Akil adamların aklı buna da yeter mi?

Orhan AKIŞIK
Orhan AKIŞIK KÜRESEL PERSPEKTİF [email protected]

Ben düşünüp taşındım, bir de akil adamlara sormaya karar verdim. AKP İstanbul İl Başkanı Aziz Babuşcu, İstanbul Suriçi Grubu Derneği'nin düzenlediği toplantıda yaptığı konuşmada, "Dün bizimle beraber şu ya da bu şekilde yürüyenler, yarın bizim karşımızdaki güçlerle paydaş olacaklar. Bu geçtiğimiz 10 yıl içinde, bir tasfiye süreci ve bir tanımlama özgürlük, hukuk, adalet söylemi etrafında yaptıklarımıza paydaşlar vardı. Onlar da şu ya da bu şekilde her ne kadar bizi hazmedemeseler de diyelim ki liberal kesimler, şu ya da bu şekilde bu süreçte bir şekilde paydaş oldular. Ancak, gelecek inşa dönemidir. İnşa edilecek Türkiye ve gelecek onların kabulleneceği bir gelecek ve bir dönem olmayacak" demiş.

***

Aziz Babuşcu'nun sözlerinden kendilerinin de liberal çevreden hoşlanmadıkları anlaşılıyor. AKP'nin doğal tabanını temsil etmeyen bu grupla yollarının bir gün ayrılacağı zaten belliydi. Aslında, birbirlerinden hazzetmeyen bu iki grup kerhen bir araya gelmişti. Liberaller daha fazla özgürlük, daha fazla demokrasi beklentisi içinde AKP'yi desteklerken; AKP de İstanbul İl Başkanı'nın ifadesiyle bu tasfiye sürecini bir an önce tamamlayabilmek için ihtiyacı olduğu iktidarı liberallerin desteğiyle elde etti. Ancak, AKP'nin Cumhuriyet tarihinde hiç bir siyasi partinin ulaşamadığı oy oranına ulaşmasında, Babuşcu'nun yollarının ayrılacağını söylediği bu kesimlerin katkısı büyüktür. AKP bu çevreleri yok saymış olsaydı, yüzde 50'yi zor görürdü.

***

Toplumu bizden olanlar ve olmayanlar şeklinde ayırmanın şimdiye kadar AKP yönetimi tarafından bu kadar açık ve net ifade edildiğini hatırlamıyorum. Bu konuşmanın otoriter bir parti kültürüne sahip AKP'de, Genel Merkezin bilgisi dışında yapılmış olması mümkün değil. AKP, bir yandan etnik temele dayalı farklılıkların aşılması gerektiğini söylerken, öte yandan toplumun kendilerinden olanlar-olmayanlar; liberaller-muhafazakarlar şeklinde ayrılmasına kayıtsız kalıyor. Başbakan Erdoğan 76 milyonun kendini serbestçe ifade edebileceği, kimsenin kimseye zulmetmeyeceği bir Türkiye özlemiyle yürüdüklerini ne kadar söylerse söylesin, verilen demeçler ve yapılan icraatlar farklı düşüncede olanları rahatlatmaya yetmiyor. AKP'nin artık niyetini saklamak gibi bir ihtiyacı yok. Bakanlar, valiler ve belediye başkanları eliyle hak ve özgürlüklere sınırlama getiriliyor. Bunun gençliği korumakla falan ilgisi yok. Hükümet içki ve sigara konusundaki görüşünde samimi ise ABD ve Avrupa'daki uygulamalara baksın. Bu ülkelerde yaşı tutmayanlara alkollü içki ve sigara satışı yapılmaz. Şüphelendiği durumda satıcı kimlik ister. Fakat amaç bu değil; amaç, yaşamı kendi inançları doğrultusunda dizayn ederek kendileri gibi düşünmeyenlerin özgürlüklerini kısıtlamaktır. Ben bu konuda, Cumhurbaşkanı Gül'ün farklı düşündüğüne inanıyorum. Eminim, AKP içinde de bu uygulamaları tasvip etmeyen bir çok kişi vardır. Tasfiye edilmeye çalışılan aslında Cumhuriyetin kültürel değerleridir.

Başbakan'ın aslına rücu etmekten kastettiği bu olsa gerek. Erdoğan hayalindeki Türkiye'nin 1920'de TBMM'i açılırken tasavvur edilen Türkiye olduğunu söyleyerek, bir anlamda Cumhuriyet devrimlerine, yani modern ve batılı bir ülke yaratma yolunda yapılanlara pek sıcak bakmadığının mesajını veriyor. Halbuki, 2001'de AKP tarafından yayınlanan "Kalkınma ve Demokratikleşme Programı"nda Atatürk Devrim ve İlkelerinin Türkiye'yi çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkaracak ve sosyal barışı tesis edecek en önemli araçlardan biri olduğu görüşüne yer verilmiş; laikliğin demokrasinin ön koşulu, din ve vicdan özgürlüğünün teminatı olduğu belirtilmişti. Şimdi olanlar, bu söylenenlerin tam tersi. Ülke otoriter bir yönetime doğru kayarken, Türk kimliği İslami kimlik ile ikame edilerek yok edilmeye çalışılıyor. Bütün bunlar son bir kaç ayda olan gelişmeler mi ? Tabii ki hayır. Başbakan Erdoğan, 2005 yılının Aralık ayında Yeni Zelanda'yı ziyaretinde "Türkiye-AB İlişkileri ve Yeni Zelanda'nin Yeri" başlıklı Konferans'ta yaptığı konuşmada Türkiye'deki etnik grupların İslam dini vasıtasıyla bir araya geldiğini söylemiş; Türk ve Kürtler arasındaki birleştirici bağın din olduğunu belirtmişti. Bu düşünce içinde ülkede yaşayan çeşitli din ve inançlara mensup vatandaşların ise nereye oturtulacağı belli değil. Türkiye'nin ayrışmaya değil, demokratik ve laik ilkeler çerçevesinde bütünleşmeye ihtiyacı var. Ülkemizin 21. yüzyılın önde gelen ekonomik ve siyasi güçlerinden biri olmasını gerçekten istiyorsak, aramızdaki sürtüşmeleri ve anlaşmazlıkları bir yana bırakıp kardeşçe yaşamanın yolunu bulmalıyız.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Vekalet savaşları 08 Ekim 2016
Clinton farkı 01 Ekim 2016
Sorun küreselleşmede mi? 27 Ağustos 2016