Almanya krizden neden farklı etkileniyor?
Turquie Diplomatique'in 46'ıncı sayısında Henry Ridgwel ile Sabine Kinkartz'ın ortak yazıları "Almanya, krizden neden fazla etkilenmedi?" sorusunun yanıtını arıyor.
Almanya'nın krizi diğer Avrupa Ülkeleri'nden daha hafif atlatmasının nedeni, ekonomideki örgütlenmenin genel yapısı. Alman ekonomisinin üzerine inşa edildiği yapıyla ilgili saptamalar Türkiye'nin gündemine de ışık tutabilir:
1. Günümüzde iş dünyasının yapısı, işlevi ve kültürü çok hızlı değişiyor. Bu değişme, faktör koşulları, talep koşulları, karşılıklı-bağımlılıkların yarattığı ağ sistemleri ve rekabet stratejilerini yeniden yapılandırıyor. Ekonomide bu aşamada standardı belli olmayan karşılıklı-bağımlılık ilişkileri "asimetrik mücadeleyi" pratik yaşamın belirleyicisi haline getiriyor. Almanya, geniş pazarı, merkezi coğrafi konumu, dışa açık gelişmesi, dünyaya açık birikimi, kalifiye işgücü, yüksek yenilikçi insan potansiyeli, ileri düzeyde gelişmiş altyapısı, yüksek düzeyde sağlanan hukuki güvencesi, güçlü orta sınıfı ve dünyanın kabul ettiği markalara sahip olması...
2. Belirtilen yapıya, Almanya'da orta boy işletmelerin ağırlıklı olmasını, işgücünün üçte ikisinin orta boy işyerlerinde çalışmasını; daha da önemlisi sanayi sektöründe stajyerlerin yüzde 8'inin orta boy işyerlerinde istihdamını eklersek, büyük ölçeğin erişebilirliği ile küçük ve orta ölçek yapının esneklik ve hızını nasıl dengelediğini kavrar; bu yapının rekabete etkisini anlayabiliriz.
3. Almanya ekonomisinin belkemiğini oluşturan orta ölçek işyerleri kendi alanlarında çok yaratıcılar. Bu yaratıcı firmaların katkısı ile Almanya'nın AB dışındaki ülkelere yaptığı ihracat geçen yıl yüzde 20 arttı. Avro Bölgesi ihracında ise yüzde 3 gerileme oldu.
4. Almanya'nın krize meydan okumasının nedenlerinden biri de, "sınai yapısının son derece güçlü olması ve toplumsal uzlaşma" .Almanya'da sanayi sektörünün GSYİH içindeki payı yüzde 23 düzeyinde. Bu oranı Almanya dışında Japonya ve Güney Kore yakalayabiliyor.
5. Almanya yatırım yeri olarak "cazibe merkezi" olan bir ülke.1995'de yatırım yeri tercihinde 14'uncu sırada yer alan bu ülke 2010 yılında 5'inciliğe yükseldi.
6. Almanya'daki rekabet ortamı yaratıcılığı özendiriyor; teknik ve mühendislik alanında iyi eğitilmiş, nitelikli işgücü potansiyeli, telif hakları ve fikri mülkiyet haklarına gösterilen titizlikle de cazibesini artırıyor.
7. Ülkenin tedarik ve yan sanayi alanlarında son derece verimli iş kolları mevcut.
8. Enerji ve hammadde tedarikinde de sıkıntı çekilmeyen yapı yatırımları özendiren diğer bir etken.
9. Küçük ve orta ölçek işyerlerinin bütün ülkeye yayılmış olması kümelenme ve iletişim etkinliği açısından da sağlıklı bir temel oluşturuyor.
10. Ülkede sanayi sektöründe istihdam edilen 5 milyon insanın 4 milyonu orta ölçekli işyerlerinde çalışıyor.
11. Almanya'nın önemli avantajları ve üstünlükleri yanında sorunları da var: Birincisi, ihracata aşırı bağımlı hale gelen ekonomide bazı kırılganlıklara dikkat çekiliyor. Dünya ekonomisinde durgunluğun sürmesi Alman ekonomisi için tehdit oluşturuyor. İkincisi, AB Ülkelerinden bazılarının yaşamakta olduğu krizin Alman ekonomisine getirdiği yükler var. Üçüncüsü, Almanya'da her 5 kişiden biri yoksul.
Alman ekonomisine ilişkin analizden ülkemiz için çıkarılması gereken bir dizi ders var: Öncelikle, ülkemizde çok küçük ölçekli yapıyı, ağırlıklı olarak orta ölçek yapıya taşıyacak önlemlerin hızla alınması gerekiyor. Bir yandan ölçek ekonomisinin erişebilme imkanlarından yararlanırken, öte yandan küçük ve orta ölçek yapının esneklik ve hızını kullanmanın yol ve yöntemlerini bulmalıyız.
İkincisi, iyi düzenlenmiş hukuki sistem ile fikri ve sinai haklar korunurken, piyasada rekabet etmede 'şans eşitliği' yaratan önlemleri alma ihtiyacı artıyor. Piyasanın görünmez eli ile yönetişimin görünen elini dengeleme becerisini geliştirmek de gerekiyor.
Üçüncüsü, 1970'lı yılların elektrifikasyonu ile toplumun algısının değişmesi, 1980'lı yıllarda liberalizasyon reformu ile rekabetle tanışma, 2000'lı yıllarda gözetim ve denetim yapan kurumsal yapı ile makroekonomik istikrar yaratan reformları, üretimde nicelik ve niteliği birlikte geliştiren, ucuz-emek odaklı üretim alanlarından, daha karmaşık alanlara ve yüksek katma değerli ürünlere geçişi sağlayacak "alan keşfi" de gerektiriyor.
Amerika'yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Analizler yapılması gerekeni net anlatıyor.