Akhisar zeytinciliğinde depoculuk sorunu

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ [email protected]

Yeni bir "fındık çıkmazı" yaratmak istemiyorsak, farklı özelliklere sahip olan zeytincilik sorunlarını bir "ulusal strateji" bağlamında ele almalıyız. Bu sütunda 25 Haziran günü ele aldığımız "yapısal özellikleri", 2 Haziran'da KOBİ'den ekinde irdelediğimiz "su, uygun çeşit ve dikim altyapısı"na paralel bu yazıda da "depolama" sorununu tartışmaya açmak istiyoruz.

Depoculuk ikinci adım

Zeytin, ekim ve kasım aylarında hasat ediliyor. Daha sonra yıl boyunca işleniyor ve satılıyor. Bir ürünü satın aldıktan sonra, satıp bedelini tahsil etmeniz 10 ile 15 ay zaman gerektiriyor. Bu demektir ki, sektörün hassas yapılarından biri "stoklama" konusu.

Ürünü stokta tutma zamanı, öncelikle "sermaye maliyeti" bağlamında önemli. Bu yapısal özeliği dikkate alınarak sektör için özel bir "finansman modeli" oluşturulmalı ki, düzenli gelişme yaratılabilsin. Üreticinin, depocunun, sanayicinin, pazarlamacının ve tüketimin kritik aşamalarından biri olan perakendeci çıkarlarını dengeleyen bir model oluşturmadan, zeytincilikte yaratmak istediğimiz sonuca ulaşamayız.

Bir üretim alanında tutarlı politikalara dayalı uygulamalar, dünya genelindeki eğilimleri, o eğilimlerin yarattığı fırsat ve tehlikeleri doğru okumayı gerektirir. Örneğin, dünyanın en büyük üreticisi ve ihracatçısı İspanya'nın politikalarını yakından izlemeden ülkemizdeki zeytinciliğe yön verme iddiası boşlukta kalır. Rakip stratejileri, iş çevresi analizinin temelini oluşturur. İspanya'da "üretici birlikleri" ölçeklerini, teknolojileri ve yönetim tarzlarını ilgi menzilimizin dışında tutarsak bir yere gidebilir miyiz? Rakip ülkede 10 bin, 20 bin, 30 bin tonluk üretici birlikleri yaygınsa, ülkemizdeki cüce işletmelerle rekabet etme şansımız olur mu? Hiç kuşkunuz olmasın ki, olmaz!

Zeytin üretiminde "uzun soluklu gelişme" yaratmak istiyorsak, çiftçinin, sanayicinin ve tüketicinin beklentisi olan "fiyat istikrarı"nı mutlaka yaratmak zorundayız. Böylesi bir fiyat istikrarı da, sulamadan dikim aralıklarına, hasat tekniklerinden depolama sistemlerine, işleme tesislerinin kapasite ve teknik olanaklarından, pazarlama ve satış örgütlerinin niteliğine kadar bir dizi etkene bağlı. Depoculuk, stoklama kalitesi, işleme güvenirliliği kadar, kayıtlı sisteme geçiş, fiyat istikrarının da temel araçları arasında yer alıyor. Uygun olmayan stoklama alanları, teknik donanım eksikliği, hepsinden önemlisi de bilgi eksikliğinden beslenen alışkanlıklarla, zeytincilikte olmamız gereken yere ulaşamayız.

Ne yapmalı?

Akhisar Havzası'nda sivil toplum örgütleri ve yerel kanaat önderleri, lisansız ya da lisanslı uygun ölçek ve teknolojik donanıma sahip olan depo altyapısı oluşturmanın, sulamadan sonraki ikinci adımı oluşturduğunu söylüyor.

İhtiyaç çok açık da, bizler ne yapmalıyız?

Amerika'yı yeniden keşfedecek değiliz. Hemen bir yerel liderler takımı kurmalıyız. Belediye Başkanı Salih Hızlı ve yardımcısı Ömer İşçi, bu konulara çok yatkın iki yerel yönetici. Onların katıldıkları, diğer STK'ların desteği ile önce "depoculukta ölçek, yer seçimi, teknik donanım" konusunda başlıca ilkelerin dökümünü yapmalıyız. Nesnel ölçüler nelerdir; onları ortaya koymalıyız. İkinci adımda, uygun yerler saptayarak; mülkiyet sorunlarını çözmeliyiz. Üçüncü adımda depo yapım maliyetlerini, teknik donanımları içeren kaynak ihtiyacını ortaya koymalıyız. Dördüncü adımda, akılcı "geçiş süreci" belirlemeli; "depo yönetimi" konusunda insan kaynağına yatırım yapmanın maliyetlerini hesaplamalıyız.

Sözün özü, Akhisar Havzası'nda sulama, fidan çeşidi, dikimi ve teknoloji uyumu, depo sorunu birlikte ele alındığında, ihtiyaç ile kaynak arasında denge kurulabilir.

Yarın, KOBİ'den ekinde "sürdürülebilir ihracat" nasıl sağlanmalı? Kontrata dayalı iş yapmanın gereklerini ele alacağız.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar