Allah kolaylık versin

Osman Ata ATAÇ
Osman Ata ATAÇ İŞLETMECİLİK SOHBETLERİ [email protected]

Türkiye’de işletmecilik yapmanın çok zorlukları vardır. İşletmecilik literatürünün yazdığı şeylerle pek alakası olmayan şeylerle uğraşırsınız. İster özel sektörde isterseniz devlet işletmelerinde çalışın ülkemizde sık sık olması gereken ile olan, yapılması doğru olanla olmayan, eğriyle doğru, rasyonelle abes birbirine girer. İşletmecilik konusunda yazı yazmak sizlere daha kolay geliyorsa yanılıyorsunuz. Eğer aşikarı ifşa ile dam üstünde saksağan vur beline kazmayı, manda yuva yapmış söğüt dalına yavrusunu sinek kapmış gördün mü vay tipi yazılar yazmakta bir sakınca görmüyorsanız kolay. Yok vatana, millete faydalı, şu veya bu şekilde işletmecinin işine yarayacak yeni ve değişik bir şeyler yazmak istiyorsanız hiç kolay değil.

1980’li yılların başında ABD Ticaret Bakanlığı bir aracı firma vasıtasıyla benden bir araştırma istediydi. ABD hâlâ bu tip araştırmaları ihale ediyor mu bilemiyorum. Araştırma Türkiye’de, doğru hatırlıyorsam makina sektörünün, tanımı, üretimi, vs., yanı sıra 3-5 ve 5+ yatırım planlarını soruşturacak ve bir rapor halinde sunacaktı. O zamanlar bu işlerde bırakın uluslararası deneyimi, ulusal deneyimim bile pek yok. Hevesle çalışmaya başladım. Araştırma nedir biliyorum. Eh kafam da çalışıyor. Yaparım dedim. Bir baktım ki kazın ayağı hiç öyle değil. Bir kere işletme düzeyinde doğru dürüst veri yok. İşletmelerin geçmiş çalışmalarını doğru anlatan veriler ortada yok. İleriye dönük, söz gelimi yatırım planları hakkında bilgi hemen hemen hiç yok. Olan bilgilerin de çoğu biraz yenice işletmelerde kuruluş aşamasında resmi makamlara verilen yapılabilirlik çalışmalarında. O raporların da ‘gerçekleşme’ oranları %42. Yani yazılanların %60’ı doğru değil. Baktım olacak gibi değil işverene “Bu rapor bir işinize yaramayacak. İsterseniz vaz geçelim” dedim. Onlar da bana “Madem veri yok, örneklemeyle mülakatlar yapın. Öyle bilgi toplayın” dediler. Sanki bizde tüm iş sahipleri konuşmaya teşneymiş sanıyorlardı.

Konuşabildiğim üç beş iş adamı “Kardeşim ne yatırım planı? Hangi 3-5-10 sene? Biz yarın ne yapacağımızı zor tahmin ediyoruz” diyerek bir Türkiye gerçeğini bana özetlediler. Bu durumu bildirdiğimde işveren “En iyi tahminlerini yaz” diyerek neredeyse “Bilmiyorsan salla” deyince ben “Efendiler ben bu işi yapamam. İlkelerim var. Sallayacak başka birini bulun” diyerek o zamanlar oldukça cazip bir parayı bırakıp çıkmıştım. Yöneticiler o sıralar ileriyi göremiyorlarmış!

Türkiye’de işletme yöneticisi olup da önünü görmek ve ona göre olması gereken ile olanı, yapılması doğru olanla olmayanı, eğriyle doğruyu, rasyonelle abesi birbirinden ayırması zor iştir. Resmi sektörde çalışıyorsanız Allah kolaylık versin. İşiniz neredeyse tamamen ona kalmıştır. Özel sektörde iş sahibiyseniz size de Allah’tan kolaylıklar dilerim. Sizin işiniz de tamamen olmasa bile büyük oranda oraya kalmıştır.

1980 öylesi devletçi ekonomi vardı. Ne demek devletçi ekonomi? Devlet her salataya maydanoz demek. 1980’lerde Türkiye dahil bir çok ülke ithal ikamesi politikasından ihracatla kalkınma politikalarına geçti. İhracatla kalkındıkları ileri sürülen Uzak Doğu kaplanlarının kabarttığı iştah bu politikalara kamuoyu desteği de sağladı. Türkiye daha sonraları Globalleşme adı verilen bu kervana radikal önlemler alarak katıldı. Türkiye 1995 yılında AB ile Gümrük Birliği anlaşmasını imzaladı.
‘Liberalleşme’ olarak da adlandırılan 1980 sonrası tedbirler ile Türkiye’nin işletmeleri ihracata teşvik edildi. Döviz tasarrufu yaparak servet inşa etmek (ithal ikamesi) yerine döviz kazanarak (ihracat) servet inşa etmek politikası tercih edildi. O sıralar söz gelimi 1981 Yılında işletmecilik yapıyor idiyseniz bir sürü şey arasında şunlara şahit oldunuz.

