Aldatmayı ne zaman bırakacağız?

Dr. Uğur TANDOĞAN
Dr. Uğur TANDOĞAN NOT DEFTERİ [email protected]

"Bilin bakalım dün gece ben  ne yaptım?"

Uluslararası bir firmada üst düzey yöneticilerle birlikte idim. Toplantıya girmeden önce sohbet ediyorduk. Bir yönetici "Bilin bakalım dün gece ben ne yaptım?"dedi. Böyle bir soruya cevap vermek kolay değildi. Yapılan, olağandışı bir şey olmalıydı. Bu nedenle kimse bir tahminde bulunmadı. dedi Arkadaşları kestirmeden"Ne yaptın, söyle bakalım" dediler.  Soruyu soran yönetici şöyle konuştu. "Dün akşam bir arkadaşım telefon etti.  Oğlu lise sonda. İngilizce  öğretmeni ödev vermiş, ingilizce bir hikaye yazın demiş.  Arkadaşım hikayeyi yazmış. "Ben türkçesini yazdım, ama ingilizceye çeviremedim. Ocağına düştüm, yarın ödevi götürmesi gerekiyormuş. Sana e-mail ile yolluyorum. Ne olur şunu bir ingilizceye çeviriver" dedi. Kaç yıllık arkadaşım, kıramadım. Arkadaşım erken evlendi, oğlu büyüdü.  Ben geç evlendim. Bizim çocuk henüz anaokulunda. Ama kendi kendime uzun dönemli düşünmeliyim dedim (Burada bir kahkaha attı).  Bir gün bizim çocuğun matematik ödevini de ona yaptırırım dedim.   İşte ben dün gece geç saate kadar oturup  çeviri yaptım. Anlayacağınız, bu yaşta  ödev yaptım".

Herkes güldü. Ben itiraz edecek oldum, "Neden çocuk ödevini kendi yapmıyor?" diyecek oldum. Hemen hemen herkes söz birliği etmişcesine şöyle konuştu."Lise son sınıfsa normaldir, çocuk üniversiteye giriş sınavlarına hazırlanıyordur" dediler.

Bir bayan yönetici tartışmaya başka bir boyut getirdi. "Bu ödev yapma işi son sınıfa mahsus değil. Öğretimin her aşamasında anne ve babalar çocuklarının ödevini yapıyor. Ama ben gittim,kızımın öğretmenleri ile konuştum. "Ben, çalışan bir anneyim. Kızımın ödevlerini ben yapmayacağım. Başka velilerle yarışmayacağım. Kızımla da konuştum. Ödevleri kızımın tek başına yaptığını bilin, ona haksızlık yapmayın" dedim. Kızım ödevlerini kendi yapıyor. Acaba lise son sınıfta ana yüreğim dayanacak mı bilemiyorum şimdiden " dedi.

Anne ve babalar neden çocuklarının ödevini yaparlar?

Yukarıdaki öyküleri dinleyince bu ülkede neden bu kadar diplomalı hımbıl olduğunu anlıyorsunuz. Çünkü bu ülkede hep birbirimizi kandırmakla meşgulüz.

Üniversite hazırlık konusunu bir kenara bırakıp anne ve babaların ödev yapma olayına bakalım önce. Ödev neden verilir? Ödev, öğrencinin araştırma yapması, kendi kendine öğrenmeyi öğrenmesi, öğrendiğini pekiştirmesi için verilir. Ödevin amacı, çocuğun öğrenmesidir. Fakat anne veya baba, çocuk yerine ödev yaptığında bütün bu kutsal amaç ortadan kalkar.  Peki anne veya baba bunu ne için yapar? Bunun bir çok nedeni sıralanabilir. Ama ben iki temel neden belirteceğim: Cahillik ve sahtekârlık. Bu iki neden, ödev yapma dışında, toplumdaki bir çok yamuklukta karşımıza çıkar. Çocuğuna yardım ettiğini sanan cahil anne ve baba aslında çocuğunun öğrenmesni engellediğinin, ona zarar verdiğinin farkında değildir. Koruma içgüdüsü ile, çocuğuna yardım ettiğini sanarak yapar ödevi.

İkinci neden olan sahtekârlık ise genetik bir olaydır. Genleri ile oynanmış toplumumuza sanki sahtekârlık aşılandı.  Her konuda aldatmaya, başkasının hakkını yemeğe, hakkı olmadığı şeye el uzatmaya hazır bir kesim var.  Konu, çocuğunun yerine ödev yapmaya, öğretmeni aldatmaya gelince de hiç tereddüt etmeden hile yapıyor. Yapılan sahtekârlığa bahane de hemen  hazır oluyor. "Ne yapayım kardeş, herkes yapıyor, biz de mecburen yapıyoruz." Çünkü trafik sıkıştığında hemen emniyet şeridine geçen trafik magandasının arkasına takılan kişilerin de özürü aynı. Bu bir toplumsal bozukluk.

Trajedinin son perdesi ve bir öneri(!)

Liselerin son sınıflarının durumu ise orta öğretim trajedisinin son perdesidir.  Bir tarafta son sınıf derslerini çalışmaya çalışır öğrenci, diğer taraftan da  aklı fikri üniversite sınavındadır.   Bu ikileme sıkışmış çocuklar perişan olurlar. Hedef, üniversiteye girmektir; bu baş belası sınav geçilmelidir. Bunun için de anne baba dahil herkes bu olaya katkıda bulunmak için her türlü desteği/kösteği verir. Ödev yapmak da buna dahildir.

Aklıma şöyle uçuk bir öneri geliyor. Bu aldatmacaya son vermeliyiz. Nasıl yabancı dille eğitim yapan okullarda hazırlık sınıfı var; lise son sınıflar da üniversite sınavlarına  hazırlık sınıfı olmalıdır; başka bir şey okutulmamalıdır. Hatta bir adım daha gideyim. Nasılsa amaç üniversiteye giriş sınavını geçmek. Bu kadar okula, bu kadar masrafa da gerek yok. Okulları kapatmalı ve yurdun dört bir tarafını dershanelerle donatmalıyız.

Sonuç

Güzel yurdumuzda eğitimin de çivisi çıkmış ve  değer göstergemizde bilgi, yerini diploma denen kağıt parçasına bırakmış durumdadır. Bir büyük aldatmaca sürüp gitmektedir. Dünya liginde tek gerçeğin bilmek olduğunu ne zaman anlayacağız?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Sülale boyu nepotizm 24 Ekim 2019
Müşteriden misafire 12 Eylül 2019