Almanya ile kriz tehlikeli bir yola giriyor
Türkiye-Almanya arasındaki ilişkiler olduğundan daha kötüye gidiyor. İş dünyasının Avrupa Birliği ile olan ilişkilerin önemine vurgu yaptığı böyle bir dönemde, bu gerginlik nasıl bir duruma evrilecek?
Almanya ile olan gerilim neden tırmanıyor?
Bazı Alman liderler, Türkiye'nin AB üyeliğiyle ilgili müzakerelerin belki de askıya alınması gerektiğini savundular. Daha sonra Şansölye Angela Merkel, Türkiye'nin mevcut anlaşmaya dahil olmayan alanları kapsayacak şekilde genişletilmesini umduğu Gümrük Birliği görüşmelerinin yapılmaması gerektiğini dile getirdi. Tırmandırıldığı takdirde, bu söylemin, her iki tarafa da zarar verecek yeni adımlara yol açması söz konusu olacaktır. Örneğin, Türkiye Almanya'nın önemli bir ticaret ortağı ve Türkiye Almanya'dan ithalata bazı kısıtlamalar getirmeye kalkarsa Almanlar da buradaki üretimlerini durdurmak benzeri karşı önlemler alabilir. Unutulmamalıdır ki, Almanya geçmişte, Türkiye’ye askeri teçhizat satışını ve askeri teknoloji aktarımını engellemişti. Böyle bir süreçte, karşı tarafı cezalandırmak amacıyla alınan tedbirler, bazen ülkelerin kendilerine daha fazla zarar vermesiyle sonuçlanabilir. Şu anda girilen yol, hız kesmesi gereken son derece tehlikeli bir yol.
Peki, Almanya, AB adına konuşabilir mi?
Almanya AB'den bahsederken, söylediklerinin bir kısmı siyasi bakımdan doğru olabilir, çünkü birçok konuda AB sadece üyelerinin oybirliği ile karara bağlanmış olan adımlar atabiliyor. Ayrıca, Almanya, diğer pek çok üyeye kıyasla daha fazla siyasi nüfuza sahip, büyük ve güçlü bir üye. Ancak, şekil veya hukuk olarak, AB adına konuşma yetkisine sahip değil. Nitekim, AB adına konuşarak, Birlik kurumlarından ve diğer üyelerden tepki topladı. Avrupa Birliği Dış İlişkiler Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini, AB’nin, üye ülkelerden farklı konumuna dikkat çekerek Alman hükümetini Avrupalı kurumlar adına konuşmaması yönünde uyardı.
Tabii ki, şüpheci bir bakış açısıyla AB'nin iyi polisi Almanya'nın kötü polisi oynadığını söylemek mümkün. Buna karşılık, AB ve Almanya arasında Türkiye'ye nasıl yaklaşılması gerektiği konusunda gerçek farklılıklar da olabilir; Almanya’nın AB adınaymış gibi yaptığı beyanlar ise, AB yetkilileri tarafından rol çalmak ve AB'nin önemini küçümsemek olarak algılanabilir. Özellikle Britanya'nın birlikten ayrılma kararı sonrasında diğer AB üyeleri Almanya'nın konumunun fazla güçlenmesinden ve Fransa'nın Almanya'nın yükselişine karşı bir denge oluşturamayacak kadar zayıf olmasından endişe duyabilir. Tarih bize, Almanya'nın Avrupa'daki hakim güç konumuna yükselişinin diğer AB ülkelerini ne kadar rahatsız edebilecek bir gelişme olduğunu gösterdi. Bu tartışma vesilesiyle, sadece AB ile Türkiye arasındaki ilişkilerle sınırlı kalmayan daha geniş bir olgunun bir tezahürüne, yani Almanya'nın AB ile nasıl bir ilişkisi olması gerektiği tartışmasına tanık oluyoruz.
İlişkileri nereye gider?
En azından Alman seçimleri sonuçlanıncaya kadar, mevcut durumda önemli bir değişiklik beklememeliyiz. Aslında, seçim kampanyasının sıcağında, ilişkiler biraz daha da kötüleşebilir. Seçimlerin tamamlanmasıyla bir sonraki Alman hükümeti üzerindeki popülist kampanya baskısı azalacak ve bu Türkiye’ye olan politika çizgisinin yumuşamasına imkan verecektir. Ancak Türkiye de kendi açısından ilişkiyi gözden geçirmek ve sürmekte olan çatışmanın sonuçlarını düşünmekle yükümlüdür. Bir örnek vermek gerekirse, Türk hükümetinin özellikle eleştirdiği konulardan biri, Alman hükümetinin Türk siyasi liderlerinin Almanya'da kampanya yürütmesine izin verilmemesidir. Bu tür kampanyalar Almanya'da çok sayıda sorun yaratıyor. Bence Türk hükümeti Alman hükümetinin endişeleriyle daha fazla empati kurmak zorundadır. Türkiye, aynı zamanda, AB üyeleri ve demokratik kurallarla yönetilen diğer ülkelerin kabul edilebilir bulmadığı demokratik uygulamalara ilişkin eleştirileri dikkate almak zorundadır. Yalnızca Almanya'ya kuşkulu niyetler atfetmek yerine, Türkiye'de olanları serinkanlı değerlendirmek ve daha yüksek demokratik standartlara ulaşmak için neler yapılabileceğini incelemek yararlı olacaktır.
Gerilimi azaltmak için Türkiye neler yapmalı?
Türkiye, AB ile ilişkisi konusunda kararsız görünüyor. Mevcut hükümet, AB'nin ne düşündüğüne, görüşlerine fazla önem vermiyor. Fakat AB ile ilişkilerin sürdürülmesi isteniyorsa, Türkiye AB'ye vaat ettiği, fakat henüz gerçekleştirmediği taahhütleri unutmamalıdır. Belki de Türkiye’nin mevcut AB ilişkisini Türkiye’ye sağlayacağı yararlar ve yaratacağı mahrumiyetler açısından yeniden değerlendirmesi gerekiyor. Bana, bu yönde bir inceleme, AB ilişkisinden elde edilen faydaların halen yüksek olduğunu gösterecektir gibi geliyor. AB ilişkisine yönelik herhangi bir gözden geçirmenin, Türkiye'nin dış politikasının daha kapsamlı bir incelemesinin bir parçası olması gerektiğini de buraya eklemeliyim.