"Ak"la "kara"yı seçmek!...
31 Mart 2019 günü yerel yönetim seçimleri yapıldı.
1 Nisan sabahında çok ciddi sürprizler yaşandı. Seçmen adeta “1 Nisan Şakası” yaptı.
Seçimler öncesinin gergin, sıkıntılı ortamının yerini herkeste şaşkınlık, ama kimilerinde de burukluk ya da mutluluk aldı.
17 yılını geride bırakmış ve bu süre içerisinde tüm seçimlerin birincisi olarak ve rekorlarla çıkmış Adalet ve Kalkınma Partisi'nde şaşkınlık ve burukluk; buna karşın yarım asrı aşkın siyasi hayatında hiç tek başına iktidar olamadığı gibi iktidar olmayı da başaramamış Cumhuriyet Halk Partisi'nde de şaşkınlık ve fakat mutluluk vardı.
Çeyrek asırdır AK Parti kadrolarının yönetiminde bulunan megakent İstanbul ile başkent Ankara el değiştirmiş görünüyordu. Görünüyordu diyoruz; zira her iki ilin sonuçları da karakolda değil ama mahkemede bitecek gibi.
Seçimlerin galibi, mağlubu edebiyatına veya laf ebeliğine gerek yok. Sonuçlar ortada. Vatandaş yine çok ince ayar dersini verdi.
Bu ince ayar dersin ne olduğu özellikle önümüzdeki süreçte ve özellikle pratikte çok daha iyi anlaşılacak. Şöyle ki; belediye başkanının bir partiden olması sembolik veya göstermelik önemli ama ittifak partilerinin dengesinde belediye başkan yardımcılıkları ve özellikle belediye meclisi üyelikleri de önemli olacak. Yani örneğin A partisinden seçilen belediye başkanının yardımcısı büyük olasılıkla ittifakın diğer kanadı örneğin B partisinden belirlenecek.
Daha da önemlisi belediye meclisi yapıları dengeleri çok değiştirecek. Zira belediye meclislerinde sadece ittifakın tarafları yer almayacak, diğer ittifak tarafının partileri de yer alacak.
Dolayısıyla belediyelerin çok önemli projelerinde gelecekte muhtemel sıkıntılar ortaya çıkacak.
Bu yönüyle “akla karayı seçmek…” basiretli, inandırıcı, güvenilen ve sevilen belediye başkanlarına düşüyor.
Bir başka “akla karayı seçmek” işi de siyasi partilere kalıyor. Her siyasi parti kendi açısından yorum yapabilir, seçim sonuçlarını irdeleyebilir. Hatta kimileri de kendilerini çok başarılı gösterebilir. Gerçekten de oranlara bakınca AK Parti’nin tartışılmaz başarısı öne çıkarken; önemli mevzileri kazanması ve büyük şehirlerde başarı sağlaması nedeniyle CHP’nin üstünlüğü karşımıza çıkabilir.
Bütün bunların hepsi geçmişin değerlendirmesi olacak. Ancak; geleceğin dizaynı ve belirlenmesinde yine “akla karayı seçmek” siyasi partilerin temel sorunu olacak.
Gelelim bir başka “AK’la Kara’yı seçme” konusuna…
İşte bu başlıkta Adalet ve Kalkınma Partisi akla geliyor. AKP için çok önemli bir sonuç ortaya çıktı. Hiç alışkın olmadığı ve hatta yadırgadığı yargı yollarına düştü. Zira daha önce böyle bir başından geçmişlik veya deneyimi yoktu. Şimdi ise İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirlerde seçim sonuçlarına itiraz için yargı yolunda.
Koca bir seçim kampanyası adeta Genel Başkan üzerine oturtulmuş ve yüklenmişti. Parti merkezi ve özellikle il ve ilçe teşkilatlarının çalışmadığı anlaşılıyordu. Oysa seçimler bu partinin hayat damarları gibiydi. Bunun yerini son seçimde yılgınlık ve Parti Genel Başkanının ifadesiyle metal yorgunluk almıştı. Genel Başkanın Ankara ve İstanbul’da yoğun meydan mitingleri olmasaydı sonuçlar belki daha da vahim çıkacaktı.
İşte bu açılardan bakınca AK Parti’de “AK ile karanın seçilmesi” ya da ayrıştırılması gereği ortaya çıkıyor. Hatta özellikle hükümet ve devlet yönetimindeki yetersizlikler ya da yetkinsizlikler de dikkate alındığında, bu ihtiyaç kendini daha çok hissettiriyor.
Sözün özü; vatandaşın uyarısı doğrultusunda herkesin üzerine düşmesi ve akla karayı seçmesi gerekiyor.