AKP’nin seçim bildirgesi biraz da yapamadıklarının itirafı gibi!

Tuğrul BELLİ
Tuğrul BELLİ GÜNDEM [email protected]

Son 15 gündür iki büyük partimizin seçim bildirgeleri medyada oldukça geniş yer tutuyor. CHP’nin ekonomi konusunda bazı iddialı politikalar ortaya koyması, seçim bildirgelerinin ekonomi ile ilgili kısımlarının önceki seçimlere nazaran daha çok tartışılmasına sebep olmuş durumda. Bu, başlı başına sevindirici bir gelişme. Öte yandan, bu durum kamuoyunun partilerin kısır ve hamasi siyasi söylemlerinden daha çok, son 3 yılda darboğaza girmiş olan ekonomi ile ilgili vaatlerini önemsediğini göstermesi açısından da önemli. 

AKP’nin seçim bildirgesinin ekonomi bölümüne baktığımızda yazılanların yarıdan fazlasının ‘12 senede neler yaptıklarının’ bir özeti olduğu görülüyor. Bu bağlamda ortaya koydukları bazı rakamlar tartışmalı (örneğin milli hasıla büyüklüklerinin dolar bazında verilmiş olması gibi). Bundan da öte, eğer ille de bir kıyaslama yapılması gerekiyorsa bunun bir önceki icraat dönemiyle (yani 2011 yılı ile) yapılması gerekirdi diye düşünüyorum. 

AKP’nin seçim bildirgesinde seçmeni heyecanlandıracak fazla bir vaat yer almamakta. Bu durum AKP kanadı tarafından realist ve sorumlu bir yaklaşım, muhalefet tarafından ise vizyonsuzluk ve seçmen tercih ve ihtiyaçlarının dikkate alınmaması olarak yorumlanmakta. Bildirgede bana asıl ilginç gelen kısım ise başta yer alan ekonomi ile ilgili genel vaatler bölümü oldu. Açıkçası, bu bölüm sanki 12 yılda başarılan değil de başarılamayan politikaların bir ifşaatı gibi. “Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da” ifadesiyle başlayan bu bölümdeki bazı maddeleri ele alırsak: 
“Mevzuatın öngörülebilir ve sarih olmasını, geriye yürümemesini sağlayacağız.” – Mevzuatın öngörülebilirliği söz konusu olunca nedense aklıma son 12 yılda sayısız kere değiştirilen ihale yönetmelikleri geliyor! Son dönemde bazı ihalelerin şartlarının sonradan ihaleyi kazanan grup lehine değiştirilmesi de geriye yürümeme konusunda pek iyi bir örnek teşkil etmiyor. 

Yargı sisteminin hızlı ve tutarlı bir şekilde çalışması için gerekli ortamı oluşturacağız. – Yargı sisteminin işleyişinin bugüne kadar hızlı ve tutarlı olduğunu söylemek oldukça zor. Son dönemde bunun aksi örneklerini sık sık görür olduk. Bazı sermaye gruplarına karşı getirilen vergi cezaları ve adli kararlar da oldukça tartışma yarattı. 
Adalet ve emniyetin tesis edildiği bir iş ve yatırım ortamı oluşturacağız. – Emniyetten kasıt işgücü emniyeti ise, bu konuda maalesef bu iktidar döneminde ciddi sorunlar yaşandığı herkesin malumu. 
 “Dışa açık bir ekonomi olarak (...) küresel yatırımları ve nitelikli insan gücünü cezbedeceğiz.” – Küresel yatırımlardan kasıt herhalde “doğrudan sermaye yatırımları” olmalı. Son icraat döneminde, doğrudan yatırımlarda belirgin bir azalma göze çarpmakta. Geçen sene yabancıların gayrimenkul dışındaki yatırımlarının milli gelire oranı yüzde 1’in de altına gerilemiş bulunuyor.  

Bildirgenin ekonomi bölümünün alt kalemleriyle ilgili de bazı yorum ve saptamalar yapılabilir. “Ekonomik büyüme ve istikrara bağlı olarak, dış borç stokunda kısa vadeli borçların ve özel sektörün payı artarken kamunun payında azalma kaydedilmesini sağladık” ifadesi doğru olmasına doğru ama ne kadar başarı hanesine yazılır emin değilim. Sonuçta, özel sektörün dış borçları 2014 sonunda milli gelirin yüzde 50’sini de aşarak, tehlikeli bir seviyeye gelmiş durumda. 

Ödemeler dengesi ve dış ticaret ile ilgili hedefler de, aslında bu konuda problemlerle karşı karşıya olduğumuzun dolaylı bir itirafı. Örneğin, ihracatın 2023 yılında 500 milyar dolara çıkarılması hedefinden bahsediliyor. Bu hedefe ulaşabilmek için ihracatımızın her sene yüzde 14 kadar artması gerekiyor. Halbuki, son 3 senedir ihracat yerinde saymakta. Bunun bilinciyle ihracatı ivmelemeye ve dış ticaret açığını azaltmaya yönelik 29 adet politika sıralanmış. Ancak, bunların önemli bir kısmının altının doldurulması gerekiyor.

Metinde sanayinin milli gelir içindeki payının yükseltilmesi ve halihazırda yüzde 15.6 olan özel sektör yatırım oranının 2018’e kadar yüzde 19.3’e çıkarılması gibi bir hedef yer almakta. “Tasarruflar=yatırımlar” denkliğinden yola çıkar ve cari açığın da artmayacağını varsayarsak, bu aynı zamanda iç tasarrufların artırılması anlamına geliyor. Ancak tasarrufların artırılması konusunda ortaya konulan politikalar çok da sağlam değil. Örneğin, makine-teçhizat yatırımlarının finansmanında BSMV istisnası, kamuoyuna yönelik olarak genel bir tasarruf çağrısı kampanyası, finansal konularda farkındalığın artırılması için eğitim ve tanıtım faaliyetleri ve tüketici mahkemelerinin sayısının artırılması tasarrufların artmasına pek de fazla katkıda bulunmayacaktır.  

Öte yandan bildirgede ortaya konulan vaat ve hedeflere iyi tarafından bakarsak, AKP’nin geç de olsa eksiklik ve hatalarının farkında olduğu ve seçildiği takdirde daha bilinçli politikalar izlemeye kararlı olduğu söylenebilir. Ancak, her şeyden önce, esas olanın vatandaşın ve yatırımcıların erozyona uğramış olan güvenini yeniden tesis etmek olması gerektiğini ve bunun da toplumsal uyum ve birlikteliği öne çıkaran söylem ve icraatlar ile mümkün olduğunu idrak etmek gerekiyor. 
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Dar bir koridor! 10 Ekim 2019
IMF 4. Madde bildirisi 26 Eylül 2019