Al kardeşim, baş kardeşim ben yoruldum sen oyna!

İlter TURAN
İlter TURAN SİYASET PENCERESİ [email protected]

Yıl 1964. Amerika’da başkanlık yarışması hızla sürüyor. Cumhuriyetçi aday Arizona senatörü, koyu muhafazakar Barry Goldwater istediği desteği bir türlü bulamıyor, seçmenin ilgisini çekebilmek için yöntem arayışında. Bir gün senatörü destekleyen zengin bir çiftçi yeni aldığı Cadillac arabasıyla Kongre binasının önüne geliyor, Goldwater tarafından karşılanıyor. Olay mizansen. Senatör, Amerikan devletinin tarıma verdiği desteği büyük israf olarak eleştiriyor. Seçilirse bu israfı sona erdirecek. Tabii, zengin çiftçi de aynı düşüncede. İyi niyetli davramamakla birlikte, nasıl kanunlar dairesinde hükümeti istismar ettiğini, binlerce dolar haksız destek aldığını, Cadillac arabayı da bu paralarla aldığını anlatıyor. Goldwater, olaya sade bir vatandaş olarak baktığında, çiftçiyi haklı bulduğunu, kendisinin de aynı şeyi yapacağını söylüyor. Ancak, mizansenin sonucu beklenenin tam tersi. Tepkiler, bir senatör ve başkan adayının sade vatandaşlık taslayıp, devleti dolandırmayı onaylar biçimde konuşamayacağı üzerinde yoğunlaşıyor. Anlaşılıyor ki, seçmen özel görüşleri ne olursa olsun, kamu görevlilerinden görevlerinin belirlediği çerçevelere uygun davranmalarını bekliyor.

1964 yılında şahit olduğum bu olayı, üç-dört üniversite rektörünün, anayasa değişikliğini olumlu bulup meslekdaşlarını halkoylamasında evet demeye davet etmeleri karşısında hatırladım. Muhteremler böyle düşünebilir, ya da böyle bir beyanın cumhurbaşkanını hoşnut edeceğini; onun ilgi ve iltifatlarına mazhar olabileceklerini ümit etmiş olabilirler. Ancak maalesef, sade vatandaş değiller. Fikirlerin baskı altında kalmadan özgürce ifade edilmesi tabii olan, yöneticilerin de böyle bir özgürlük ortamını korumakla mükellef oldukları ilim kurumlarının başındalar. Bırakın kendilerinin meslekdaşlarına oylamada alenen yol göstermeye yeltenmelerini, üniversite dışından gelebilecek bu tür baskılara karşı onları korumaları gerekiyor. İyi düşünülmeden gerçekleştirdikleri girişim kendilerine, üniversitelerine, Türk yüksek öğrenim camiasına ve ülkemize itibar getirmemiştir.

Sade vatandaş gibi davranma hastalığı, başladı mı, çabucak yayılıyor. Rektörlerin kusurlu davranışının daha mürekkebi kurumadan, vatandaş karşısında tarafsız ve herkese eşit mesafede durması gereken bir kaç kaymakam da rektörleri taklit etti. Herhalde tecrübeli büyükleri tarafında uyarıldılar ki arkası gelmedi. Zaten, bu davranışları tahrik eden, “ben destekliyorum ya sen …!” şeklinde destek çemberi oluşturma girişimi de durmuş bulunuyor. Herhal de, istenen sonuç hasıl olmamıştır. Partilerimiz anayasa değişikliğine ilişkin mücadelelerini sürdürüyor. Tarafsız olmaları gereken kamu görevi sahiplerinin, bu sürece müdahale etmeleri, çocukların top oyunundaki gibi “Al kardeşim, bal kardeşim, ben yoruldum sen oyna,” diyerek birbirini reklama çağırmalarının gereği yoktur.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
G7 nereye gidiyor? 04 Eylül 2019