Akıl içeren yaklaşımlar gerçeklere direnmez!
Gerçekler ile görünümün hızla birbirinden uzaklaştığı, günü kurtarmak adına sorunların çok daha seri bir şekilde ağırlaşmasına yeşil ışık yakıldığı olağandışı bir süreçten geçiyoruz. Daha fazla kesimi baskı altına almayı ve yapay eğilimler ile göz boyamayı hedefleyen mevcut yaklaşımlar aracılığıyla, kaynakların laneti ile tanışmaya koşan bir anlayışın egemen olduğunu gözlemliyoruz.
Para otoritesi tarafından açıklanan enflasyon raporu ise, bu yapaylıkları ve gerçekleri görmezden gelmek zorunda bırakıldığı için kimseyi gıdıklayamıyor. Korku duvarlarını tahkim etmenin, orta vade açısından ekonomik tahribatı genişleterek hızlandırabileceği hesaba katılamıyor!
İçinde bulunduğumuz koşullarda çık ciddi açmazlarımız var! 2019 ve sonrasında net dış borç ödeyicisi olmak zorunda kalma olasılığımız güçlenmeye devam ediyor; bu koşullarda hem döviz kurlarının ve hem de faizlerin gerilemesi kalıcı bir durum olamaz. Başka bir ifade ile hem ekonominin toparlanması ve işsizlik artışının durdurulması, hem de enflasyonun kalıcı olabilecek şekilde geriletilmesi mümkün değildir. Aksi yöndeki zorlamaların piyasa dinamikleri ve ekonomi bilimi ile ilgisi yoktur; çözüm üretilememesinin kabulü ve çaresizliğe teslimiyet anlamındadır.
Ocak ayında finansal piyasalardaki yapay ve iyimser eğilimlere rağmen Ekonomik Güven Endeksinin yüzde 4,2 oranında gerilemesi, hemen yukarıda özetlemeye çalıştığımız açmazın bir çeşit görünümü niteliğindedir. Yerel seçimler sonrasına ilişkin belirsizliğin çok yüksek olacağı ve eğilimlerin kontrol dışına çıkabileceği anlamındadır.
Enflasyon raporunda, bu yıl için gıda enflasyonunun yüzde 13 olacağı ve güncellenerek aşağı çekilen yüzde 14,6’lık yılsonu enflasyon tahmininin altında kalacağı varsayılıyor! Arka planda yaşananlar ise, bu tahmini itibarsızlaştıran örnekler ile dolu! Marketlere ilişkin tartışma, buzdağının tepesi gibi olumlu düşünmeyi olanaksızlaştırıyor!
Son bir yıl içinde sebze fiyatlarındaki yüzde 80 ve meyvelerdeki yüzde 25’i aşan fiyat hareketleri, aksi yöndeki tüm zorlamalara rağmen önlenememiş. Şimdi marketler üzerinde baskı oluşturmaya çalışılıyor ve söz konusu kesim turfanda ürünleri raflarına koymama kararı almak zorunda kalıyor. Benzer baskı diğer aracılar üzerinde yenilense onların da bu baskıdan kurtulmak için seçeceği yöntem farklı olmayabilir ve üreticiler nihai günah keçisi haline gelebilir! Bu yaklaşımın doğuracağı bir tek sonuç vardır, üretim olmaz ise enflasyon baskısı azalır!
Açık ve net olan bir gerçek var; piyasa fiyatı bir şekilde maliyetlerin altında kalan ürünlerin, üretimine devam edilemez. Arz daralmasının fiyatlar üzerinde yaratacağı baskıyı, ithalat yolu ile aşılmaya çalışmak ta sürdürülebilir bir yaklaşım olamaz. Sonrası ise çok karışık! Bu yola girmek zorunda kalmak, yıllar boyunca ağırlaşmasına izin verilen sorunların altında ezilmektir ve çaresizliğin itirafı niteliğindedir! Çok yakında kaynakların laneti ile tanışmak zorunda kalınacağı anlamındadır!
Kaynakların laneti deyince, akla doğal kaynak zengini Venezüella gibi ülkeler geliyor. Bu gibi ülkelerde üretim altyapısı gelişemiyor, doğal kaynak satıp diğer tüm ihtiyaçlarını ithal etmek durumunda kalıyorlar. Doğal kaynak ihracatı azaldığı veya ödemelere blokaj geldiğinde kendi kendini besleyen yıkıcı bir kaosun gelişmesi kaçınılmaz oluyor! Enflasyonu kontrol altına almak adına üretimdeki ağırlaşmış sorunları önemsemeyen ve net dış borç ödeyicisi durumuna düşen ekonomileri de benzer bir akıbet bekliyor olabilir!
Son dört ay genelinde Ekonomi Yönetiminin benimsediği yaklaşımlar, piyasa iradesinin askıya alındığını ve adı konmamış bir tür merkezi planlamanın devreye sokulduğunu düşündürüyor! Finansal piyasa eğilimlerinin nasıl olacağı buyuruluyor ve mali kesim korku salınarak bunu gerçekleştirmeye memur ediliyor! Aracılar ve üreticiler nezdindeki baskılar da bu kanaati güçlendiriyor! Yaklaşım tepkisel olduğu için, sorunların ağırlaşması ve dengesizliklerin büyümesi önlenemiyor; böyle olduğu için yapay görünüm, geniş kesimler nezdinde itibar bulamıyor.
Destekliyormuş gibi görünen kesimler, faaliyetlerini küçülterek bu baskıdan uzaklaşmanın radikal yollarını zorlamak durumunda kalıyor! Hiç istenmeyen eğilimler ve gelişmelerin yaşanması olasılığı, sinsice artmaya devam ediyor!