Alla beni “fonla” beni: Kitle fonlamasını düzenlemek
Umurcan Gago - Pınar Tatar
Günümüzde, özellikle genç nüfus arasında oldukça popüler olan ‘‘girişimcilik’’ ve hızlı teknolojik gelişmeler bir araya gelince geleneksel finansman yöntemlerine alternatif bir “FinTech” ürünü daha girdi hayatımıza: “Kitle fonlaması”.
Nereden çıktı?
2008 ekonomik krizinin ardından, gelişmiş ve gelişmekte olan birçok piyasada, girişimciler, küçük ve orta ölçekli işletmeler açısından fon bulma imkanları azalınca, teknolojik gelişmelere de bağlı olarak banka kredilerine alternatif çözümler hızla gelişti ve kitle fonlaması, devletler tarafından da desteklenen bir finansman kaynağı halini aldı.
Kitle fonlaması ne demek?
İyi bir projesi/fikri olan biri, kredibilitesi az olması nedeniyle bankalardan yeterli krediyi sağlayamasa veya yakın çevresinden finansal destek alamasa dahi, bu yöntemle ihtiyacı olan fonlamayı parça parça –belki şahsen tanımadığı ama onun bu projesine inanan- kişilerden toplayarak fikrini hayata geçirebiliyor. Dolayısıyla, kitle fonlaması bir projenin veya girişim fikrinin bir grup yatırımcı/destekçi tarafından elektronik ortamda finanse edilmesine imkan sağlayan alternatif bir finansman biçimi olarak tanımlanabilir.
Kitle fonlaması, fonlama yapanların elde edecekleri sonuca göre temel olarak iki başlık altında sınıflandırılıyor:
Maddi getiri sağlamayı amaçlamayan kitle fonlaması- Bağış veyahut ödül bazlı kitle fonlaması gibi modellerde, fon sağlayanlar, gelir amacı gütmekten ziyade, yardımseverlik, toplumsal destek gibi çeşitli sebeplerle inandıkları bir fikrin gerçeğe dönüşmesi motivasyonunu taşırlar.
Maddi getiri sağlama amacı taşıyan kitle fonlaması –Pay (ortaklık) bazlı ve borçlanma/kredi bazlı olarak iki alt çeşidi bulunan kitle fonlaması modellerinde fon sağlayanların daha maddi diyebileceğimiz “yatırımcı” beklentileri bulunur.
- Pay bazlı kitle fonlamasında, yatırımcılar, finansman ihtiyacı içinde olan girişimcilerin projelerine yatırım yaparak, ilgili şirkette pay sahibi oluyor.
- Borç bazlı kitle fonlamasında, yatırımcılar inandıkları bir projenin gelişmesine katkı sağlarken aynı zamanda sağladıkları finansman karşılığında bir faiz getirisi elde etmeyi amaçlıyorlar.
Faydası ne?
Kitle fonlamasının, fona ve finansal varlıklara ulaşımı arttırıcı etkisiyle finansal tabana yayılmaya hizmet eden bir fonksiyonu var. Düşük gelirli ve finansal açıdan dışlanmış kişilerin ve işletmelerin finansmana erişimini kolaylaştırması; geleneksel finansal hizmet modellerinin inovasyonu/geliştirilmesi vasıtasıyla finansal hizmetlerin piramitin altındaki müşteri kitlesine ulaşmasını temin etmesi (mikrofinans hizmetleri, mobil finansal hizmetler gibi); özellikle düşük gelir grubunda olup da geleneksel finansal araçlara ulaşım imkanı sınırlı olan kişilerin veyahut işletmelerin, yeni ve daha kompleks yatırım araç ve fırsatlarına erişimini mümkün kılması vasıtasıyla toplumsal bir fayda sağladığına inanılıyor.
FinTech ürünü olan kitle fonlaması, girişimcilik/yatırım sürecini dijital ortama taşıyarak, daha fazla oyuncuya ekosistemin parçası olma imkanı tanıyor. Kitle fonlaması vasıtasıyla girişimciler dijital mecrada projelerini/fikirlerini daha büyük kitlelere duyurup, finansmana daha kolay ve daha az maliyetle ulaşabiliyorlar. Bu özellikle mikro ölçekli işletmeler, kadın ve genç girişimciler gibi ekonomik hayata katılması desteklenen kesimler için alternatif finansman kaynağı temini açısından önem arz ediyor. Yatırımcılar ise küçük tutarlar yatırarak, farklı farklı alanlara yatırım yapıp risklerini dağıtabiliyorlar.
