Alex Ferguson: Kazanmaya adanmış bir ömür (I)
Futbolun gelişimi ve değişimine, Sir Alexander Chapman yani, “Alex” Ferguson kadar damgasını vurmuş, hakkında yirmiye yakın kitap basılmış, onlarca makale kaleme alınmış, bilimsel araştırma tezleri düzenlenmiş, herhalde başka bir futbol adamı yoktur. Manchester United’ın eski başkanı David Gill’e göre o, “Futbol dünyasının ve Manchester United’ın Steve Jobs’ıdır.”
Bu yılın mayıs ayında kendisini emekliye ayırarak, 27 yıldır başında bulunduğu Manchester United’ı bırakan Alex Ferguson 31 Aralık’ta 72. yaşını kutluyor olacak..
31 Aralık 1941’de Glasgow’da doğan bu İskoçyalı eski futbolcu ve teknik adamın, yani futbol dünyasının Sir Alex’i ya da sokaktaki adamın seslenişiyle Fergie’nin, teknik adam olarak kariyerine bakıldığında kırılması neredeyse olanaksız başarılara imza attığını görüyoruz.
O sadece bir teknik direktör değil!
Gerçekten de, Sir Alex 1986’dan 2013 Mayıs’ına kadar geçen yirmi yedi yıllık uzun süreçte, başında bulunduğu Manchester United’a tam 11 kez Premier Lig ve 2 kez de Şampiyonlar Ligi gibi olağanüstü kupalar kazandırmıştır. Sadece kupa kazanmakla kalmayıp aynı zamanda Premier Lig başta olmak üzere futbolun taktik ve teknik olarak şekillenmesinde, altyapının geliştirilmesinde, kulüp yapılanmasının kurumsallaştırılmasında ve bir iktisatçı gibi kulübüne milyonlarca sterlin kazandırılıp Manchester United’ın Avrupa’nın ve dünyanın en elit kulüplerinden birisi olmasında Fergie’nin büyük payı ve katkısı bulunuyor.
Gençlere verdiği önemle Roy Keane, Gary Neville, Phil Neville, Nicky Butt, Rio Ferdinand, David Beckham, Ryan Giggs, Paul Scholes, Cristiano Ronaldo, Wayne Rooney gibi yıldızları genç yaşta kulübe kazandırarak gelişimlerinde büyük rol oynayan ve bu sayede Manchester United’ı Avrupa’da bir çok kulüp için rol model haline getiren Alex Ferguson’un bu başarısının arkasındaki faktörleri merak ediyorsanız, bu yazımızı dikkatle okumanızı öneriyoruz.
Futbol tarihinin bu sıra dışı ve en başarılı teknik adamlarından birisi olan Alex Ferguson, çoğu kimseye göre bir teknik adamdan daha öte bir kişilik, bir tarihsel ve sportif figürdür.
O sadece bir takım koçu değil, aynı zamanda kulübünün yüz milyonlarca Sterlinlik kazanca ulaşmasına olanak sağlayacak avantajları stratejik, rasyonel bir şekilde öngörüp sistematik olarak onları değerlendirebilecek, bir portföy yöneticisidir.
Aslında, Sir Alex hakkında bu ikinci yazımız olacak. İlk yazımızı yine bu sütunlarda 19 Kasım 2013’te “Bir teknik direktörden daha ötesi, Alex Ferguson” başlığıyla kaleme almış ve onun sportif başarısı üzerinde durmuştuk. (http://www.dunya.com/bir-teknik-direktorden-daha-otesi,-alex-ferguson-150190yy.htm) Bu kez de, Alex Ferguson’un teknik adamlığından daha çok, onun çalışma anlayışı, felsefesi, yönetim tarzı gibi konularda, onu zirveye taşıyan kritik başarı faktörlerinin neler olduğunu sizlerle paylaşacağız.
En büyük menajer yapan faktörler
Alex Ferguson’a ilişkin gerçekleştirilen en son bilimsel çalışmalardan birisini Harvard Business School profesörlerinden Anita Elberse’nin “Ferguson’s Formula” isimli orijinal çalışması oluşturuyor. Biz de bu çalışmadan bazı analizleri belki teknik adamlarımıza bir bakış açısı sağlar düşüncesiyle sizlerle ve futbol dünyasıyla paylaşarak, genel bir analiz yapmak istiyoruz. Kazanmaya adanmış bir ömür Profesör Anita Elberse’nin çalışmasından genel olarak ortaya çıkan bir sonuç var ki, o da: “yenilmez bir armada” yaratabilmenin yolu, kazanma kültürünün bir yaşam felsefesi olarak bireyden takıma taşınmasıyla ancak mümkün olabilir.
Peki, bu nasıl olacak? İşte, bunun sırrı da Alex Ferguson’un çalışma anlayışı, yaşam ve oyun felsefesinde yatıyor. Gerçekten de, Alex Ferguson’un literatüründe sadece tek bir şeye yer var, o da kazanmak üzerine... Kazanmayı kendisi için bir yaşam biçimi ve karakteri” olarak gören Alex Ferguson’a göre oyuncuları birer kazanan haline dönüştürmek için onların her birine üst düzeyde özgüven vermek, onları asla pes etmeyen bir karaktere büründürmek, saha içinde ve dışında iş ahlakını en üst seviyede tutmak, her zaman en sıkı ve disiplinli bir çalışma içinde yeteneklerini geliştirmek, en zor anlarda bile onları cesaretlendirmek ve motivasyonu kaybetmemek ve hayallerinden asla vazgeçmemek gerekiyor…
Alex Ferguson’a göre başarılı olabilmenin yolu, bıkıp usanmadan çalışmaktan geçiyor. Maçlarda uygulanacak taktik ve stratejilerin başarıyla uygulanabilmesi, ancak bu sayede oyuncunun taktik ve teknik yetkinliklerini geliştirilmesiyle mümkün olabilir. Öyle ki, “Ne kadar yetenekli olursa olsun bir futbolcu disiplinli ve sıkı çalışmıyorsa, onun için bir hiçtir ve asla bu futbolcu yıldız bir futbolcu olamaz.” Gerçekten de bundan yıllarca önce televizyonda izlediğim bir BBC belgeselinde de gördüğüm gibi, David Beckham antrenman bittikten sonra, tek başına beş yüze yakın frikik çalışıyordu. İşte bu çalışma Beckham’ı serbest vuruşların efendisi haline getirmişti.
