Almanya ve Irak aynı mı?

Prof. Dr. Burak KÜNTAY
Prof. Dr. Burak KÜNTAY DÜNYA’NIN POLİTİKASI [email protected]

Irak Savaşı’nın başlamasının üzerinden 20 sene geçti. Her uluslararası ilişkiler alanında çalışan akademisyenin mesleğe başladığı süreçte, kendi için özel olan bir dönem illaki vardır.

Benim için de en önemli dönemlerden biri; “II. Irak müdahalesi” dönemi olmuştur. Bu süreçte yaşanan Türk-Amerikan ilişkilerindeki krizler, Ortadoğu’da yaşananlar, Amerikan iç siyasetindeki değişiklikler benim için de meslek hayatımın en önemli dönemlerinden biri olarak değerlendirilebilir.

Washington’da dönemin Savunma Bakanı Donald Rumsfeld’in katıldığı bir panelde, dinleyiciler arasındaydım. Rumsfeld; Amerika’nın Irak’a demokrasi, insan hakları, refah, özgürlük, kalkınma gibi birçok değeri Saddam sonrası getireceğinden bahsediyordu. Kendisinin “bunları dışardan bir müdahale ile nasıl yapacakları”nı sordu başka bir katılımcı.

Rumsfeld ise; II. Dünya Harbi sonrası Almanya’ya, ABD’nin verdiği destekten bahsederek, Irak’ın da aynen bu şekilde ihya olacağından bahsetmişti. O müdahale, aradan 20 sene geçmiş olmasına rağmen Irak’ta çok da büyük değişikliklere sebep olmadı. Peki hata neredeydi, neden Almanya’daki etki, Irak’ta da aynı şekilde tezahür etmedi? Basitçe söyleyelim.

Birçok farklı sebep var. Bir kere Almanya, kendini kutsal Roma-Germen İmparatorluğu’nun mirasçılarından biri olarak görüyor. Hatta bunu I. Reich olarak kabullenmiş. Otto von Bismarck ile başlayan, Kaiser Wilhelm’ı Alman İmparatorluğu’na taşıyan II. Reich dönemi, Almanya’nın sanayi devi olduğu, ekonomik açıdan Avrupa’nın itici gücü olduğu bir dönemdir.

Bismarck’ın meşhur “Kan ve Çelik” politikası içerisindeki çelik sözcüğü; sadece tank, top, tüfek için değil, esas olarak sanayi ve üretime işaret etmektedir. Nitekim Avrupa’nın bu büyük ekonomisi, büyük askeri gücü, büyük milleti, büyük tarihi ve büyük ulus bilinci ile kendisini tanımlayan Almanlar, I. Dünya Savaşı’nda büyük bir hezimete uğradılar. Baskıcı politikalar yüzünden, ekonomileri tarumar oldu.

Peki, Irak öyle mi? I. Dünya Savaşı’ndan sonra, Osmanlı İmparatorluğu’nun Mekke Şerifi Hüseyin’in oğlu Faysal, Gertrude Bell sayesinde İngilizlerin gözünde nüfusunu arttırdı. Osmanlı İmparatorluğu’na yapılan büyük ihanet sonrası, İngilizlerin desteği ile Suriye kralı oldu.

Daha sonra, Fransızlar tarafından istenmeyince, İngilizler “Seni Irak kralı yapalım” dedi. Hangi Irak’a? Sınırları Gertrude Bell tarafından elleri ile çizilmiş, tek özelliği İngiltere’nin desteği olmadan yaşaması mümkün olmayan Irak’a. Yine Gertrude Bell’in büyük desteği ile Faysal “üç aylık Suriye Krallığı’ndan sonra bu olmadı, size Irak Krallığını verelim” dercesine Irak Kralı oluyor.

Ardından Gazi, ardından II. Faysal, ardından Muhammed Necib er-Rubai dönemi ile başlayan, Irak Cumhurbaşkanlığı süreci, sonrasında Abdüsselam Arif, Abdürrahman Arif, Ahmed Hasan el-Bekir ve Saddam Hüseyin. Önce 1990, sonra da 2003 yılındaki müdahaleler ile bir türlü kendine gelemeyen Irak. ABD‘nin; Ortadoğu’da Irak’tan bir Almanya yaratma fikrinin, ne kadar imkansız olduğunu görmek zor değildi.

Bir kere Almanya, sanayi devrimini, reformu, Rönesans’ı, Fransız İhtilali’nin etkilerini, Napolyon savaşlarını görmüş, yaşamış bir toplum. Prusya liderliğinde, Alman Birliği kurularak imparatorluğa dönüştükten sonra ilk imparator olan, Kaiser Wilherm’in arkasındaki temel güç ve mimar Otto von Bismarck. Yani imparatorunu ve imparatorluğunu kuran Almanların kendisi.

Faysal’ı kral yapan ise İngiliz Gertrude Bell. 2003 sonrası Irak’ı şekillendiren, Amerikan bölge valileri Jay Garner ve Paul Bremer. Almanya’nın mevcut sınırları, ayrılıklar, birleşmeler, yaşanan organik olaylar neticesinde kurulmuş durumda. Irak sınırlarını ise; çizen Gertrude Bell. Yani biri organik, biri GDO’lu.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Malumun ilamı 19 Kasım 2024
Akılda kalan sorular 12 Kasım 2024
Ruhsuz seçim 24 Ekim 2024
Değişen dünya 15 Ekim 2024
Asıl soru 01 Ekim 2024
Silikon Vadisi 24 Eylül 2024
Tarih henüz tarih değil 17 Eylül 2024