Akıllı evlerden akıllı şehirlere

Güven BORÇA
Güven BORÇA NASIL YAPMALI [email protected]

Türkiye teknolojinin neresinde? Sürekli sorulan, tartışılan bir konu bu. Seçim meydanlarında bile konuşuluyor, otomobil mi yapalım yazılımını mı diye. Bazı kanaat önderlerimiz diyor ki artık, tarımla, ticaretle uğraşmanın anlamı yok, tek gelişme fırsatı teknoloji.

Beni takip edenler bilir, teknolojiyi reddetmem ama “tek yol teknoloji” fikrini de aşırı kolaycılık olarak görürüm. Dünyanın teknoloji bloglarını takip edip sonra da bunlar sosyal medyada paylaşarak “bakın eller Mars’a, biz Kars’a” diyen yazarların popülaritesinin farkında olmama rağmen doğru bildiklerimi savunmaya devam edeceğim. Elbette bu topraklardan bir Google çıkarma fırsatımız varsa bütün enerjimizi ona harcayalım ama oraları bize bırakırlar mı bilemiyorum? Zaten teknoloji yatırımlarının eko sistemi öyle kurulmuş ki start-uplardan çıkan her iyi fikir en kısa sürede küresel sermaye tarafından devir alınıyor. Bizim kaşifler projeyi satıp çıkıyor, sistem bildiği gibi yürüyor.

Ayrıca şunu sormak isterim? Madem tek büyüme alanı teknoloji, neden küresel güçlerin en önemsedikleri oyun alanlarından biri tarım? Dünyanın en masum işi olan tohum neden genetiği bozulmuş en kirli alan haline geldi? Endüstri 4.0 bizi nereye götürecek mesela? Bugünkü dünya düzeninde gelişmiş ülkelerin standart ürün (commodity) tedarikçisiyiz. Almanlardan makineler alıp fabrikalar kuruyoruz ve oralarda ucuza tekstil, yedek parça vb. ürünler üretip Batı'ya satıyoruz. Bu konuda Asya ülkeleriyle bir rekabet içindeyiz ve büyük ağabeyler diyor ki daha iyi rekabet etmek için verimliliği artırın. Yani bize aynı ürünü daha ucuza satın ki daha fazla dolar basmak zorunda kalmayalım, kağıt israfı neticesinde.

O zaman hep birlikte yapay zeka ve endüstri 4.0 peşine düşelim. ABD’den yeni yazılımlar, Avrupa’dan yeni makineler alalım ve bu arkadaşlara daha ucuza tişört üretelim. Peki yurdumdaki işsizlik ne olacak? Dolayısıyla işe bütüncül bakmak ve ülke gerçeklerine uygun, katma değer yaratacak işler yapmak gerekir. Dünyaya yeni adetler getirme ve bazı pis oyunları bozma hayalini de bir kenarda tutarak tabi.

Teknoloji konusunda gördüğüm fırsatların başında, akıllı evlerden akıllı şehirlere giden yolda yapabileceklerimiz geliyor. Çünkü ülkemiz yıllardır gayrimenkul yatırımları ve müteahhitlik hizmetleri ile büyüyor. Bu konuda ciddi bir altyapı ve yetişmiş insan gücümüz var. Daha da önemlisi gayrimenkulde aşırı arz oluştuğu için önümüzdeki yıllarda çok ciddi kaynak boşa çıkacak. Kapasite fazlasının bir kısmı mantolama gibi ek işlere, bir kısmı yurt dışı projelere kaysa da onlar yetmeyecek ve başka arayışlar olacak. İşte bu süreçte akıllı ev ve akıllı şehir alanlarına verilecek desteklerin karşılığını almak görece kolay çünkü bu alanda hem deneyimimiz, hem de çevre ülkelerde iyi bir dağıtım şebekemiz var.

Yurdumuzun evlerinde eskiden sadece zil vardı. Sonra sesli ve görüntülü diyafonlar takılmaya başlandı. Bugün evlerin yarıdan fazlasında bu sistemler var ve yerli imalat. Akıllı ev ise daha çok yeni binalarda kullanılıyor. Henüz anlamlı bir yaygınlığa ulaşmış değil, yaygınlığı yüzde bir civarında. Daha da önemlisi, yaşam pratiğimizde bir yere oturmadı, istisnai/fantezi bir uygulama. Ancak gençler büyüyünce onlar evlerini cep telefonlarından yönetmeye daha istekli olacaklar. Daha da önemlisi enerji verimliliği için akıllı evlere ihtiyacımız var ve talebi mutlaka artacak.

Peki bu alanda da küresel devler gelip piyasaya hakim olamazlar mı? Zor, çünkü bu iş cep telefonu veya bilgisayar gibi değil, şebeke ve ustalık gerektirir. Türk insanı gidip yapı marketten (do it yourself) sistem alıp evine takmaz. Ustaya, mahallesindeki elektrikçiye teslim eder. Tam burada da bizim üreticiler girer devreye. Şu an yaşanan da odur.

Yapılması gereken, bu alanı stratejik bir sektör olarak tanımlayıp destekleri artırmaktır. Türkiye’nin seramik, PVC, cam vb. yapı ürünlerindeki şirketleri çevre coğrafyalarda oldukça etkililer. Dağıtım şebekeleri var ve iyi işler yapıyorlar. İşte bu altyapı teknoloji alanında desteklenirse katma değerli bir iş alanı yaratılmış olur. Romanya’dan Kazakistan’a, İran’dan Rusya’ya milyonlarca evi bizim şirketlerimiz akıllandırabilir.

Buradan başlayan süreç doğru yönetilirse iş akıllı sitelerden akıllı şehirlere genişler. O zaman da tadından yenmez. Akıllı ev yazılımında söz sahibi olabilir miyiz ondan emin değilim ama donanımda ve sistem uygulamada belli piyasaları ele geçirebiliriz rahatlıkla.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ballı Fındık 10 Aralık 2018
İstanbul Havalimanı 19 Kasım 2018
Çerez işler 05 Kasım 2018
Futbol dünyası 22 Ekim 2018
Fizibilite (2) 24 Eylül 2018
Turizmde yeni fikirler 10 Eylül 2018
Fizibilite 03 Eylül 2018