1. Zaten geçmiş yıl içinde iki katına çıkarılan dolar fiyatı 24 Ocak 1980’de tekrar artırılarak bir günde 47 TL’den 70 liraya çıktı. 1979’da 100 olan doların gerçek değeri 1987 sonunda yaklaşık 200 oldu.

2. İhracatın teşviki amacı ile toplam ihracat değerinin %18-%25’i kadar çok büyük bir orana varan önemli vergi iadeleri, sübvansiyonlar, kredi kolaylıkları, ucuz faiz uygulamaları yaygınlaştırıldı

O sıralar devlet ne yapacak tahmin edemedinizse yandıydınız. Nitekim yüzlerce firma yandı. O zamanlar devletin ekonomiye müdahalesi ne olacak tahmin edemeyen işletmeler sütten ağızları yandığı için yoğurdu üfleyerek yer oldular. O nedenle bizde iş yapmak için iyi işletmeci olmak yetmez.

Türkiye’de iş adamlarının en sık okudukları gazetelerden biri Dünya Gazeteniz değil resmi gazetedir, en sık ziyaret ettikleri yer Bodrum değil Ankara’dır, en çok dinledikleri kurum üniversiteler değil bakanlıklardır. Çünkü Türkiye’de muhtarlıktan cumhurbaşkanlığına, belediyesinden bakanlığına resmi hiyerarşi ile şu veya bu şekilde iletişim kurmadan iş yapamazsınız. Burası ABD’ye benzemiyor. Avrupa’ya da benzemiyor. ABD’de benim konuştuğum iş adamlarının büyük çoğunluğu bırakın iş konularıyla ilişkili bakanı tanımayı, kendi kentlerinin belediye başkanının adını bile bilmiyorlardı.

Şimdi de durum çok farklı değil. Devlet ne yapacak sadece biz değil dışardakilerde bekliyor. Herkes bir şeyler yapılmalı diyor. Söz gelimi PIMCO Türkiye’nin bu yıl 200 milyar dolar gayrı-safi dış para gereksinimi olduğunu, geçmiş yıllarda bu parayı kolayca bulan Türkiye’nin bu yıl faizler arttırılmadan bu parayı bulamayacağını, bizim gibi dış para ihtiyacı olan Brezilya ve Güney Afrika’nın faizleriyle rekabet edebilmek için TCMB’nin faizleri %2-8 arttırması gerektiğini söylüyor. Buyurun önünüzü görün. Dolar 2 Ocak 2015’de 2.35 TL idi. 4 Ocak 2016’da 2.95 oldu. 2 Ocak 2017 de 3.54’e düştü. 13 Ocak 2017’de 3.80’e çıktı. Bu yazıyı yazdığım sırada 3.73. Tahmin edin bakalım haftaya ne olacak? Ekonomik kriz var veya yok, geliyor veya geldi siz karar verin. Ekonomik durum hakkında algılarınız nelerse buna iç ve dış politika dalgalanmaları konularındaki algıları da ekleyin, merkez bankası ve hükümet ne tedbirler alacak veya alacak mı, faizler ne olacak tahmin edin ve oturun doğru olanla olmayanı, eğriyle doğruyu, rasyonelle abesi birbirinden ayıracak planlar yapın. Onun için işletme sahip ve yöneticilerine Allah kolaylık versin, işletme yazarlarına da aşikarı ifşa ile dam üstünde saksağan vur beline kazmayı, manda yuva yapmış söğüt dalına yavrusunu sinek kapmış gördün mü vay tipi yazılar yazmamaları için feraset (anlayış, seziş, sezgi) ve zekavet (çabuk anlama ve kavrama) dileklerimi sunuyorum.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Teknokrat-Politikacı 30 Ekim 2019
Strateji mi? 23 Ekim 2019
Tenkisat 16 Ekim 2019
Kasvetli ilim 02 Ekim 2019
Zombiler 25 Eylül 2019
Yeni Bull 18 Eylül 2019
Bull 11 Eylül 2019
Neden olmuyor? 04 Eylül 2019
Olmayacak duaya... 28 Ağustos 2019