Hukuki riskleri ne?
Yatırımcılar açısından bakıldığında, fon sağlanan fikrin/projenin başarısız olması, umut edilen sonuca ulaşılamaması gibi temel risklerin yanında hukuki riskler büyük önem arz ediyor.
Bu nedenle, yani her ne vesile ve yöntemle olursa, işin ucunda yatırım amacıyla halktan para toplamak olunca, finansal otoriteler bir noktada konuyu ele almak durumunda kalıyor. (Nitekim Türkiye’de de 5 Aralık 2017’de yayımlanan bir Torba Kanun ile Sermaye Piyasası Kanunu’na kitle fonlaması ve kitle fonlaması platformlarıyla ilgili olarak Sermaye Piyasası Kurulu’na (‘‘SPK’’) düzenleme yapma yetkisi getirildi. Bunu takiben, SPK ortaklığa dayalı kitle fonlaması modelinin hukuki altyapısını teşkil edecek Paya Dayalı Kitle Fonlaması Tebliğ Taslağı’nı (Tebliğ Taslağı) 3 Ocak 2019 tarihinde kamuoyuna duyurdu.)
Diğer yandan, neredeyse her yeni alanda olduğu gibi, kitle fonlamasında da ülkeler arasında finansman açığının büyüklüğü, iş kültürü, hukuk kurallarının esnekliği, teşvikler gibi sebeplere bağlı olarak farklı uygulamalar mevcut. Bu açıdan küresel bir standardizasyon önem taşıyor ve dolayısıyla hisse bazlı ve borç bazlı kitle fonlamalarını düzenleyen mevzuatın en azından bazı temel konulara ilişkin düzenlemeleri içermesi bekleniyor: Platformların tabi olması gereken lisans/yetki türü, sermaye yükümlülükleri, yatırılabilecek/toplanabilecek azami tutar, yatırımcı statüsüne göre tüketicinin korunmasına ilişkin önlemler, risk uyarı mekanizmaları, kara paranın aklanmasını engellemeye yönelik kontroller, platformların yönetim ilkeleri, çıkar çatışması kuralları gibi.
Türkiye’de hukuki altyapı nasıl?
Türkiye’de, SPK tarafından hazırlanan Tebliğ Taslağı yukarıda bahsi geçen hususların hemen hepsini -ve fakat mevcut haliyle sadece pay bazlı kitle fonlaması için- düzenlemekte.
Tebliğ taslağı ile temel olarak:
- Kitle fonlamasına aracılık eden ve elektronik ortamda hizmet veren kitle fonlama platformların faaliyette bulunabilmesi için SPK’dan izin alma zorunluluğu getiriliyor;
- Kitle fonlaması suretiyle halktan para toplayan ortaklıklar ‘‘halka açık ortaklık’’ ve ‘‘ihraççı’’ tanımların kapsamı dışında bırakılıyor. Böylece, bu ortaklıklar –pay sahibi sayısı 500’ü aşsa dahi- halka açık ortaklıkların tabi olduğu kurumsal yönetim ilkeleri, kamuyu aydınlatma gibi yükümlülükler ile ihraççıların izahname veya ihraç belgesi hazırlama gibi yükümlülüklerinden muaf tutuluyor;
- Platformlar ile kitle fonlaması yoluyla halktan para toplayan kişiler ve fon sağlayıcıları arasındaki ilişkiler sermaye piyasası mevzuatının dışında bırakılıp, genel hukuk hükümlerine tabi tutuluyor;
- Hukuka aykırı olarak faaliyette bulunan platformlara uygulanacak tedbirler (aykırılıkların giderilmesinin istenmesi, faaliyetlerinin geçici olarak durdurulması gibi) düzenleniyor.
Herhangi bir pay karşılığı olmaksızın kitle fonlaması platformları aracılığıyla ödül ve bağış karşılığında fon toplanması faaliyetlerine bu Tebliğ hükümlerinin uygulanmayacağı ise açıkça belirtiliyor. Ayrıca Tebliğ Taslağı borç bazlı kitle fonlamasını da düzenlemiyor. Bu türden kredilendirme işlemlerine (peer to peer) imkan tanıyan bir düzenlemenin de yapılmasının, sektörün büyümesine ve söz konusu sistemin -yukarıda da bahsettiğimiz- finansal tabana yayılma gibi toplumsal faydalarının daha çok hayata geçmesine katkı sağlayacağına inanıyoruz.
