Almanya AB'yi ayakta tutmaya kararlı

Orhan AKIŞIK
Orhan AKIŞIK KÜRESEL PERSPEKTİF [email protected]

 

Avrupa'da geçen haftaki seçimlerden çıkan sonuçlar esasen hiç kimse için sürpriz olmadı. Fransa ve Yunanistan'daki genel seçimler, yoğun muhalefete rağmen sürdürülmeye çalışılan ekonomi politikalarından halkın hoşnut olmadığını ortaya koyuyor. Seçim sonuçlarından Almanya ve Brüksel ise tabiatıyla memnun değil. Her iki ülkede başından beri mevcut iktidarların devamından yana tavır ortaya koyan Almanya, güç bela sürdürülmeye çalışılan ekonomi politikasındaki muhtemel bir değişmeden endişeli.
 

Zira gerçekleştirilmeye çalışılan reformlardan geri dönülmesinin işleri iyice içinden çıkılmaz hale getireceğini, hatta bunun Birliğin dağılmasına yol açabileceğini görüyor. Seçim sonuçlarının piyasalarda yarattığı etkiye bakılırsa, bu endişesinde haksız da sayılmaz. Siyasi belirsizlik şimdiden etkisini göstermeye başladı. Şimdiye kadar Sarkozy'nin desteğini arkasına alıp, Birlik içindeki politikaları istediği biçimde kabul ettiren Almanya, bundan sonra eski rahatlığını bulamayabilir.


Fransa'da başarısız Sarkozy döneminin son bulacağı zaten aylar önce belli olmuştu. Ekonomiyi durma noktasına getiren, halkın güvenini büyük ölçüde yitirmiş Sarkozy'nin ikinci defa seçimleri kazanacağına pek ihtimal verilmiyordu. Seçim sonuçları bu beklentiyi teyit etmiş bulunuyor. 16 yıllık bir aradan sonra sosyalistler yeniden iktidardalar. Avrupa Birliği'nde (AB) uygulanan kemer sıkma politikalarına karşı çıkmasıyla bilinen François Hollande'ın yeni dönemdeki icraatı şimdiden merak konusu.
 

Acaba sosyalist Hollande, seçim öncesinde verdiği taahhütlerin arkasında durabilecek mi? Yoksa önceki dönemde AB politikasına damgasını vuran "Franco-German" ittifakı kaldığı yerden devam mı edecek? Bu tüm dünyanın, ama en çok da iflasın eşiğine gelmiş, Birliğin Güney kanadında yer alan ülkelerin, yanıtını merakla aradığı bir soru. Merkel- Sarkozy ikilisinin oluşturduğu büyüme karşıtı cephe karşısında seslerini yeterince yükseltemeyen İtalya, İspanya, Portekiz ve Yunanistan'ın sorunlarına Hollande sahip çıkabilir mi?


Yeni başkan seçim döneminde yaptığı konuşmalarda en büyük düşman olarak ilan ettiği finansal piyasaları dize getireceğini söylemişti. Oldukça iddialı bu sözleri seçim sürecinde söylenmiş sözler olarak değerlendirmek daha doğru olur. İktidardaki Hollande'la muhalefetteki arasında üslup yönünden bir farkın olacağı kesin. Ülke yönetme gibi önemli bir siyasi sorumluluk üstlenen yeni Fransa başkanı konuşmalarında ve verdiği mesajlarında bundan böyle daha dikkatli olacaktır.
 

Seçimlerin hemen akabinde yaptığı konuşmada AB ülkelerine ve özellikle de Almanya'ya seslenerek başkanlığından endişe duymamalarını istemesi bu yolda atılmış önemli bir adım. Hollande ve Sarkozy'nin politikaları arasında büyük farklar olacağı beklenmemeli. Hollande, AB'nin geleceğini tehlikeye atacak adımlar atmaz. Hollande'ın, seçim sonuçlarının belli olmasından hemen sonra yaptığı konuşmada kemer sıkma politikasının kaçınılmaz olmadığı, bundan sonraki dönemde büyümeye ağırlık verileceği şeklindeki söyleminin içi ise şimdilik boş.
 

Evet, büyüme şart. Büyüme olmadan ne kamu gider-gelir dengesinin sağlanması, ne de işsizliğin kontrol altına alınması olanaksız. Bunda herkes mutabık. Mutabık olunmayan konu büyümenin kaynaklarının ne olacağı. Almanya Şansölyesi, geçenlerde yaptığı açıklamada bütçe disiplini kadar büyümenin de önemli olduğunu belirtti. Ancak, büyüme adına reformlardan taviz verilmeyeceğinin altını da tekrar çizdi. Almanya sözkonusu olan büyüme de olsa, bunun enflasyonu arttıracağı gerekçesiyle, Avrupa Merkez Bankası (ECB) kaynaklarına dayandırılmasına karşı. Avrupa Bonosu çıkarılması fikrine de Almanlar sıcak bakmıyor.


***
Yunanistan'ın durumu ise iyice vahim. Koalisyon görüşmelerinin ikinci defa başarısızlıkla sonuçlanması, siyasi istikrarsızlığın kapıda olduğuna işaret ediyor. Siyasi yelpazenin sağ ve solunda yer alan radikal düşünceleri temsil eden partilerin Parlamentoya girmeleri endişe verici bir gelişme. Oylarında büyük gerileme olmasına rağmen seçimlerden birinci parti olarak çıkan Yeni Demokrasi'nin lideri Antonis Samaras, vergilerdeki artışı durduracağını, kamu sektöründe işten çıkarmalara son vereceğini söylüyor.
 

Pan Hellenik Sosyalist Partisi'nden (PASOK) ikinciliği alan Sol Koalisyon Partisi'nin (SYRIZA) lideri Alexis Tsipras'ın hedefleri arasında ise sendikaların güçlendirilmesi ve ekonomideki deregülasyon hareketine son verilmesi var. Tsipras adeta Almanların damarına basarak, refah devletini yeniden tesis edeceğini söylüyor.
 

Almanya'ya karşı öfkelerini saklamayan pişkin Yunanlılar, sorunun AB'nin sorunu olduğu Yunanistan'ın Birlikten çıkmasının euronun çöküşünü önleyemeyeceği düşüncesindeler. Benim bildiğim Almanlar, şantaj kokan bu tehditlere boyun eğmezler. Nitekim, Almanya Şansölyesi Merkel, maliye bakanı Wolfgang Schaeuble ve dışişleri bakanı Guido Westerwelle ağız birliği etmişçesine mevcut politikalardan bir sapma olduğu takdirde, Parasal Birliğin dışına çıkarılacağı konusunda Yunanistan'ı uyardılar. Bu defa işin hiç şakası yok.
 

Zira Almanya Yunanistan'ın ekonomik tedbir paketini yeniden müzakereye açma talebine yeşil ışık yakarsa, diğer ülkelerin de benzer taleplerle karşısına geleceklerini görüyor. Gelecek hafta Berlin'i ziyaret edecek olan François Hollande, önceki söylemlerinden geri adım atarsa kimse şaşırmasın. Zira aksi yönde bir tavır, yani Fransa Başkanı'nın mali antlaşmanın yumuşatılması yönündeki ısrarı Parasal Birliğin geleceğini tehlikeye atabilir.
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Vekalet savaşları 08 Ekim 2016
Clinton farkı 01 Ekim 2016
Sorun küreselleşmede mi? 27 Ağustos 2016