Akkuyu Nükleer Güç Santrali

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ [email protected]

 

Ülkemizde büyük yatırımların hepsinde, yöre insanını  "arkasına alma özeni" gösterme aşamasına gelinmesini bir kazanç olarak değerlendiriyorum.

Son dönemde popüler kavramlardan biri   "vizyon" öteki de  "sürdürebilirlik".
Vizyon kavramını kültürel derinliklerimizde aradığımızda, bizim coğrafyanın yetiştirdiği değer olan Şota Rustaveli'nin, " Düşmemişsen bir sevdanın peşine/ Düşman olur özün, kendi özüne" dizelerini kullanıyorum. Bu iki dizedeki "sevda",   vizyonun iki bileşeni " varlık nedeni olan bir ideali"  ve  "yaratılmak istenen sonucu" çok net anlatıyor. O nedenle, bize yaban düşen "vizyon sahibi olma" kavramı yerine, " sevda peşine düşme" kavramını kullanıyorum.

"Sürdürülebilirlik"  kavramını da  "birikim yeteneğini koruma"  ve  "uzun dönemli geleceği güven altına alma"  bileşenleri ile açıklıyorum. Birikim yeteneğini korumayı, kullandığımız kaynağın  üzerine yenisini ekleme diye açıklıyorum… Uzun dönemli geleceği güven altına almayı da, ürettiğimiz "ekonomik fazlanın"  devamlılığını sağlama diye tanımlıyorum. Gelecek nesillerin hakkını koruyarak, yeraltı ve yerüstü zenginliklere sahip çıkarak, geleceği güven altına alma sorumluluğunun altını çiziyorum.

Mersin'den bir çağrı  aldım: "2023 perspektifinde Mersin'in enerji  ihtiyacı  ve sürdürülebilir büyüme"  gibi  iddialı  başlığı olan  paneli yönetmem isteniyordu… Bu tartışmalı ve zor konuyu yakından izleyerek, ayrıntı bilgisine sahip olabilmek için çağrıya olumlu yanıt verdim.

Derya Eğrican Güleç'in ayrıntılı haberi 11 Aralık 2012  günü  Dünya Gazetesi'nde  yer aldı… Tartışmanın ayrıntısının ana başlıklarını öğrenmek isteyenler o habere ulaşmalı.
Bu yazıda, panelin kapanış konuşmasını yaparken nelere işaret ettiğimi paylaşacağım.
Öncelikle Akkuyu NGS Elektrik Üretim A.Ş'nin tutumunu onayladığımı belirttim.

Ülkemizde değişik eğilimlerin ilgi alanında olan konuyu, kent ölçeğinde "açık ortama" taşımaları; kent merkezinde  "kamuoyu bilgilendirme merkezi" kurarak, kafasında sorusu olan insanların ulaşmalarını sağlamaları önemli bir adım… Ülkemizde büyük yatırımların hepsinde, yöre insanını  "arkasına alma özeni" gösterme aşamasına gelinmesini bir kazanç olarak değerlendiriyorum.

Aykırı düşüncenin zenginlik olduğunu içselleştirmeyen toplumların demokrasiyi sindiremediğini, kaynaklarını verimli kullanamadığını, korku  egemenliğinin arttığını ve ülkemizin böylesi gelişmelere fırsat vermemesi gerektiğini belirttim… Halkın katılımına açık böylesi toplantıların, bilgisizliğin yarattığı korkuyu aşmanın çok  temel araçlarından biri olduğunun altını özenle çizdim.

Türkiye'nin enerji ihtiyacının yüzde 6'lık büyümeye göre hesaplandığını, yüzde 7'lik büyüme gerçekleştiremezsek  "orta gelir tuzağına" yakalanacağımızı belirttim… Bu nedenle, tasarruf oranını yüzde 12'lerden yüzde 25'lerin üstüne çıkarmak gerekiyor. Enerji üretiminde uygun kaynaklar kullanılmasının yaratacağı tasarruf kadar kullanım ve dağıtımda tasarrufun gerekliliğini anımsattım.

"Öngörme ve önlem alma disiplininin"  insanı diğer canlılardan ayıran üstünlüğü olduğunu belirttim. Toplantıda nükleer güç santrallerinde öngörülen ve önlem alınması gereken hususların tartışmaya açılmasının, ayrıntı bilgisi verilmesinin  "zihni berraklık ve güven yaratma" açısından önemine değindim...

Türkiye'nin  21'inci yüzyılda Anadolu'daki 1000 yıllık tarihinde  hiç karşılaşmadığı fırsatları yakaladığını bir kez daha yineledim… "Türkler fırsat kaçırma fırsatını asla kaçırmaz" diyenleri yanıltmamız gerektiğini belirterek, birbirimizi onaylamasak bile,  karşılıklı ne söylediğimizi anlamaya çalışmamız gerektiğini, böylesi bir tutumun kalkınmanın çok temel girdisi olduğundan söz ettim.

Akkuyu güç merkezinin doğaya, suya, tarım ürünlerine, turizm hareketine yaşam biçimi, yaşam tarzları ve yaşam kalitesine olası etkilerini 22 ayrı soru yönelterek sorumlulardan öğrenmek isteyen "sorumlu yurttaş"  örneklerini görmenin sevindirici yanına işaret ettim…

Zihinlerimiz gittikçe olay ve olguların derinliğini sorguluyor… Sevindirici bir gelişmeye tanıklık etmek, bilmediğimiz bir dizi ayrıntıyı öğrenmek insanı mutlu etmez mi?  Eder, eder… Mersin'de öğrendiklerim beni mutlu etti…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar