Allah’tan bu ilginç yorumlar var
Her geçen gün daha da mı ilginçleşiyor yapılan yorumlar yoksa hep mi böyleydi? Sanırım hep böyleydi. Aslında köşe yazarlığına 1995’te başlarken de aynı duygu içindeydim. Hele ortalıkta ne kadar çok hurafe vardı o zamanlar. Muhtemelen hurafe sayısı biraz olsun azaldı ama ilginç yorumlar sürüyor.
Alın bir tanesini: İddialı bir ekonomi kanalından altyazı ile duyuruluyor; mayıs ayında, son bilmem kaç ayın en düşük işsizlik oranı gerçekleşti diye. “Allah Allah, nasıl oluyor; ekonomide yavaşlama sinyalleri giderek artıyor, işsizlik nasıl düşer, hayırdır inşallah” derken, şeytan dürtüyor; “Yahu, tamam okuduğun akademik metin çok önemli ama bir iki dakika ara ver şu rakamlara bir de kendin bak” diyor. Okunan makaleden yana olan bir başka ses ise “Onlar da biliyordur işsizlik verilerinde acayip bir mevsimlik hareket olduğunu; mayıs-haziran aylarında işsizlik oranının hep çok düşük bir düzeyde gerçekleştiğini. Dolayısıyla, mevsim hareketlerinden arındırılmış verilere bakarak ya da bu mayısı geçen mayıs ile karşılaştırarak yapmışlardır yorumlarını, sen okumana devam et” diyor.
Merak bu ya, ilk sese kulak verip verilere bakınca gerçek ortaya çıkıyor. İşsizlik oranının düştüğü falan yok, aksine belirgin biçimde artıyor. Geçen yıl mayıs ayında yüzde 8.2 olan oran bu yılın mayıs ayında yüzde 8.8 olmuş!
Bir başka inceleme açısı mevsim hareketlerinden arındırılmış verilere bakmak: Mart ayında yüzde 9.1, nisan ayında 9.2 ve mayıs ayında yüzde 9.5! La havle… Bir başkası: Jackson Hole toplantısında ABD Merkez Bankası (FED) Başkanı’nın yapacağı açıklamalar merakla bekleniyormuş. Yellen, faiz artırımına ilişkin bir sinyal verebilir miymiş. Son günlerin ‘geyiği’ de bu. Yatıp kalkıp bu konuşuluyor.
Bunca gürültü kopartan Jackson Hole toplantısı şöyle bir şey: Artık geleneksel hale gelmiş akademik bir toplantı bu. Dünyanın dört bir yanından merkez bankacılar ile akademisyenler bir araya geliyor. Daha önceden kendilerine makale siparişi verilen bazı akademisyenler sunuş yapıyorlar. Yine daha önceden belirlenen kişiler de o sunuşları tartışıyorlar. Ev sahipliğini Kansas eyaletinin merkez bankası (FED’in Kansas şubesi diyeyim) yapıyor. Jackson Hole, Wyoming eyaletinde bir kasaba. Toplantı bu kasabaya yakın eski bir Kızılderili bölgesi olan bir milli parkta yapılıyor. Parkın içinde bir tane otel yer alıyor. Otelin bir ana binası ve bazı bungalovlar var. Ana binanın önünde küçük bir göl, gölün hemen arkasında ise Teton dağları bulunuyor. Dünyadan yalıtılmış bir bölge burası. Bungalovların arasındaki çöp kutularında “Dikkat, açıkta yiyecek bırakmayın, ayı gelebilir” yazıları asılı. Her bir tarafta yaban geyikleri dolaşıyor. Bu ortamda öğlene kadar sunuşlar ve tartışma, toplu öğle yemeği, öğleden sonra gezi, akşama ise göl kenarında mangal partisi var.
2002 ve 2003 yılındaki toplantılara Merkez Bankası’nı temsilen ben de katıldım. İn, bin, uçak değiştir, havaalanında bekle; 24 saati aşan yolculuk bir tarafa bırakılırsa çok eğlenceli bir ortam. Üstüne üstelik bir de çok iyi bilim insanları tarafından kaleme alınmış çalışmaları özetliyor ve tartışıyorlar; yeni bir şeyler öğreniyorsunuz. Ne benim katıldığım o iki toplantıda ne de yakın çalışma arkadaşlarımın katıldığı daha sonraki toplantılarda ABD para politikasının ileride izleyeceği yola ilişkin resmi bir ağızdan bir açıklama geldi. Üstelik eski başkan Bernanke böyle bir beklentiye şiddetle karşı çıktı bir önceki toplantıdan önce. Kısacası, çok büyük bir sürpriz olmadıkça ekonomi kanallarında yapılan ‘geyiğin’ bir anlamı yok. Orası akademik bir tartışma ortamı. Elbette tartışma merkez bankacılığını ilgilendiren alanlarda yapılıyor ama sonuçta FED’in uygulayacağı politika hakkında ipucu vereceği bir ortam değil orası.
Ve bir başkası daha: Geçen hafta ayrıntılı biçimde üzerinde durdum: Kurumları sağlam olan ülkelerde, ekonomi yönetimine şu ya da bu kişinin gelmesi fazla bir şey fark etmez. Fark ediyorsa o ülkenin ekonomisinde ya istikrar yoktur ya da olduğu sanılan istikrar pamuk ipliğine bağlıdır. Yine gazete köşelerinde ya da ekonomi kanallarında bıkılmadan tartışılıyor. Bir yandan ekonomik başarılardan söz ediliyor, diğer yandan yönetim değişikliğinin istikrarı bozması tehdidinden. Her ikisi çelişiyor oysa.
Elbette ben de farkındayım; Merkez Bankası bağımsızlığına özen gösteren bir bakan ile Merkez Bankası’nı bağımlı yapacak bir bakanın çok farklı ekonomik sonuçlara yol açacağına. Ama sorun tam da burada işte. Bakan değişikliğiyle, Merkez Bankası’nın bağımlı olması olasılığı bu kadar güçlüyse, nasıl oluyor da Türkiye ekonomik istikrarı sağlamış oluyor. Ha, derseniz ki “Son uygulamalarına bakılınca zaten pek de bağımsız sayılmazdı Merkez Bankası”, ona yorum yapmam.