Akdeniz 'yokuş aşağı yuvarlanıyor'

DİDEM ERYAR ÜNLÜ
DİDEM ERYAR ÜNLÜ YAKIN PLAN [email protected]

“Onlarca yıl boyunca, genellikle kontrol dışı ve haddini aşan pek çok ekonomik faaliyete maruz kalmasının ardından, bugün Akdeniz’in sağlığı ‘sarp bir kayalıktan yokuş aşağı yuvarlanıyor’. Ekosistemler ve sağladıkları hizmetler hızla bozularak, ekonomiyi ve denize bağımlı insanların yaşam biçimlerini tehlikeye atıyor." 

WWF’nin “Akdeniz’de Ekonominin Canlandırılması” Raporu bu cümlelerle başlıyor.

Akdeniz dünyanın en büyük iç denizi. Avrupa, Afrika ve Asya kıtalarının buluştuğu yerde, yüzyıllar boyunca ulaşım, ticaret ve turizmin merkezi konumunda oldu.

Rapor, Akdeniz’in doğrudan sağlıklı deniz varlıklarına dayalı ekonomik değerini ortaya koymak için iki kilit kavramı temel alıyor. Bunlardan birincisi, bir ülkenin yıllık gayri safi yurt içi hasılası (GSYİH) ile karşılaştırılabilecek ‘gayri safi denizel hasıla’ (GSDH); ikincisi ise, denizin toplam “varlık” temelini yansıtan ‘ortak varlık fonu’.

Rapora göre, Akdeniz’de denizle ilgili faaliyetlerin sağladığı yıllık ekonomik değer 450 milyar dolara ulaşıyor. Bölgesel GSYİH’lerle karşılaştırıldığında Akdeniz; Fransa, İtalya, İspanya ve Türkiye’den sonra bölgenin beşinci en büyük ekonomisine sahip. Bu değer aynı zamanda, dünya denizlerinin yalnızca yüzde 1’ine sahip bir alanda, dünyanın yıllık GSDH’sinin yaklaşık yüzde 20’sini temsil ediyor.

Akdeniz’in ekonomik varlıklarının değeri ise ihtiyatlı bir yaklaşımla bile 5,6 trilyon dolar gibi sarsıcı bir rakama işaret ediyor.

Fakat bu rakamlar, Akdeniz’in ekonomik açıdan öneminin sadece bir kısmını yansıtıyorlar. Çünkü, biyoçeşitliliğin başlı başına ihtiva ettiği değer ile sağlıklı bir denizden sağladığı çok sayıda manevi değerin ekonomik açıdan yeterli bir biçimde yansıtılması mümkün değil. Rapor, “Akdeniz’in ortak varlık fonu sürdürelebilir olmayan kalkınma yoluyla çökertilmeden önce, yerel, ulusal ve bölgesel düzeylerde acil olarak harekete geçilmesine ve güçlü bir liderliğe ihtiyaç olduğunu ortaya koyuyor.”

Turizm kıyısal çevreyi bozuyor

Raporda iki kilit sektör olan turizm ve balıkçılık detaylı bir biçimde inceleniyor. Denizle ilgili sektörler içinde, bölge ekonomisine en fazla katkıyı sağlayan turizm, Akdeniz ülkelerinin kümülatif gayri safi yurt içi hasılalarının (GSYİH) yüzde 11’ini oluşturuyor. Ancak, mevcut kitlesel turizm modeli genellikle kıyıların saldırgan bir biçimde imara açılması, aşırı su ve enerji kullanımı ile başka şeylerle birlikte katı atık ve atık suların sürdürülebilir olmayan şekillerde yönetimini de beraberinde getiren bugüne kadar gerek denizel, gerekse kıyısal çevrenin bozulmasına sebep oldu.

Balıkçılık kriz yaşıyor

Bölge ekonomisine katkı sağlayan kilit sektörlerden bir diğeri olan balıkçılık da son yıllarda gittikçe derinleşen bir kriz yaşıyor. Kolektif değerinin bugün hala 3 milyar dolar olduğu tahmin edilen balıkçılık, 180 binden fazla insana doğrudan istihdam sağlıyor. Öte yandan, aşırı avcılık ve diğer insan etkileri balıkçılık endüstrisini önemli ölçüde etkilemiş durumda. Akdeniz’de erişilebilen balık rezervlerinin yüzde 80’i aşırı avlanmaya maruz kalıyor.

WWF Akdeniz Girişimi Direktörü Giuseppe Di Carlo, bir çok balık popülasyonunun yanı sıra, kıyı bölgesi ve okyanus ekosisteminin tüm dünya ve Akdeniz gibi önemli bölgelerde giderek daha fazlı baskı altına girdiğini gözlemlediklerini söylüyor. Di Carlo, “Aynı zamanda denizler konusunda daha önce şahit olmadığımız ölçüde bir odaklanma gözlemliyoruz. Liderler bu odaklanmayı BM Sürdürülebilir Gelişme Hedefleri ve 2015 küresel iklim anlaşmasına erişmek için bir fırsat olarak kullanabilirler. Kaybedecek vakit yok” diyor.

