Aldatıcı yapaylıklar ve gerçekler!
Küresel piyasalar açısından Haziran ayı özel bir önem taşıyor. ABD para otoritesinin Açık Piyasa İşlem Komitesi söz konusu ayın ortasına doğru toplanacak ve muhtemelen dolar faizlerini bir kez daha yükseltecek. Pek tartışılmasa da, bu olasılık sistemi oluşturan kurumsal yapıyı ve küçültülemeyecek boyutta risk taşıyanları çok rahatsız ediyor! Endişe kaynağı olan olası eğilimlerin aksi yönünde piyasaları manipüle ederek, gelişmeleri kontrol altında tutmayı denemek zorunda kalıyorlar!
Yaklaşık dokuz aydır dolar faizlerindeki yükselişin diğer piyasalar üzerindeki etkisini, iyimser masalların da katkısı ile bloke etmeye ve hafızaları yeniden formatlamaya çalışıyorlar. Başka bir deyişle akıntıya kürek çekmek dışında pek bir şey yapamıyorlar; günü kurtarmak uğruna gelecekte daha yıkıcı kırılganlıklar oluşmasının altyapısını hazırlamak gafletinden kurtulamıyorlar.
Ne gördüğümüzü anlatabilmek için öncelikle dolar faizlerindeki yükselişin, küresel ekonomi ve diğer piyasalar üzerindeki olası etkilerini tanımlamak ve bunları bugün fiilen dayatılanlar ile karşılaştırmak gerekiyor. Aradaki farkın giderek büyüyor olması ise kesinlikle iyi şeyler söylemiyor! 2001 ile 2013 yılları arasında küresel ölçekte yaşananlar mercek altına yatırılmadan, dolar faizlerindeki yükselişin etkileri konusunda 2016 Ekim ayında başlayan büyük değişim dayatması hesaba katılmadan gerçekçi olunabilmesi pek mümkün görünmüyor.
Küresel ölçekte toplam borç miktarı oldukça sağlıksız bir hızla büyümeye devam ediyor. Küçültülmesi gereken kaldıraç oranının, olanaksızlıklar ve ihtiyaçlar nedeniyle artmaya devam ettiğini ve fonlamanın da ağırlıklı olarak dolar cinsinden olduğunu dikkate almak gerekiyor. Bu ortamda dolar faizlerinin yükseltilmesi, kaldıraçların küçültülmesi ve dolar cinsi fonlamanı olabildiğince seri bir şekilde azaltılmasını gerektiriyor; fakat bunun küresel fay hatlarını yıkıcı olabilecek şekilde hareketlendireceği biliniyor.
Kaldıraçların küçültülmesi gereği, riskten kaçınma eğiliminin er veya geç güçleneceği anlamındadır. Dolar cinsi fonlamanın azaltılması gereği ise, söz konusu paraya yönelik talebin artacağı ve diğer para birimlerine karşı kaçınılmaz olarak değerleneceği yönündeki beklentileri belirleyici hale getirir. Söz konusu eğilimler emtia ve sermaye piyasalarını baskılar, faaliyet dışı gelirleri büyük zararlara dönüştürerek bilançoları yıpratır; gelişen ekonomiler merkezli yıkıcı bir küresel krizin sahne almasına neden olur. Bu nedenle dolar faizlerinin yükselişi, mevcut risk yapılanması nedeniyle en önemli sistemik risk tetikçisi durumundadır.
Son altı ay içinde dolar faizleri iki kez yükseldi; üçüncüsünün Haziran ayında gerçekleşmesi bekleniyor! Fakat olumsuz tetiklenmenin önlenmesi için, beklenenin tam aksi yönündeki eğilimler yapay bir şekilde zorlanıyor. Belli ki dolar faizlerini yükseltmemesi için ABD para otoritesine ricacı olmanın artık işe yaramayacağını kabullenmiş ve sadece yalan rüzgarları ile günü kurtarmaya çalışmanın gereğini yapmak zorunda kalmaya başlamışlar! Dolar değer kaybediyor ve böyle olmaya devam edecekmiş gibi gösteriliyor; emtia ve sermaye piyasaları destekleniyor, faaliyet dışı gelirler artmaya devam edecek ve bilançolar yıpranmayacakmış algısı dayatılıyor. Gelişen ekonomiler konusunda endişe etmeye gerek olmadığı havasını yaratmaya yönelik masallar uyduruluyor. Büyüyen korumacılık tehlikesi bile günü kurtarma amacına uygun olarak abartılı bir şekilde kullanılıyor.
Fakat bu yapay çabalar toplam küresel borç hacmini patlayabilecek şekilde şişiriyor ve kaldıraçların daha da yükselmesine sebep oluyor. Toplam risk ise sistemi oluşturan kurumsal yapı ve büyük risk taşıyanlar üzerinde yoğunlaşarak en önemli kırılganlık unsuru haline geliyor. Gelişen ekonomilerdeki yastık altı tasarrufları sisteme çekeyim ve risk almaya ikna edeyim derken, önemli hacme sahip bazı fon türleri fırsattan yararlanarak risklerini azaltıyor. Piyasalarda işlem hacmi istikrarsız bir şekilde gerilerken fiyat oynaklıkları alarm vermeye başlıyor!
Dolar faizlerindeki yükselişi, gelişen ekonomilerdeki açmazları, eğilimlerin sürdürülebilir olmayışını, küresel sorunlardaki ağırlaşmayı ve dengesizliklerdeki büyümeyi görmezden gelmek çözüm olamaz! Yapay zorlamaları abartmak ve gerçekçi olmaya çalışanların yaklaşımlarını eleştirmek ise çaresizlikten başka bir şey değildir! Son aylardaki eğilimlere bakarak, böyle devam edebileceğini hayal etmek çok büyük bir yanılgı olabilir!