Tam bir iş kolik ve çalışma düşkünü olan Alex Ferguson “60’lı yaşlarda bile, sabah saat yedide mesaisine başladığını” dile getiriyor ve Ronaldo, Beckham, Ryan Giggs, Schols, Rooney gibi yeteneklere saatlerce antrenman yaptırarak, onların yeteneksel gelişimlerini sağladığını ve teknik olgunluklarına ulaşmalarını sağladığını belirtiyor.
Alex Ferguson, çoğu teknik adamın, takımları geriye düştüğünde oyuncularını daha fazla ileriye gönderdiklerini, onları atak yapmaya cesaretlendirmeye çalıştıklarını, bunun sadece o maçı çevirmeye yönelik bir hamle olabileceğini söylüyor. Oysa Alex Ferguson’a göre, günü ve maçı kurtarma, ileriye oyuncu göndermek yerine, takımın tamamını maçı kazandırmaya yönelik düzenli ve sistematik olarak hazırlamak ve kazanma kültürünü takıma yerleştirmek gerektiğinin altını çiziyor.
Yaşlı ile gençliğin kombinasyonu
Alex Ferguson takımını oluştururken, tüm oyuncularının yeteneklerinden de maksimum verim sağlayacak şekilde yaşlı ve genç entegrasyonunu da sağlıyor. Kulübün simgesi haline gelmiş, emektar, yetenekli ve tecrübeli oyuncuları uzun ligi şampiyon bitirmede ve çok yarışmacı turnuvaların kazanılmasında da çok iyi kullanan bir teknik adam. Nitekim, 37 yaşına gelen Ryan Giggs’in tecrübesi ve yeteneklerinden yararlanabilmek için onunla iki yıl daha sözleşme imzalayıp kulüpte tuttu ve Ryan Giggs 2012-13 sezonunda Manchester United’ın Premier Lig’i kazanmasında çok önemli katkı sağladı.
Alex Ferguson oyuncuları yaşlarına göre üç kategoriye ayırıyor. Bunlar: 30 yaş ve üstünde olanlar, 23 ile 30 arasında ve 23’ün altında olanlar. Alex Ferguson oyuncuları yaşlarına göre kategorize ederken, diğer taraftan maçı-turnuvayı-ligi kazanma stratejilerine göre en uygun kombinasyonu sağlayacak genişlikte ve derinlikte bir takım kuruyor. Oyuncuların yetenek ve nitelikleri ile yaşları arasında da, maçın önemi ve kafasındaki stratejiye uygun optimal bir kadro oluşturuyor. Yaptığı kadro optimizasyonu ile gençlik ile tecrübeyi, yetenek temelinde bir potada eritiyor. Alex Ferguson’a göre Ryan Giggs, Paul Scholes ve Rio Ferdinand gibi bazı oyuncular uzun bir süre top oynayabilir. Gençliğe önem vermekle birlikte, bir oyuncunun yaşından daha çok yeşil sahalarda ne yapabildiğine bakılmalıdır.
Takımın tecrübesinin artması, kazanma kültürünün devamı açısından çok önemlidir. Tansiyonu yüksek maçlardaki stres yönetiminde teknik adamın en büyük yardımcısı, o anda yeşil sahalardaki tecrübeli ve yetenekli oyunculardır. Ona göre başarılı bir takımın hayat döngüsü dört yıldır ve daha sonra gerekli dönüşüm sağlanmazsa takım inişe geçer. Bu nedenle, bu inişi yukarı çevirebilmenin yolu böylesi bir takım oluşturmaktan geçer.
Gelecek hafta kaldığımız yerden, Alex Ferguson’dan başarıya dair tüyolar vermeye devam edeceğiz.
Uzun vadeli ve mükemmeliyetçi bir bakış açısına sahip
Alex Ferguson 1986’da Manchester United’ın başına geçtiğinde ilk yaptığı işlerden birisi, “kulübe ileride daha yararlı olabilecek genç yetenekleri geliştirmeye, bulmaya ve yetiştirmeye yönelik bir modernizasyon projesini” başlatmasıydı. Bu proje daha sonra meyvesini verdi ve Roy Keane, Gary Neville, David Beckham, Ryan Giggs, Paul Scholes, Cristiano Ronaldo, Wayne Rooney gibi yetenekler Manchester United’ın ve Avrupa futbolunun vazgeçilmez starları oldular. Bu oyunculardan on üç yaşında kulübe adımını atan Ryan Giggs, bugün otuz sekiz yaşında hala kulübü için ter döküyor.
Alex Ferguson’a göre genç oyunculara forma vermek, kulübe bağlılık duygusunun da artmasına yol açıyor. Bu şekilde bir yandan kulübe olan sadakat kalıcılaşırken, diğer taraftan gençliğin dinamizmi ile daha uzun stratejiler yapabilmekte mümkün hale gelebiliyor. Oluşturulan bu stratejiler sayesinde oyuncular sadece önündeki maça değil, turnuvayı, ligi kazanmaya da odaklanıyor.