AKKA'nın askıya alınmasının düşündürdükleri
Geçtiğimiz hafta Rusya SSCB zamanında imzalanan Avrupa Konvansiyonel Kuvvetler Anlaşması’na (AKKA) artık bağlı kalmayacağını duyurdu. AKKA Nato’nun Avrupalı üyelerinin topraklarındaki ve SSCB’nin Uralların Batısında kalan bölgelerindeki konvansiyonel güçlerine sınırlamalar getiriyordu. Karşılıklı güven artırma amaçlı anlaşmaya Rusya bir ölçüde sadık kaldı ama Rus iç güvenlik endişesinin güçlü olduğu bölgelerdeki taahhütlerine uymadı. Bu bölgeler Kafk aslar gibi Batı Avrupa’dan uzak fakat Türkiye’ye daha yakın bölgelerdi. NATO ihlalleri görmezlikten geldi; iç güvenlikle ilgili olduğunu düşünerek mesele yapmadı. Varşova Paktı’nın dağılması ve SSCB’nin sona ermesi ile Doğu Avrupa ülkeleri NATO’ya ve AB’ne katıldılar. Rusya ise önemli güç ve mevki kaybına uğradı. Artık önemli meselelerde Rusya’ya danışılmıyor, önemli adımlar atılırken, acaba Rusya ne der sorusu sorulmuyordu. George Bush yönetiminin Irak’ı işgali sırasında Rus tepkileri üzerinde durduğunu hiç sanmıyorum. Buna karşılık, zaten iktisadi güçlüklerle boğuşan ve vardıkları refah düzeyinin güvenlik gerekçeleriyle azalmasını istemeyen Avrupa ülkeleri, geçmişteki Sovyet tehlikesinin tamamen ortadan kalktığı gerekçesiyle güvenlik konularını birincil ilgi alanları olmaktan çıkardılar. Rusya toparlandıkça eski güçlü konumunu yeniden inşa etmeye yöneldi. Putin ülkesini yeniden süper güç konumuna yükseltme çabalarına girişti. Gürcistan’a saldırarak, bu ülkenin bir bölümünü Abhazya’ya, Güney Osetya’yı ise Kuzey’e kattı. NATO sessiz kaldı, Gürcülerin bu halklara kötü muamele yaptıkları gerekçesiyle anlayışlı davrandı. Sonra, Suriye’de Esat rejimini himayesine aldı. Son olarak Kırım’ı ele geçirdi. Putin Rusya’nın askeri gücünü de modernleştirmeye girişti. Petrol fiyatlarının yüksek olduğu dönemde uzun vadeli büyük harcamalar gerektiren programlar yapıldı. Kısa süre önce de Rusya, limanlarını kullanmak üzere Kıbrıs Rum yönetimi ile mahiyeti bulanık bir anlaşmaya imza attı. Rus hükümetinin AKKA’yı askıya alması bu gelişmeler ışığında önem kazanıyor. Bundan böyle NATO-Rusya ilişkileri daha rekabetçi bir ortama sürüklenecek.
Gelişmeler bizi de etkileyecek. Türkiye Rusya ile hiçbir meselesi yokmuş gibi hareket ediyor hatta Atlantik-Rus ilişkilerinin bozulmasının yeni fırsatlar sunduğunu düşünüyor. Eski başbakanımız Putin’e “Bizi Şanghay İşbirliği Örgütü’ne alın da, Batı’dan kurtulalım,” diye hoş olduğundan emin olamadığım şekilde latife dahi etmiştir. Rusya ile ilişkilerimiz, bu ülke güçlendikçe daha rekabetçi olacaktır. AKKA bunu tekrar hatırlatıyor. Bu ortamda, Batı ittifakıyla bağlarımızı zayıfl atmak bize duygusal tatminler verse de, güvenlik açısından rasyonel gözükmemektedir.