Almanya sağa çekiyor
Almanya neredeyse 100 yıl sonra aşırı sağın önlenemez yükselişi ile karşı karşıya. İkinci Dünya savaşını hazırlayan ve Hitler Almanya’sını ortaya çıkaran sebepler artık ortada olmasa da aşırı sağın yükselişini ve gençlerde edindiği desteği artık görmezden gelemeyiz.
Aşırı sağcı ve popülist Almanya için Alternatif (AfD) partisinin bir önceki seçimlere göre oy oranını 10,4 puan artırarak yüzde 20,8 ile ikinci sırada yer alması göz göre göre gelen bir felaketin göstergesi. AfD’nin kazandığı bölgeler Berlin Duvarı zamanlarındaki Doğu-Batı ayrımındaki Almanya haritasını hatırlatıyor. AfD’yi besleyen en önemli unsurlar ise Avrupa’nın ve dolayısı ile Almanya’nın bozulan refahı, göçmenler ve artan yabancı düşmanlığı gibi ana başlıklarda karşımıza çıkıyor.
Popülist sağ ile koalisyon olur mu?
Almanya’ın en büyük tabularından biri de ülkenin geride bıraktığı Nazi geçmişi. Bu nedenle aşırı sağ ile ittifak "güvenlik duvarı"nın yıkılması olarak görülüyor. Bugüne kadar Almanya’daki tüm iktidarlar aşırı sağ ile ittifakları veto etmişti. Alman siyasetinin bir süredir “aşırı sağla ittifak yapmama anlayışına son verin” gibi cüretkâr çağrılarda bulunan Elon Musk ve ABD Başkan Yardımcısı JD Vance'ın müdahaleleri ile uğraştığını da ekleyelim.
Bakalım bu güvenlik duvarı yıkılacak mı? Yeni müstakbel şansölye Hristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) Genel Başkanı Friedrich Merz ise seçimden büyük bir hezimet ile çıkan Sosyal Demokrat SPD ile ilk şansını deneyecek gibi. Bugün olmasa da böyle giderse bir gün AfD’li bir Almanya hükümeti ile karşı karşıya kalabiliriz.
AfD ne yaptı? Nasıl yaptı?
AfD’nin ülkenin doğusundaki eyaletlerde gördüğü ilgi fark edilmişti ancak batıda da hızla büyüdü ve özellikle TikTok aracılığıyla genç Almanlar arasında yayıldı. AfD liderlerinden Weidel'in kampanya videosu dört milyondan fazla izlendi. Mesajı ise oldukça basitti: "AfD'ye oy verin, güvenlik duvarını kırın ve Alman siyasetini değiştirin."
AfD’nin Elon Musk tarafından hem maddi hem manevi desteklendiğini, özellikle X üzerinden ciddi bir görünürlük kazandığını biliyoruz. Bunun yanında Avrupa’da seçimlere yön veren yeni “Soros"ların da sisteme girmeye başladığını söylemeliyiz. AfD kampanyalarına son 1 ayda gelen bağışlar mercek altında, milyonlarca euro tutarındaki bağışların Alman yasalarına göre suç teşkil eden nitelikte geliyor olması ise şok etkisi yaratmış.
Ne tesadüf ki bu bağışların en büyük tutarlı olanlarından biri ise tarihsel olarak Nazi sisteminin de çıkış noktası olan Avusturya’dan iş insanı Gerhard Dingler’den olmuş. Aşırı sağcı Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ) eski üyesi de olan Dingler bağışı ise Alman emlak milyarderi Henning Conle'den "bir emlak projesine yatırım amaçlı" adı altında aldığını açıklamış.
Bilin bakalım bu para nerede çıkmış? AfD’nin iletişim ajansı olan Kölnlü ASS Reklam Şirketi'nde. Avrupa’da belirli güçlerin aşırı sağı finanse etmeye devam ettiğini Fransa’dan sonra Almanya’da da net bir şekilde görüyoruz.
Bir süredir söylemlerinde sadece Almanya’nın değil Avrupa’nın ABD’nin işgali altında bulunduğunu dillendiren seçimin galibi CDU’nun genel başkanı Friedrich Merz’in Avrupa’nın yeni şahin komutanı olacağını söyleyebiliriz.
ABD ile açılan yeni cephe
Merz seçim gecesi yaptığı açıklamada Elon Musk'ın Almanya'daki seçim kampanyasına yaptığı son müdahalelerin tarihteki eşsiz bir olay olduğuna dikkati çekerek "Washington'dan gelen müdahaleler, Moskova'dan gördüğümüz müdahalelerden daha az dramatik, sert ve nihayetinde çirkin değildi" ifadelerini kullandı. Rusya ile ABD’nin eş tehdit olarak tanımlanması Avrupa için oldukça yeni bir kavram.
Trump sonrası Avrupa NATO’nun kendileri için yeterince koruyucu olup olmadığı konusunda artık kararsız. Merz’in önceliği de güvenlik olacak gibi duruyor. Avrupa bağımsız bir savunma sistemi ve kurumu oluşturma konusunu bundan sonra ilk sıraya alacak.