Aklın yolu!

Şefik ERGÖNÜL
Şefik ERGÖNÜL İHRACAT SOHBETLERİ [email protected]

Son günlerde tatilin de verdiği bir rahatlıkla, Dörtyol'un portakal bahçelerini koklayarak yürürken, ihracatçılarımızın Rusya'da karşılaştıkları güçlükleri düşünüyordum.

Gerek ihracattaki önemli pazarlarından biri olan Rusya'da karşılaştıkları güçlükler, gerekse maliyetlerdeki yükselmeler, narenciye üreticilerinin bahçelerini sökmelerine neden olmaya başlamış. Bu arada İskenderun demir-çelik fabrikalarının yarattığı gelişme ve dönüşüm sonucu ortaya çıkan arazi fiyatlarındaki artışların da bu davranışı körüklemekte olduğunu da belirtmek gerekir.

İlginç bir ikilem vardı ortada.

Bölgenin önde gelen ihracat ürününü olan narenciye üretiminden uzaklaşmak ve özellikle son aylarda öne geçip ihracatta önder olan demir-çelik ürünleri üretimine yer açmak.

Aslında her ikisi de bölgenin ve ülkenin ekonomisine ve ihracatına önemli katkılarda bulunan birer ürün. Narenciye, geleneksel ve bölgeye ün kazandırmış bir ürün. Demir-çelik ürünleri ise, sonradan gelip, ekonomik ivmesiyle bölgeye canlılık katan ürünler.

Hangisinden vazgeçersiniz?

Bence hiç birinden vazgeçmek, doğru bir hareket olmaz.

Doğru olan, akılcı bir planlama yaparak, sektörel paylaşımı bölgenin menfaatine en uygun bir şekilde yönlendirmek.

Benim ihracatı değerlendirmedeki en önemli kıstasım, ülkeye sağladığı katma değerin yüksekliğidir. Burada sözünü ettiğimiz her iki sektör de katma değerde en önde gidenlerden. Bu nedenle de, bölgenin kaynak çeşitliliğini korumak açısından, narenciye üreticilerinin ihracat yeterliliklerini güçlendirerek, ihracat piyasalarında etkinliklerinin artması için desteklemek gerekir. Özellikle dış pazarlarda, bir veya iki pazara bağlı kalmaktansa, alternatif piyasalarda oyuncu olabilmeleri için gereken yeterliliklerin kazandırılması gerekir.

Bu bağlamda Antalya ve Güneydoğu Anadolu ihracatçılarının hareketlerini takdirle izlediğimi de belirtmek isterim. Antalya'da özellikle çimento ihracatçılarının, Rusya pazarında karşılaştıkları güçlükler üzerine, Ortadoğu ve Akdeniz'e kıyısı olan ülkelere yönelerek piyasa çeşitliliği sağlamaları ve ihracat seviyelerini koruyabilmeleri takdire şayandır. Güneydoğu Anadolu ihracatçılarının da, geleneksel Ortadoğu piyasalarının, savaş ve benzeri olumsuz siyasi gelişmelerden etkilenmesi üzerine, alternatif piyasalara yönlenmeleri gerekenin yapılmasıdır. Avrupa Birliği ülkelerinde kalıcı olmak üzere yaptıkları çalışmaların olumlu sonuçlarının görülmesi de, başarılarının takdir edilmesini gerektirir.

Yumurtalarını aynı sepete koymayanlar, her zaman daha güvende oluyorlar.

Bu ihracatçılarımız için olduğu kadar, yerel yönetimlerimiz için de böyle. Elinde sektör çeşitliliği gibi zenginlikleri olanların bunları korumak ve desteklemek için, ekonomik ve siyasi desteklerini esirgememeleri gerekir.

Her ne kadar devletimiz, odalarımız ve birliklerimiz ihracatçılarımıza teknik ve (yarım elma gönül alma şeklinde de olsa) maddi yardımlarda bulunuyorlarsa dahi bunların ihracatçılarımıza ne kadar eriştiği tartışılmalıdır.

Üreticilerimizi yalnız ve radikal tercihlerle baş başa bırakmayalım. Ülke, bölge, sektör menfaatleri sonunda ortak paydaya, insanımızın menfaatine varacağı için, atılacak adımların, ortak akılla belirlenmesi gereklidir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
96 yılda ihracat... 29 Ekim 2019
Tahterevalliye Dikkat 15 Ekim 2019
İhracat ve Facebook 17 Eylül 2019
Promosyon mu o da ne? 10 Eylül 2019
Müşteriye Doğru Erişim 27 Ağustos 2019