Almanya Büyükelçisi ile İstanbul’da bir öğle yemeği…
Bugünlerde Türkiye ile AB arasındaki ilişkilerde uzun süredir pek yaşanmayan bir yakınlaşma var. Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in Türkiye-AB Yüksek Düzeyli Ekonomik Diyaloğu toplantısındaki “AB ile etle tırnak gibiyiz. Birbirimizden ayrılamayız. Avrupa ailesinin önemli bir üyesiyiz” sözleri bunu destekliyor.
Dün, çeşitli medya kuruluşlarının genel yayın yönetmenleriyle bir araya gelen Almanya Federal Cumhuriyeti Büyükelçisi Martin Erdmann da etle tırnak benzetmesini onaylayan bir yaklaşım sergiledi.
Martin Erdmann, Türkiye ile Avrupa Birliği arasında varılan, vizelerin serbestleşmesini de içeren, ‘geri kabul anlaşması’nın bir başarı öyküsü olduğunu söyledi. Sadece öğrencileri ve işadamlarını kapsayacağı yönündeki söylentilerin hatırlatılması üzerine Büyükelçi Erdmann, vizelerin tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları için kaldırılacağını söyledi. Almanya’nın İstanbul Başkonsolosu Dr. Georg Birgelen ile gazetecileri ağırlayan Erdmann satır başları ile şu konulara değindi:
► Türkiye ile AB arasında ‘geri kabul anlaşması’ bir başarı öyküsü oldu. Başında uygulamaya geçileceğine dair çok da net bir ibare yoktu doğrusu. Tabii bunun bir başarı hikayesine dönüşmesinde tüm tarafl arın çabalarının, katılımlarının etkisi var. Bu anlaşmanın hedefi aslında illegal göçü legal göçe çevirmek.
► Son dönemde Türkiye’nin önünde dört teklif var. Birincisi, 3 milyar euroluk yardım paketi. İkincisi, AB ile fasılların açılması. Üçüncüsü, AB zirvelerine Türkiye’nin katılması ve son olarak da ki, bu da son derece önemlidir Türkiye açısından, bu yıl haziran sonundan itibaren vizelerin serbestleştirilmesi.
► Vizelerin serbestleştirilmesinden kasıt pratik olarak, biyometrik pasaport sahibi tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları için Schengen bölgesine vizesiz giriş anlamına geliyor. Sorulduğu gibi, sadece öğrencileri ya da iş insanlarını değil, bu tüm T.C. vatandaşlarını kapsıyor.
► Türkiye kriterleri yerine getirirse, Avrupa Parlamentosu’nun da onayıyla anlaşma devreye girecek. 4 Mayıs’ta Avrupa Komisyonu ‘vize serbestleşmesi yol haritası’nı değerlendirecek. Türkiye’nin kriterleri ne kadar yerine getirdiğine bakılacak.
► Türkiye hükümetinin 72 kriteri önümüzdeki bir haftada yerine getirmeye çalıştığını, Meclis’te adeta bir maraton yaşandığını hepimiz izliyoruz. Avrupa Komisyonu bunu değerlendirecek. Ancak şu var: Vize serbestisi anlaşması 18 Mart’ta yapılmıştı. Şimdi yapılacak olan kriterlerin yerine getirilip getirilmediğine ilişkin değerlendirmedir. Sonra da Avrupa Parlamentosu’nun onayı aşaması var.
3 milyar euro yeterli değil…
Büyükelçi Martin Erdmann, Suriyeli ve diğer ülkelerden gelenlerle birlikte 3 milyona yakın mültecinin Türkiye’de olduğunun hatırlatılması ve verilecek olan 3 milyar euroluk desteğin yeterli olup olmadığına ilişkin soruya ise şu yanıtı verdi:
“Hayır, değildir. 2016 ve 2017 için 3 milyar euro verileceği ifade edildi. 2018’den sonra da tekrar bir 3 milyar daha. Bu 3’er milyar euroluk dilimlerin 1 milyar eurosu AB bütçesinden, 2’şer milyar eurosu ise AB üyelerinden karşılanacak. Bunlar peyderpey ödenecek. Mültecilerin gıda malzemesi alabilmesi için elektronik kartlarına 100 milyon euro ödendi. Okul masrafl arı için de destek verildi. Kızılay’a da destek veriliyor.”
