gelişmeye bağlı olsa da kısa vadede merkez bankalarının büyüme
üzerindeki etkisi tartışılmaz. İşsizlik oranının yüzde 6.7 olduğu ABD’de FED işsizliği azaltmak için yapılacak daha çok şeyin olduğunu söylerken, yüzde 12 işsizlikle AB’de ECB’nin kılını kıpırdatmamasının anlaşılır yanı yok. Bunun ekonomik gerçeklerle bağdaşmadığını enflasyon fobisiyle ünlü Almanya bile artık görüyor. Japonya deneyiminden çıkarılacak dersler çok.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Vekalet savaşları 08 Ekim 2016
Clinton farkı 01 Ekim 2016
Sorun küreselleşmede mi? 27 Ağustos 2016