Tebliğ taslağı henüz sonuçlanarak yürürlüğe girmedi. Taslağa yönelik olarak, girişim şirketi tanımının dar tutulması, platformların asgari ödenmiş sermayesinin yurtdışı uygulamalara kıyasen çok daha fazla belirlenmiş olması ve toplanan fonların ilan edilen amacına uygun olarak kullanılıp kullanılmadığına ilişkin kontrolün amacını aşarak yerindelik denetimine dönme tehlikesi gösterebileceği gibi bazı eleştiriler var. Bu ve benzeri eleştirilerle ilgili olarak SPK’nın tebliğin nihai halinde nasıl revizyonlar yapacağını göreceğiz. Ancak, hem kültürel alışkanlıkları hem de yatırımcıların korunmasını dikkate alırken aynı zamanda sektörün gelişebilmesine imkan sağlayacak esneklikleri içeren bir mevzuat altyapısı hazırlamak oldukça zor olmasına rağmen, SPK tarafından yapılan bu mevzuat çalışmasına baktığımızda, gelişmiş ülkelerin mevzuatlarıyla çok büyük ölçüde paralel nitelikte olduğunu söyleyebiliriz.
Diğer yandan, gözden kaçırılmaması gereken bir diğer husus da, kitle fonlamasının diğer düzenlemeler karşısındaki durumu. Bunlardan biri de vergi meselesi. Vergileme konularında genellikle olduğu gibi, kitle fonlamasının vergisel etkilerinde de idarenin netleştirmesine muhtaç bazı hususlar var. Söz gelimi, dolaylı vergiler açısından platformların pozisyonları yani BSMV’ye mi yoksa KDV’ye mi tabi olacakları hususunda bazı tereddütler dile getiriliyor. Borca dayalı kitle fonlamasında da vergisel olarak pek çok gri nokta olduğu açık. Ama elbette vergisel hususlardan daha temel olarak öncelikle hukuki alt yapısının hazırlanması gerekiyor. Ayrıca, kitle fonlamasının çeşitli sosyal ve ekonomik faydaları nedeniyle bu modellerin bazı devletler tarafından vergisel olarak teşvik edildikleri görülüyor. Örneğin İngiltere’de, bazı şartların sağlanması halinde borç bazlı modelden elde edilen gelirlere ilişkin bir takım vergi teşvikleri öngörülmüş.
Sonuç olarak
İktisadi hayatın en temel unsurlarından biri sermayeye ulaşma/finansman sağlamak. Son yıllarda hızlı teknolojik gelişmelerle birlikte değişen iş yapma şekillerine paralel olarak klasik finansman modellerinin dışında yöntem arayışları gündeme geliyor. Kitle fonlaması da bu arayışın sonucunda hayatımıza giren taze alternatif finansman araçlarından. Toplumsal hayatın içinde çok eskilere dayanan ‘‘imece usulünün’’ ticari dünyadaki karşılığı olan bu yöntem, finans kuruluşlarından kredi temin edemeyen girişimciler ve başlangıç seviyesinde fikir sahipleri için önemli bir –kitlesel- kaynak olabilir. Paya dayalı kitle fonlaması düzenleme çalışması ile bu alanda çok önemli bir adım atılmış olmakla birlikte, en hızlı büyüyen kitle fonlaması tipi olan borçlanmaya dayalı kitle fonlamasının hacmen dünya piyasasının yaklaşık %73'üne sahip olduğunu da düşündüğümüzde, ülkemizde buna ilişkin olarak da bir düzenleme yapılmasının kaçınılmaz olduğu düşüncesindeyiz.
Ancak, bütün bu olumlu yönlerine karşılık, gündeme gelebilecek riskleri de göz ardı etmemek gerekir. Kitle fonlamasının yaygınlaşması sürecinde ilgili risklerin bertaraf edilmesi amacıyla düzenleme çalışmaları başta olmak üzere alınması gereken tedbirlerin ihmal edilmemesi önem arz ediyor. Bu açıdan SPK’nın paya dayalı kitle fonlamasına ilişkin düzenleme girişimi önemli bir adım olarak karşımıza çıkıyor.