WWF-Türkiye Doğa Koruma Yönetmeni Ayşe Oruç ise Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hazırlanan Türkiye Turizm Stratejisi 2023’te deniz turizminin geliştirilmesinin hedeflendiğine dikkat çekiyor. Oruç, “Tüm bu çalışmaların Akdeniz kıyılarımızın denizel doğal değerlerinin zarar görmeden hayata geçirilmesi için ilgili tüm tarafların görüşleri planlama aşamalarında yer almalıdır” yorumunu yapıyor.

Sürdürülebilir Mavi Ekonomi’ye dönüşüm şart

Bu arada, rapor, Akdeniz’in sadece ekonomik bir değer olmadığının da altını çizerek, şu yorumlara yer veriyor: “Her ne kadar raporda ekonomik ve sermaye değeri ele alınsa da, Akdeniz’in kendi başına ihtiva ettiği öz değeri de en az diğerleri kadar önemlidir. Denizin bu öz değeri politik kararlarda göz önünde bulundurulmalı ve bizlere bütün denizleri kurtarmak üzere şimdi harekete geçmenin ahlaki zorunluluğun hatırlatıcısı olmalıdır. Sanayi kuruluşlarının, hükümetlerin, sivil toplumun ve diğer paydaşların, mevcut kalkınma modelini değiştirerek, sağlıklı ve üretken deniz varlıklarına dayalı Akdeniz için Sürdürülebilir Mavi Ekonomi’ye dönüşüm için harekete geçmeleri gerekiyor.”

Rakamlarla Akdeniz

► Akdeniz’in ekonomik varlıklarının değeri 5,6 trilyon dolara ulaşıyor.

Akdeniz’de denizle ilgili faaliyetlerin sağladığı yıllık ekonomik değer 450 milyar dolara ulaşıyor.

Bölgesel GSYİH’lerle karşılaştırıldığında Akdeniz; Fransa, İtalya, İspanya ve Türkiye’den sonra bölgenin beşinci en büyük ekonomisine sahip.

Akdeniz, dünya denizlerinin yalnızca yüzde 1’ine sahip bir alanda, dünyanın yıllık GSDH’sinin yaklaşık yüzde 20’sini temsil ediyor.

Akdeniz’in GSDH’sının yüzde 92’si turizmden elde ediliyor. Kıyı turizmi tek başına yıllık 300 milyar dolar değerinde üretim sağlıyor. Bu rakamı 110 milyar dolarlık üretimiyle deniz turizmi takip ediyor.

Balıkçılık ve su ürünleri, yıllık yaklaşık 8 milyar dolarlık üretimle GSDH’nın yüzde 2’lik bir kısmını oluşturuyor.

Akdeniz’deki köpekbalıklarının yüzde 53’ü tükenme riski altında.

50 yılda Akdeniz, deniz memeli popülasyonlarının yüzde 41’ini ve toplam balık popülasyonunun %34’ünü kaybetti.

Mavi altın akını

Kıyı ekonomilerinin sürdürülebilirliği için Akdeniz’in iyi bir geleceği olması kritik öneme sahip. WWF tarafından 2015 yılında yayımlanan MedTrends Raporu’nda bölgede deniz sanayinin gelişmeye devam edeceği bir ‘mavi altın akını’ betimleniyor. Bölgedeki deniz trafiğinde artış bekleniyor. Petrol taşımacılığının 2025 yılına kadar 750 milyon tona çıkması söz konusu. Bu her yıl 6 bin 700 tankerin denizde olması anlamına geliyor. Bölgesel enerji talebi de artmaya devam ediyor; denizde petrol ve gaz arama anlaşmaları Akdeniz’in yüzde 20’sinden fazlasını kapsıyor.

Akdeniz için 6 stratejik öncelik

Rapor; Akdeniz’de sürdürülebilir bir ekonomik modele ulaşmada, her biri Birleşmiş Milletler’in Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri üzerine kurulu altı stratejik öncelik sunuyor:

1. Bütünleşik ve ekosistem temelli deniz planlaması ile yönetiminin uygulanması

2. Sürdürülebilir bir Mavi Ekonomi yaklaşımının benimsenmesi

3. İklim değişikliğine karşı dirençli ve karbon-nötr ekonomi modellerinin oluşturulması

4. Kamu ve özel finansman yoluyla doğal varlıkların sürdürülebilir üretkenliğinin açığa çıkarılması

5. Kitlesel turizmin ayak izinin azaltılması ve daha sürdürülebilir turizm modellerine doğru yol alınması

6. Balıkçılık sektöründe sürdürülebilirliğin sağlanması.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar