Almanya’da işletme vergisi reformu yolda

Prof. Dr. Funda BAŞARAN YAVAŞLAR
Prof. Dr. Funda BAŞARAN YAVAŞLAR funda.yavaslar@dunya.com

Ekonomik gücü tartışma­sız olan Federal Alman­ya’nın bu gücündeki en önem­li paylardan biri, kuşkusuz iş­letmelerine aittir. Almanya, işletmeleri sayesinde, ihra­cat şampiyonu bir ülkedir ve bireysel işletme markaları­na güven dünya çapında çok yüksektir.

İşletmelerle ilgili en önde gelen hassas konulardan biri ise, bunların ne şekilde ver­gilendirileceğidir. Geçtiğimiz hafta, Maliye Bakanlığı’nın talebi çerçevesinde oluştu­rulan “Uzmanlar Komisyo­nu”, işletme vergisi reformu­na ilişkin değerlendirme ve önerilerini sundu.

Çalışması­nı dokuz ayda tamamlayan ve vergi hukuku profesörleri ile ekonomistlerden oluşan ko­misyonun değerlendirme ve önerileri, Türkiye bakımın­dan da değer taşıyor. Çünkü, hem Türkiye de işletmelerini ve özellikle ihracatı geliştir­mek istiyor, hem de Alman­ya’da sahibi Türkiye merkez­li şirket olan çok sayıda işlet­me var.

Dört ana başlık altında, Komisyon’un önerilerinin önemli kısmı şu şekilde sıra­lanabilir:

İşletme kazançları üzerindeki sürekli vergiler bakımından

-Hem şahıs şirketleri hem de sermaye şirketleri, şirke­tin kurumlar vergisi mükelle­fi olması ile şirket kârının or­taklara dağıtılması arasında serbest seçim imkanına sahip olmalıdır. Bu seçim hakkı, sa­dece ferdi işletmeler ve bor­saya kayıtlı şirketler için ge­çerli değildir.

- Zarar mahsubunun geç­miş yıllar için de yapılabil­mesi imkanı geniş­letilmeli, zararın ilerki yıllardaki ka­zançtan mahsubu sınırsız olmalıdır. Zararın sınırlı so­rumlu ortaklara ak­tarılması basitleş­tirilmelidir. Grup içindeki zarar mah­supları, bir kâr ak­tarım sözleşmesine bağlı olmamalıdır.

-Vergiye tabi kazancın tes­piti, geleneksel ticari bilanço hukukuna daha fazla dayan­malıdır. Uzmanlar Komisyo­nu, uluslararası bilanço ku­rallarını vergi bilançosu için uygun bir başlangıç noktası olarak görmemektedir.

-Şahıs ortaklıklarını ver­gilendirme kuralları temel­den basitleştirilmelidir. Şahıs şirketleri ile ortakları arasın­daki hukuki ilişkiler, örtülü kazanç aktarımı sınırına dik­kat edilerek, gelecekte ver­gisel açıdan da tanınmalıdır.

Özel işletme varlığı gibi hu­kuki kurumları (ve buna pa­ralel olarak sermaye şirket­lerinde işletme bölünmesini) kapsayacak şekilde, işletme­sel amaçlarla kullanılan ikti­sadi kıymetlerin satışından elde edilen kazançlar için tek bir vergiyi doğuran olay ön­görülmelidir. Şahıs ortaklık­larındaki çok aşamalı kazanç hesaplaması, basit bir kazanç aktarımına indirgenmelidir.

Şirket birleşme, devir, bölünme ve hisse değişimi (yeniden yapılandırma) ve iyileştirme bakımından

-Vergi, şirketlerin yeni­den yapılandırılma durumla­rında, halen olduğundan da­ha geniş ölçüde nötral (/ver­gisiz) olmalıdır. Bu bağlamda, özellikle sermaye şirketleri­nin katılımıyla yapılan devir­ler, birleşmeler ve bölünme­lerde, farklı vergi mükellef­leri arasında tek tek iktisadi kıymetlerin devri bakımın­dan da vergi nötralliği sağlan­malıdır.

-Yeniden yapılandırmaya ilişkin vergi hukuku kuralla­rındaki elde tutma süresi, AB hukukuna uygun olarak kısal­tılmalı ve basitleştirilmeli­dir. Aynı zamanda, sınır öte­si yeniden yapılandırmalar da vergisel açıdan daha kolay olabilmelidir.

-Vergilendirmede, iyileş­tirme zararları dikkate alın­malıdır. Vergi hukukundaki iyileştirme karşıtı unsurlar ortadan kaldırılmalıdır. Şir­ket ortağının şirkete karşı alacağından feragati, şirket düzeyinde de vergi dışı kal­malıdır.

Çok uluslu şirket kazançlarının vergilendirilmesi bakımından

-Uluslararası vergi huku­ku, ana görevi olan “sınır öte­si faaliyetlerde çifte vergilen­dirmeleri ve diğer ek yükle­ri önleme”ye odaklanmalıdır. Yabancı vergilerin mahsubu ve yabancı işletme zararları­nın mahsubu kuralları iyileş­tirilmelidir.

-Vergiyi dolanmaya karşı uluslararası vergi hukukun­daki kurallar (kontrol edilen yabancı kurum kazançlarının vergilendirilmesi kuralları, vergi cennetiyle mücadele ya­sası, anti-hibrit kuralları, faiz sınırı vb.) büyük ölçüde orta­dan kalıdırılmalıdır. Bu ya­pılırken, AB yönergelerinin belirlediği yetki alanı içinde sadece asgari standartların karşılanmasına yönelik ku­rallar getirilmelidir.

-Kontrol edilen yaban­cı kurum kazançlarının ver­gilendirilmesi, AB Vergiden Kaçınmayla Mücadele Direk­tifi’nin uygulama alanı için­de işlem bağlantılı bir kötüye kullanım kuralına dönüştü­rülmelidir. En azından, mev­cut aktif katalogdan pasif ka­taloğa geçiş ve de minimis kuralına geçiş şarttır.

-Vergi Cennetiyle Müca­dele Yasası’ndaki dört ceza hukuku tedbiri, tek bir tedbi­re (genişletilmiş kontrol edi­len yabancı kurum kazançları vergilendirilmesine) indiril­melidir.

-Federal Alman Hüküme­ti, Avrupa Birliği düzeyin­de AB Vergiden Kaçınmayla Mücadele Direktifi’nin göz­den geçirilmesi için çaba gös­termelidir.

-Çıkış vergisi, ölçülülük il­kesine uygun şekilde yeniden düzenlenmelidir. Dolayısıy­la, en azından kalıcı bir erte­lemeye geri dönülmeli; ayrı­ca, çıkış vergisi uygulaması için pay sınırı %1›den %25’e yükseltilmelidir.

Dijitalleşme, usul ve denetim bakımından

-Vergi usul hukuku, hem mükellefler hem de idare le­hine oalcak şekilde “risk odaklı” (“trafik ışığı sistemi”) olmalıdır.

-Vergi istisna ve iade usul­leri ile her türlü başvuru sü­reçleri bürokratik zoruluklar­dan arındırılarak, kolaylaştı­rılmalıdır (özellikle stopaj ile araştırma ve geliştirmeye il­şikin vergi teşviklerinde).

-Vergi incelemelerinde ve tarhlarda güvenilirlik daha hızlı sağlanmalıdır.

-Vergi beyannamelerinin düzeltilmesi usulü önemli öl­çüde basitleştirilebilir. Bu, özellikle inceleme çerçeve­sindeki düzeltmeler için ge­çerlidir. Olağan düzeltme­lerde -mükellef aleyhine- ce­za hukuku kaynaklı riskler mümkün olduğunca önlen­melidir.

-Federal ve eyalet düze­yindeki vergi idarelerinin di­jitalleşme düzeyi iyi durum­da değildir. Burada geniş çaplı bir girişim gereklidir.

-Vergi mükellefleri bakı­mından, her bilginin yalnızca bir kez kamu makamına iletil­mesi ve bilgiye tüm ilgili ma­kamların ulaşmasını sağlaya­cak “yalnızca bir defa” usulü amaçlanmalıdır.

Görüldüğü üzere, reform önerilerinde, şirketlere po­tansiyel vergi kaçakçısı gö­züyle bakılmaması, vergi yü­künün hafifleştirilmesi, usul­de kolaylık gibi unsurlar ön plana çıkıyor. Bizdeki son vergi paketinde yer alan yak­laşımdan oldukça farklı, de­ğil mi?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Anayasa Mahkemesi ne der? 09 Temmuz 2024
Yeni vergi paketi 25 Haziran 2024