Almanya yenilince biz de yenik sayılıyoruz!
Geçen hafta Şubat ayı dış ticaret verilerini aldık. Her zaman olduğu gibi en çok ihracat yaptığımız ülke Almanya. Toplam ihracatımız içindeki payı 2023’te %8.3. 2024 ilk iki ayındaysa %8.5. Bu rakam 2014-2020 arası %9.5- %10 arasında gidip geliyor.
Ama pandemiden ve Rusya-Ukrayna Savaşı’ndan sonra %8.5 civarına indiğini görüyoruz. Her ne kadar oransal olarak düşüş olsa da mutlak rakamlarla Almanya’ya olan ihracatımız artmış durumda. 2014-2020 arası yıllık ortalama ihracat 16 milyar dolarken 2020-2023 arası 20.5 milyar dolar.
İhracatın yeni ekonomi politikası içerisindeki önemi büyük. Her fırsatta en yetkili ağızlardan bunu sürekli duyuyoruz. İhracatımızın da iyi olması için ihracat pazarlarımızın ekonomilerinin iyi olması gerekiyor. Özellikle son birkaç yıldaki Almanya ekonomisinin tökezlemesi bu konudaki risklerin canlı olduğunu gösteriyor.
IMF’in Almanya notu
IMF geçen hafta Almanya’yla ilgili blogunda bir yazıyla paylaştı. Genel olarak ülkenin son durumu ve gelecek projeksiyonlarıyla ilgili bilgiler içeriyor. Almanya 2023’te G7 ülkeleri arasında ekonomisi küçülen tek ülke. Yılı %0.3’lük bir GSYH daralmasıyla kapattı. Gelişmiş ülkelerde 2023 büyüme ortalaması %1.6, gelişen ülkelerdeyse %4.1. IMF’in 2024 beklentileri de bu anlamda pek iç açıcı değil. Almanya’nın 2024 büyüme beklentisi %0.5. Yine resesyonun kenarında dolaşıyor.
Ucuz Rus gazına dayalı imalat sektörü ve bunun getirdiği rekabet avantajı ve yüksek cari fazla kompozisyonu Rus gazının kesilmesiyle sona erdi. Bazı uzmanlara göre bunun sonucu Almanya modeli geri dönülmez bir şekilde kırıldı. Rakamlar bu argümanı pek doğrulamıyor. Zira doğalgaz fiyatları pandemi öncesi seviyesine geri döndü. Diğer taraftan Almanya’nın dış ticaret fazlası da uzun vadeli ortalamalarında seyrediyor. Toplam GSYH’larının %4.3’ü kadar. Dış ticaret hadlerinde de yine hızlı bir iyileşme var. Yani ihraç ettikleri ürünlerin fiyatlarının ithal ürünlere oranı yükseliyor.
Bu da dış ticaret dengesine haliyle olumlu yansıyor. Almanya’yla ilgili ekonomik tartışmalarda son yıllarda en fazla dillendirilen argüman enerji yoğun sektörlerin Rusya krizinden olumsuz etkilendiği ve bunun Almanya ekonomisini çökertebileceği yönünde oldu. Ama bu kimya, metal, kağıt gibi enerji yoğun sektörler Almanya ekonomisinin sadece %4’ünü oluşturuyorlar. Diğer taraftan önemli bir paya sahip otomotiv endüstrisinde geçen yılkı büyüme %11. Bunda baz etkisinin de bir miktar etkili olduğunu not etmek gerekli.
Endüstrinin elektrikli araçlara dönüşümünde işler fena gitmiyor. Geçen yıl elektrikli araç ihracatı %60 artmış durumda. Sadece BMW ve Volkswagen global toplam elektrikli araç satışlarının %10’unu oluşturuyor. Yine de burası dünyada rekabetin çok yoğun olduğu ve Çin’le ABD’nin oldukça agresif oldukları bir alan. Özellikle kamu yatırımları ve desteklerinin elektrikli araç dönşümünde rolü büyük. Bu açıdan bakıldığında Avrupa’nın biraz geride kaldığını da söylemek gerek.
En büyük problem yaşlanan nüfus
Almanya’nın karşı karşıya olduğu geçici ve kalıcı problemler var. Geçici problemlerden biri yüksek enflasyon, buna bağlı olarak düşen alım gücü. Bu problem büyük ölçüde çözülmüş görünüyor. Diğer taraftan yüksek faiz ortamının özellikle konut sektöründe yarattığı problemler de faizlerin düşmesiyle biraz daha hafifleyecektir.
Son olarak pandemide tüketim mallarına daha fazla talep varken, pandemiden sonra talep hizmet tarafına kaydı. Önümüzdeki dönem burada da bir degelenme olması bekleniyor. Almanya’da mal üretimi ağırlıklı olduğundan bu dengelenme de olumlu yansıyacaktır. Kalıcı problemlerden biri yaşlanan nüfus. Buna bağlı olarak da azalan işgücü. Daha az çalışanın daha fazla emekliye bakmak zorunda olması. Daha fazla göç alarak ya da kadınların çalışma hayatındaki payı artırılarak bu soruna çözümler üretilebilir.
Ayrıca Alman devletinin yatırım harcamaları diğer ülkelere göre nispeten düşük. Son olarak iş yapmak için gereken prosedürler de yine diğer ülkelere daha yoğun ve uzun süreler alıyor. Bu yapısal problemlerin çözülmesi hem Almanya ekonomisi hem de en büyük ihracat pazarımız olduğu için bizim açımızdan önem arz ediyor.