Temel prensip olarak bu desteklerin doğrudan devlete yapılmadığına da dikkat çeken Büyükelçi Erdmann, “Çeşitli kuruluşlarla, sivil toplum kuruluşlarıyla, uluslararası kuruluşlarla ortak projeler ve işbirlikleri yapılarak bu yardımlar mültecilere ulaştırılıyor. 18 Mayıs’ta konuyla ilgili Brüksel’de bir toplantı yapılacak. Orta vadeli ihtiyaç listesi oluşturulacak” bilgisini paylaştı.
‘Türkiye güçlü istikrar kalesi, yanındayız’
Türkiye’nin AB zirvelerine katılmasının ne gibi pratik sonuçları olacağına ilişkin bir soruyu da yanıtlayan Almanya Büyükelçisi şöyle devam etti: “AB zirvelerine katılması teklifi bize Türkiye hükümeti tarafından iletildi. Bizim açımızdan bakarsanız çok iyi bir araç. Görüşeceğimiz o kadar çok konu var ki. Yılda iki kez Türkiye ile bunları etrafl ıca görüşme fırsatını tanıyacağı için önemli. Ama pratik konuların yanı sıra, bunun yararını daha geniş bir perspektiften değerlendirecek olursak, Türkiye coğrafi konum itibariyle çok hassas bir bölgede. Belki de dünyada en hassas bölgelerden birinde yer alıyor. Tüm dünya gözlerini dikmiş Türkiye’yi izliyor. Türkiye, Vancouver’den Van’a uzanan Avro-Atlantik İstikrar Bölgesi’nde. Kanada da, Almanya da, Türkiye de bu bölgede. Türkiye bir nevi istikrar kalesi. Ve bunu çok istikrarsız bir bölgede başarıyor. Bakın Türkiye’nin etrafına.. Kafkasya çok hareketli ve gerilimli bir ortam. Irak neredeyse çökmüş bir devlet konumunda. Suriye’de ise tamamen çökmüş bir devlet var. Pek çok terörist örgütün cirit attığı bir yer. Ayrıca Rusya’nın kendi stratejik yaklaşımlarını yerine getirmeye çalıştığı bir bölge. Türkiye böyle bir bölgede, Avro-Atlantik İstikrar Bölgesi’nin sınırlarını çiziyor. Türkiye’nin istikrarlı olmasından memnunuz ve bunun için bizler yanındayız. Dolayısıyla Türkiye ile çok yakın çalışmak isteriz.” Büyükelçi Martin Erdmann, Suriye’nin toprak bütünlüğüne çok önem verdiklerini vurguluyor. Aynı şekilde Irak’ın da öyle. Esad’sız bir çözümü ise şimdilik pek mümkün görmüyor. Ama hemen ekliyor: “Esad rejimi bir çözüm, nihai bir çözüm olamaz. Ancak çözüme giden yolda bir ara çözüm olabilir.”
Gaziantep, Türkiye’nin başkenti olsun!
Kısa süre önce ilk kez Almanya-Türkiye ve Türkiye-Almanya arasında Berlin’de özel müzakereler yapıldı. Alman Şansölyesi Angela Merkel Gaziantep’e geldi. Görüşmelerde bulundu. Son dönemde işlerinin iyice yoğunlaştığını belirten Büyükelçi Erdmann, “Uzun süredir ilk kez Ankara dışına çıkarak, Sayın Merkel’in gelişi nedeniyle Gaziantep’e gidebildim. Eşim ve ben Gaziantep’te kendimizi çok rahat hissettik. Çok hoşlandık. Eğer bize Türkiye’nin başkentini Ankara dışında neresi yapalım diye sorsalar, İstanbul tabii çok önemli ama İstanbul dışında biz Gaziantep’i önerirdik. Yanlış anlaşılmasın, biz Ankara’da da çok rahatız. Kendimizi Ankara’da da çok iyi hissediyoruz. Ama daha iyi yerler de var, doğrusu. Türk arkadaşlarım anlatıyor bana, Ankara’nın en sevilen tarafı İstanbul’a dönüşü imiş…”